ANKARA’NIN STRATEJİK SINAVI
Tekin Öget

Afrika’dan Orta Doğu’ya Uzanan Büyük Jeopolitik Hesaplaşma

Libya, Doğu Akdeniz, Suriye, Kuzey Kıbrıs, Gazze, Lübnan… Aynı anda sahada ve masada Türkiye’nin karşısında çok aktörlü, çok katmanlı bir tablo var. SDG’nin Halep’e yönelen saldırıları, Ankara semalarında düşen Falcon uçağı ve içindeki kritik heyetin ölümü, Doğu Akdeniz’de İsrail–Yunanistan–Güney Kıbrıs üçgeni, Rusya–NATO gerilimi, ABD’nin Venezuela üzerinden yürüttüğü güç gösterisi, İran’ın yükselen tonu…

Tüm bu başlıklar ayrı ayrı değil, tek bir stratejik resmin parçalarıdır. Ankara’nın üzerinde dolaşan gölge artık yalnızca bir güvenlik tehdidi değil; Türkiye’nin küresel rolünü sınayan tarihsel bir testtir.

Bölgesel ve Küresel Cepheler: Kuşatma Genişliyor

Doğu Akdeniz’de İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs merkezli ittifak, enerji hatları ve deniz yetki alanları üzerinden Türkiye’yi sınayan bir baskı unsuru oluşturuyor. Bu blok, yalnızca enerji paylaşımı değil, Türkiye’yi bölgesel denklem dışına itme hedefi taşıyor.

Libya ve Kuzey Kıbrıs, Ankara’nın stratejik derinliğinin kilit taşlarıdır. Libya’daki askeri ve diplomatik varlık, sahadaki dengeyi Türkiye lehine tutarken; Kuzey Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin nefes borusudur.

Suriye’de SDG’nin Halep’e yönelmesi ise verilen sürenin sonuna doğru gelen bilinçli bir meydan okumadır. Bu hamle, Türkiye’nin sahadaki kararlılığını olduğu kadar, diplomatik sabrını da test etmektedir.

Ancak tablo yalnızca bu coğrafyayla sınırlı değildir.

Afrika Cephesi: Sessiz Ama Derin Bir Mücadele

Türkiye’nin Afrika kıtasında son yıllarda attığı adımlar, klasik diplomatik açılımların çok ötesine geçmiştir. Ankara bugün Afrika’da;

Askeri eğitim ve savunma iş birlikleri

Liman, üs ve lojistik noktalar

Enerji, altyapı ve insani yardım projeleri

Güvenlik danışmanlığı ve istihbarat paylaşımı üzerinden çok katmanlı bir nüfuz alanı inşa etmektedir.

Bu durum, Afrika’yı yüzyıllar boyunca sömüren eski kolonyal güçler için ciddi bir alarmdır. Özellikle Fransa, Türkiye’yi yalnızca bir rakip değil, mevcut düzeni bozan bir aktör olarak görmektedir.

Libya: Türkiye–Fransa Çatışmasının Açık Sahası

Libya, Ankara ile Paris arasındaki stratejik hesaplaşmanın en net görüldüğü alandır. Türkiye’nin meşru Trablus hükümetine verdiği destek, sahadaki dengeleri değiştirmiş, Hafter’in tek taraflı askeri hakimiyet kurma planını bozmuştur.

Fransa ise bu süreçte;

Hafter’e doğrudan olmasa da örtülü askeri ve istihbari destek

Diplomatik koruma ve uluslararası meşruiyet arayışı

Türkiye karşıtı bloklarla koordinasyon yoluna gitmiştir.

Libya sahası artık yalnızca askeri değil, istihbarat servislerinin gölge savaşına sahne olmaktadır. Sabotajlar, bilgi sızıntıları, hedefli hamleler; bu mücadelenin görünmeyen yüzüdür.

Mısır Faktörü: Denge mi, Tehdit mi?

