Gürkan Hacır/Akşam
Demokrat Parti'nin ikinci kez iktidar koltuğuna oturduğu 1954 yılı basına uygulanan sansür ve baskının da başladığı yıl oldu. Öncesinde bir iki küçük dava açılan muhalif basın, 1954'ten sonra tam bir taarruz altında kaldı.
Ama 1953'te öyle bir sansür ve ceza olayı yaşandı ki eşi benzeri yoktu. Önce onu anlatayım; Yeni Sabah gazetesi yazarı Mahmut Esat Bozkurt, Moskova gezisini yazı dizisi yapacaktı. Yazı dizisi yayınlanmadan gazetede ve sokaklarda ilanları asıldı.
Önce tehditler geldi. Ardından gazetenin sahibi Safa Kılıçoğlu, TCK 161'den 6 ay hapse mahkum oldu. Gerekçe; 'Halkta telaş ve heyecan uyanmasına yol açacak yayın yapmak'tı. Asıl büyük fırtına 1954'te başladı.
90 YAŞINDA 26 AYLIK CEZA
1954 Eylülünde Halkçı gazetesi yazarı Hüseyin Cahit Yalçın, Menderes ve DP aleyhine yazdığı yazılardan dolayı 26 ay 20 gün hapse mahkum edildi. Hüseyin bey 90 yaşındaydı.
Aynı yıl, Devlet Bakanı Mükerrem Sarol, kendisine yayın yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla Dünya gazetesinden Bedii Faik'i mahkemeye verdi. Mahkeme elbette ki Faik'i suçlu buldu ve tutuklu yargılanmasına hükmetti. Gazetenin sahibi Falih Rıfkı, yazarını kurtarmak için özür diledi. Bedii Faik tahliye edildi.
1955'te 6 - 7 Eylül olaylarının ardından gazeteci ve aydınlara tutuklama furyası başladı. İş gene komünistlere yıkıldı. Aziz Nesin, Kemal Tahir, Hasan İzzetin Dinamo gibi aydın yazarlar tutuklandı. Ama 6-7 Eylül sonrası en ilginç ceza Ulus gazetesine kesildi. İsmet İnönü'nün 19 Eylül 1955'te yazdığı 'Çetin Bir İmtihan' başlıklı yazısından dolayı Ulus gazetesi süresiz kapatıldı. Gazete tam 1 ay kapalı kaldı. Aynı yazıyı alıntılayan Tercüman ve Hürriyet gazeteleri de 15 gün kapandı. Yazının sahibi İsmet Paşa olunca ona dava açmaya cesaret edememişlerdi.
Yine aynı gün, yani 19 Eylül 1955; Hergün gazetesi 'Amerika'nın bir tavsiyesi' başlıklı yazı yüzünden 15 gün kapatıldı. Üç gün sonra Ankara'da yayınlanan 'Medeniyet' gazetesi bir makaleden dolayı 15 gün kapandı.
8 Aralık'ta Dünya gazetesi ve Vatan gazetesi yayınladıkları başka başka makalelerden dolayı 15'er gün kapatıldılar.
1955'teki en renkli dava ise bir DP milletvekilinin sözleri üzerine oldu. 'Demokrat' yılların en muhalif organı Akis dergisi, Ağrı DP vekili Kasım Küfrevi'nin bir mülakatını yayınladı. Mülakatta Küfrevi, Menderes'in yurt dışı gezisinde oluşunu şöyle özetlemişti. 'Kedi yok ya burada fareler cirit atıyor. Hele bir gelsin hepsi kaçacak delik ararlar.' Menderes ülkeye döner dönmez dava açıldı. Menderes kendisine 'kedi' vekillere 'sıçan' diyen dergiyi affetmedi. Ama bir sorun vardı. Yazı imzasız yayınlanmıştı. Kim yargılanacaktı? Cüneyt Arcayürek suçu üstlendi. 6 ay hapis cezasına mahkum oldu. Ankara Kapalı Cezaevi'ne atıldı. Bu arada saçları da kesilmişti. Milletvekili Küfrevi de sesini kesmişti.
