Abdüllatif Şener'in Gizli Görüşme Açıklamaları Kafa Karıştırdı... Yoksa 'Kardeşim Abdullah'a Güvenmiyorlar mı? 

Parti’nin önceki gün yapılan MKYK toplantısında Abdüllatif Şener söz sırası kendine geldiğinde, partililerin şaşkın bakışları altında bir özel görüşmenin içeriğini açıkladı.

Şener’e göre, 29 Mayıs 2007 Salı akşamı Başbakanlık Resmi Konutu'nda bir kapalı toplantı gerçekleşiyor. Dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ve Başbakan Yardımcısı olan Abdüllatif Şener, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya geldi.

Toplantı, toplam 3.5 saat sürüyor. 1.5 saatlik bölüm ise Şener ile Erdoğan arasında başbaşa yapılıyor.

Şener burada Başbakan’a ve Abdullah Gül’e seçimlerde aday olmayacağı konusunda bilgi veriyor. Bununla beraber bir de belge gösteriyor. Bu belge, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı Siyasi Partiler Masası'nın valiliklere gönderdiği bir resmi yazı.

Valiliklerden AKP'li belediye başkanları ve il başkanlarının çalışmaları hakkında bilgi istiyor. Şener, “Bu kapatma hazırlığıdır. Çünkü yazıyı gönderen birim, siyasi partiler hakkında dosya tutan birim. Kapatma hazırlığı yapılıyor” diyor.

Konuşmadan üç gün sonra da aday olmayacağını açıklıyor. Anlaşılıyor ki, bu konuşma sırasında Abdullatif Şener, AKP’ye bir kapatma davası açılacağına inanmış bir ruh halinde.

Belgeyi de güçlü bir kanıt olarak sunuyor. Aslında Erdoğan’ın da bu ikazı ciddiye aldığı okunuyor. Çünkü, görüşmeden sonra AKP Genel Merkezi, AKP'li belediyeler ile il başkanlıklarına “dini konulara girmeyin” anlamına gelen bir genelge göndermiş.

Şener geleceği ne kadar gördü?

Başbakan Yardımcısı, devlet bakanı, politik ve devlet tecrübesi sahibi ve parti içi “liderlerden biri” kabul edilen, geçmiş kapatma davalarının tecrübesine de sahip Şener’in olacakların ne kadarını gördüğü sorusu önemli.

Partinin kapatılması ihtimalini sezmiş ve eğer kapatılma gerçekleşirse partide büyük bir boşluk olacağını sezmiş Şener’in istifası bu mânada okunabilir mi?

Aslında Şener’in bunu görmediğini söylemek en azından kendisine haksızlık olur ama neticede bu konuda kesin bilgi bulmak imkansız.

O günlerde Türkiye’nin ana konularından birinin Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu, Şener’in de tutumu anımsanırsa, aday olmama kararını buna bağlamak daha akil görünüyordu.
Ama belli ki şimdi bu ihtimal de göz önüne alınabilir. Keza, aynı gece yarısı görüşmesinde yaşanan bir başka küçük ama gayet anlamlı bir olay var. Buna göre görüşme sırasında Erdoğan’a, “size özel bir belge göstereceğim” diye Şener, “Abdullah kalsın mı?” sorusuyla karşılaşmış.

Gül’e güvenmek?

“Siz bilirsiniz” deyince de Erdoğan Gül’e, “müsaade eder misin” demiş. Bu çok garip. Ve çok da kibar değil. Çünkü hem “siz bilirsiniz” hem de “müsaade eder misin” sözleri bizzat Gül’ün önünde oluyor.

Belki bu üslup adı geçen üçlünün samimiyetine ve hukukuna bağlanabilir. Ama ne söylenecek olursa olsun, hem AKP’nin ikinci adamı hem de Dışişleri Bakanı’nı olan Gül’den saklanacak şey nasıl bir “güvensizliğin” izahı olabilir?

Bu olaya da Cumhurbaşkanlığı seçiminden eklenecek bir not mevcut. Önce Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasına kilitlenen süreç anımsanacağı gibi daha sonra Gül’e dönmüştü.

Fakat o dönemin yoğun ve aşikar söylentilerinden biri, Başbakan’ın Gül’e verdiği sözden vazgeçemeyerek ve tabi Gül’ün de Cumhurbaşkanlığı’nı kuvvetlice istemesinin, AKP liderliğini mahkum bıraktığıydı.

Şu anki tabloyu nasıl izah eder?

Şubat ve Mart'ta yapılan MKYK toplantılarına mazeret bildirerek katılmayan Şener’in, son toplantıya katılması biraz da bunları söylemek “istemesinin” tezahürü sayılabilir. Kuşkusuz kapatma davasının konuşulacak olması ana sebep.

Fakat Şener bunu yapıyorsa, hele söyleyeceklerinin AKP içindeki yankılanacak olması da açıksa, parti için yeni bir süreç kestirilebilir! Şener genel merkezin önünde ne demişti, “bu partiye içeriye girip çıkanların hepsinden daha çok emek verdim!”

Tüm bu projeksiyonların gerçek olup olmadığı yine kapatma davasının sonucu ile gerçeklik bulacak. Kapatılır e Erdoğan yasaklı hale gelirse, Şener ismi “doğal” olarak ortaya çıkacak.

Belki geçmiş olaylar kronolojisinden, Erdoğan ile Gül arasındaki ilişkiye daha yakından bakmak da gerekli. Zira sık sık ortaya atılan, ikilinin arasının aslında bozuk olduğuna ilişkin iddialar, böylece farklı bir gözlükle izlenebilir. Belki!
İyibilgi