Libya denkleminin bir diğer kritik aktörü Mısır’dır. Kahire, uzun süre Türkiye karşıtı blokta yer almış, Hafter üzerinden Libya’da nüfuz alanı oluşturmayı hedeflemiştir. Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la yapılan anlaşmalar da bu politikanın parçasıdır.

Ancak son dönemde Ankara–Kahire hattında başlayan temkinli normalleşme, jeopolitik denklemi yeniden şekillendirme potansiyeli taşımaktadır. Buna rağmen Mısır istihbaratının Libya ve Doğu Akdeniz’deki etkinliği hâlâ dikkatle izlenmektedir.

Sudan ve Somali: Afrika’da Kritik Kilitler

Sudan, Kızıldeniz hattı açısından stratejik bir eşiktir. Ülkedeki iç karışıklık ve dış müdahaleler, bu coğrafyayı küresel güç mücadelesinin merkezlerinden biri haline getirmiştir. Türkiye’nin Sudan’da istikrarı önceleyen yaklaşımı, bazı aktörler tarafından rahatsızlıkla karşılanmaktadır.

Somali ise Türkiye’nin Afrika’daki en net stratejik kazanımlarından biridir. Askeri eğitim üssü, güvenlik iş birliği ve devlet kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik adımlar, Ankara’yı Somali’de vazgeçilmez bir aktör haline getirmiştir. Bu durum, bölgedeki diğer güçlerin Türkiye’ye yönelik istihbari ve diplomatik baskısını artırmaktadır.

Orta Doğu Politikası: Gazze’den Lübnan’a Uzanan Hat

Gazze ve Lübnan hattı, Türkiye’nin Orta Doğu’daki ahlaki ve siyasi duruşunun merkezindedir. Ankara, bu bölgelerde yalnızca jeopolitik değil, insani ve siyasi bir pozisyon da almaktadır. Bu tutum, bazı küresel aktörlerle gerilimi kaçınılmaz kılmaktadır.

Düşen Falcon: Stratejik Bir Uyarı mı?

Ankara semalarında düşen Falcon uçağı, yalnızca teknik bir hadise olarak görülemez. İçindeki heyetin niteliği ve zamanlama, bu olayın stratejik bir uyarı olarak okunmasına neden olmaktadır.

Türkiye bugün sahada büyüdükçe, asimetrik tehditlerin ve istihbari operasyonların hedefi haline gelmektedir. Falcon kazası, Ankara’ya şu soruyu yeniden sordurmuştur:

Stratejik derinlik arttıkça, güvenlik katmanlarımız yeterince derin mi?

Son Sözüm

Bugün gelinen noktada tablo nettir:

Türkiye artık düşük riskli bir coğrafyada hareket etmiyor. Afrika’dan Orta Doğu’ya, Doğu Akdeniz’den Kızıldeniz’e kadar uzanan geniş bir hatta oyun kurucu bir aktördür. Ancak oyun kuran her güç, aynı zamanda hedef haline gelir.

Ankara’nın üzerinde dolaşan gölge yalnızca bir tehdit değil; Türkiye’nin gelecekteki küresel konumunu belirleyecek bir sınavdır.

Önümüzdeki dönem zor olacaktır. Baskılar artacak, cepheler genişleyecektir. Ancak bir gerçek değişmeyecektir:

Türkiye ne Afrika’da ne Libya’da ne Suriye’de ne de Doğu Akdeniz’de geri adım atacaktır.

Bu stratejik sınav, Türkiye’nin yönünü tayin edecektir. Ve tüm dünya şunu bilmelidir:

Türkiye, çıkarlarını ve egemenliğini her koşulda korumaya kararlıdır. Sonuna kadar da bu egemenlik hakları ve çıkarlarından vazgeçmeyecektir. Şunu bilmeliler ki Türkiye, bu haklarını koruyacak yeterli güç, kararlılık, cesaret ve tecrübeye hem saha da hem de diplomatik masalarda sahiptir. Kimse Türkiye'nin bu gücünü test etmeye kalkmasın.

Bu da böyle biline.



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/ankara-nin-stratejik-sinavi/8144