Ama ihanete uğrayan çok insanla tanıştım..

Bu yüzden bir kaç tane ihanet yazısı yazdım bu sütunlarda..

Ve ilginçtir ki; özellikle bayan okuyucularım ısrarla bu yazılara devam etmemi istedi..

Yine ilginç bir tesadüf, şu anda Fransa’da yaşayan eski bayan arkadaşım aradı..

Turktime’ı Fransa’da yaşayan Türklerin çıkardığı yerel bir gazeteden öğrenmiş..

Sohbet ettik telefonda.. Kısmen eskiyi hatırladık...

Çok badireler atlattı geçmişte.. Sıkıntılar yakasını bırakmamış yine..

Ne gelmiş başına dersiniz!..

İHANET!..

Kocası Arjantin asıllı bir Amerikalı bayanla aldatmış onu..

Eve uğradığı zamanlarda da aşırı içkili geliyormuş.. Bir keresinde hafif bir şiddete uğramış..

Doğal olarak onuru kırılmış..

Teselli vermekten hoşlanırım...

Verdim......

Biraz daha anlattı..

Sohbetin en hararetli kısmında kocası eve geldi..

Daha doğrusu gelmiş..

Telefonu dinlemiş...

Kocası açısından görünen fotoğraf şu:

Karısı bir yabancı ile konuşuyor ve kocasının ihanetini anlatıyor...

Kısa bir arbede oldu...

Telefonu aldı ve bana,”Kimsin sen lan!..” dedi...

“Aradan lan kelimesini kaldır..”

“Senin ecdanını .......”

Bende bana yakışmayan sözler kullandım....

“Siz bir ruh kadavrası olmuşsunuz” diyerek telefonu kapattım..

Daha ağır konuşmaya çekindim, sahiplenme duygumu yalnış anlayıp eşine eziyet etmesinden korktum..

Bu bölümü uzatmak istemiyorum...

Düşünün lütfen; Aldatma, fiziki ve psikolojik işkence dahil ruhunda tüm siyah noktalarla yaşayan bir insan nasıl da ahkam kesebiliyor?..

Belli ki bir ruh terminatörü, ömür çürüten bir virüs, taburcu olması bile mümkün olmayan dayak atma isteği uyandırdı içimde...

Çok kızdım...

Açık konuşayım;

Ben yeni neslin hamurunu sevmiyorum..

Doğrusu bir önceki neslin hamurunu da...

Herkesin yanıbaşındakinin ruhunu zimmetine geçirme refleksinden rahatsızım..

Aldatmak yalnız bir insanlık suçu değil, aynı zamanda insanın hayata karşı olan yükümlülük belgesini şeytana ciro etmesidir..

Vahşi bir vaka..

Hangi anne çocuğunu aldatılsın diye kundaklar ki?..