1954 -58 arası gazetecilere toplam 57 yıl hapis verilmişti. Hüküm giyen gazeteci sayısı 811'e ulaştı. Gazeteciler Sendikası da baskıdan nasibini aldı. Gazetecilere yapılan baskıları protesto ettiği için mühürlendi, 9 ay kapalı kaldı.
Akis ve Ulus saldırıların hedefindeydi. 1950 - 60 aralığında Akis ve Ulus'un yayında olduğu günler kapalı olduğu günlerle hemen hemen aynıydı dersem abartmamış olurum. Ama sadece onlar değil diğer muhalif basının da üzerinden silindir geçiyordu.
Akis'ten Tarık Halulu, Adnan Menderes'in özel hayatını yazdığı için 16 ay hapse mahkum oldu. Dergi 1 ay kapatıldı.
Yine aynı dergiden Yusuf Ziya Ademhan bir başka yazıdan 1 yıl hapis 3 bin lira para cezası aldı. Derginin yazarları Kurtul Altuğ ve Süleyman Ege de cezaevini boyladılar.
1957'de Amerikalı bir gazeteci Eugen Pulliam, Menderes ile mülakat yapmak için Ankara'ya geldi. Randevu gerçekleşmedi. O da zehir gibi bir yazı kaleme aldı. Bu yazıyı alıntılayan Vatan, Dünya ve Ulus gazeteleriyle Kim, Akis ve Altı Ok dergileri kapatıldı.
ATA'NIN NUTKU'NA SORUŞTURMA
19 Mayıs 1958'de acayip bir soruşturma açıldı. Ulus gazetesi Atatürk'ün ünlü Bursa Nutku'nu yayınladığı için soruşturma yedi.
1958'den sonra Menderes iktidarı iyice kontrolden çıktı. Yakın dostu Ahmet Emin Yalman da onun için tehlikeliydi. Vatan gazetesi kapatıldı Yalman 15 ay hapse mahkum oldu. Muhalif gazeteciler birer ikişer hapsi boyladı. Şinasi Nahit Berker, Beyhan Cenkçi, Ali İhsan Göğüş, Cemil Sait Barlas, Naim Tirali demir parmaklıkların ardına gittiler.
'HİLTON'UN KONUKLARI
Metin Toker (Kendisinin İsmet İnönü'nün damadı olduğunu hatırlatalım) en etkili dergi Akis'in sahibiydi. Ankara Basın Mahkemesi'nin kararıyla 1 yıl hapse mahkum edildi. Çocuğunun doğum haberini Ankara Hilton'da aldı (Ankara Merkez Kapalı Cezaevinin adı, mahkumlar arasında Ankara Hilton'du)
Ardından 1959'da bir kez daha ziyaret etti Ankara kapalıyı.
Kürtler de nasibini aldı bu fırtınadan.
Musa Anter 'Kımıl' isimli şiirini İleri Yurt gazetesinde yayınladığı için hapse mahkum oldu. 1959'da ayrılıkçı Kürt unsurlara karşı girişilen operasyonlarda 49 kişi tutuklandı ve uzun dönem hapiste kaldılar. (O kadar ki dava zaman aşımından düştüğünde bile halen davadan yatanlar vardı.)
Evet işte özgürlük kahramanı Adnan Beyin basın karnesi böyle... Hapisler, tutuklamalar, gözaltılar, sürgünler... Besleme basın yaratma yöntemlerine dağıtılan örtülü ödenek tahsisatlarına hiç girmiyorum...
Yasaklanan ve yakılan kitapları ise yazmaya emin olun yerim yetmez...
Ama şimdi söyleyin bakalım siz... İsmet Paşa mı yasakçı Adnan Bey mi?
HANGİSİ DAHA YASAKÇI İSMET PAŞA MI MENDERES Mİ?
Artık herkes ne yazacağını biliyor, sınırını, yerini. Gazete patronlarının veya yayın yönetmenlerinin sansürüne gerek yok. Türkiye dünyayla eş zamanlı olarak bambaşka bir dizayna sahne oluyor. Türbülans yaşıyoruz. Bu türbülanstan medya da nasibini aldı... Kırmızı çizgisini herkes kendi çizdi.
Oysa ne renkliydi bizim sansür tarihimiz... Tam bu hafta sansür/otosansür üzerine yazayım derken Ankaralı iki gazetecinin kaleme aldığı harika bir kitap elime geçti. Sedat Nuri Kayış ve Serhat Hürkan'ın kaleme aldığı Sansürsüz Sansür Tarihi 1795 - 2011 (Sinemis Yayınları 2012) adlı kitabı bir solukta okudum.
200 yıllık sansür tarihimizin özeti olan kitabın en çarpıcı yeri bana 1950 - 60 dönemi geldi. Öyle ya İnönü despottu ve yasakçıydı. Peki demokrasi kahramanımız Menderes nasıldı?
'Demokrat' yıllarda basınımıza neler yapılmıştı? Kimler hapse tıkılmış, hangi gazeteler toplatılıp kapatılmıştı? Buyurun o halde...
Köy Enstitüleri 72 yaşında
Köy Enstitüleri 72. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Türkiye'nin dört bir yanındaki enstitülüler bugün Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde buluşuyor. Buluşmada sadece anılar tazelenmeyecek, yarattıkları bu eğitim mucizesinin nasıl ellerinden kayıp gittiğine yine üzülerek bakacaklar.
Oysa... Hepi topu 14 yıl açık kalmışlardı. Hatta 1946'dan sonra yavaş yavaş çekilmeye başlanmış ve yeni enstitü açılmamıştı. Yani 6 yılda yaratılan bir nesildiler.
17 Nisan 1940 günü son oylama yapıldı. Oylamaya Meclis'teki 426 milletvekilinden 148'i katılmadı. Bu 148 milletvekilinin büyük bir çoğunluğu 6 yıl sonra Demokrat Parti'yi kuracak vekillerdi. Ama bakınız, bu oylamanın daha ilginç yanı şuydu. Bu yasaya ve en az bu yasa kadar önemli olan Toprak Reformu'na karşı çıkan bu vekillerin başını çekenlerin hepsi toprak ağasıydı.
Adnan Menderes Aydın ovasında büyük arazilerin sahibiydi, Eskişehir vekili Emin Sazak Eskişehir ve çevresinde, Cavit Oral Adana'da toprak ağasıydılar.
Köylüye eşit toprak dağıtacak 'Toprak Reformu' ile köylünün aydınlanması demek olan 'Köy Enstitüleri' onlar için bitiş demekti. Var güçleriyle karşı çıktılar.
OYLAR AĞALARA GİTTİ
Hadi bunu normal kabul edelim... Bazı vekillerin ayrıcalıklarını, ülke çıkarlarının önünde tutmasını normal farz edelim...
Ama ya ilk seçimde kırsal alanda yaşayan seçmenin, toprak ağalarını seçmesine ne diyeceğiz?
Elbette baskıcı devlet anlayışının ve tek parti yönetiminin baskılarından bıkmış halkın da etkisi var ama işin özeti 1946 seçimlerinden itibaren köylü olan halk, toprak ağalarına koştu. Böylelikle Türk seçmeninin ilk ve tek büyük dersi başlamış oldu.
'Eşitlik değil, beceri istiyorum.' Açılımı şu: Bana yeni bir şeyler ver, rahatımı/ezberimi bozma.
(Siyasi tarihimizin en büyük ironilerinden biridir. Bütün solun ideali olan toprak reformunu 6 ay da olsa hayata geçiren Köy Enstitüleri'nin hamisi Başbakan Şükrü Saracoğlu faşist diye damgalandı.)
Ben her şeye rağmen Anadolu aydınlanmasının bu köylü neferlerinin 72. kuruluş yıldönümlerimi saygıyla kutluyorum.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...