Yaşanan ekonomik kriz sebebiyle, 2001 yılında faize giden para zirveye çıkmış, bütçenin yüzde 47,2'sine ulaşmıştı. Bu oran, 2000 yılında da yüzde 39,8 seviyesindeydi. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, ödenen faizin milli gelire oranı 2000'de yüzde 12,3, 2001'de de yüzde 17,1 idi. Bunun en önemli sebebi, bütçe açığı yanında bu açığı kapatmak için alınan borçların yüksek faizleriydi.
Bugün gelinen noktada, Hazine'nin borçlanmasının kolaylaşması bir yana maliyeti de görülmedik şekilde geriledi. Hem nominal, hem reel faizler düşüş kaydetti. Bu konuda kayda değer bilgi DPT raporlarında var. Buna göre, Hazine'nin TL cinsinden yaptığı iç borçlanmalarda maliyet, çarpıcı bir şekilde düşmüş görünüyor. 2002 Aralık ayında yüzde 20,4 seviyesinde olan reel borçlanma faizi, 2009 Aralık ayında yüzde 2,3'e gerilemiş.
Sonuç olarak bu da, bütçeden faize ödenen rakamları aşağıya çekmiş. 2001'de bütçenin yarısı faize giderken geçen yıl oran yüzde 19,9'a kadar düşmüş. Bu yıl da yüzde 19,8'e düşmesi bekleniyor. Evet, bu oranlar da küçük sayılmaz, düşürülmesi gerekiyor ama karşımızdaki tablo, nereden nereye geldiğimizi görmek açısından oldukça çarpıcı.
Bu arada, TCMB gecelik borçlanma faizlerinin de, ciddi şekilde gerilediğini belirtelim. Küresel kriz öncesinde yüzde 16,75 seviyesindeydi, kademe kademe indirildi ve 19 Kasım 2009'da yüzde 6,5'e çekildi. 16 Eylül'de yapılan son Para Politikası Kurulu toplantısında da yüzde 6,25 oldu. Gecelik borç verme faizi ise yüzde 9'dan yüzde 8,75'e düşürüldü. Ağustos ayındaki yıllık enflasyon ise TÜFE'de yüzde 8,33, ÜFE'de yüzde 9,03. Yani 'negatif' faiz söz konusu.
Bu ayın başında, 7 Eylül'de gerçekleşen TL cinsinden iskontolu tahvilin yeniden ihracı ihalesinde bileşik faiz yüzde 8,13 olarak gerçekleşti. Ağustos enflasyonu yüzde 8,3, yıl sonu için beklenen rakam yüzde 6,5. Bu şartlarda, gerçekleşecek reel faizin geçen yıldan daha da düşük olması bekleniyor. Bu, elbette faiz faturasının da küçülmesi anlamına gelecek. Muhtemelen bu yıl için öngörülen faiz ödemelerinin bütçe içindeki payı yüzde 19,8'in altında olacak. Nitekim ocak-ağustos dönemindeki faiz giderlerinde yüzde 12,9'luk azalış var.
Burada reel faiz düşse de, içeride tahvile ve bonoya yatırım yapan yabancıların çok fazla kayıp yaşamadığını da belirtmek lazım. Geçen yılki Hazine reel faizi yüzde 2,3 ama aynı dönem içinde dolar kurundaki gerileme yüzde 8,38. Dolayısıyla dolar bozdurup Hazine kâğıdı alan bir yabancı, parasını bir yıl sonra tekrar dövize dönüştürdüğünde yüzde 10'un üzerinde getiri sağlamış oldu.
Bu geçen yılki durum. Bugün hakkında fikir veren en son veri, TÜİK'in yatırım araçlarının getirisiyle ilgili son raporu. Buradaki verilere göre, mesela bu yılın ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre banka mevduat faizinin reel getirisi yüzde 0,93. Yani yerli yatırımcının elde ettiği brüt kazanç bu. Bununla birlikte, bu süreçte dolarda yüzde 6,32'lik değer kaybı yaşanmış ve yabancının sağladığı getiri yüzde 7'nin üzerinde olmuş.
Faizlerin düşmesi, faiz giderlerinin küçülmesi güzel şeyler. Ama böylesi durumda bile, 'sıcak para' kazanmaya devam ediyor. Düşük dolar kuru ve faizlerin tartışıldığı şu günlerde bu noktanın da gözden ırak tutulmaması gerekiyor.
Zaman
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |