![]() |
Televizyon dizileri elbette birer kurgu ürünüdür; zaman zaman gerçekliği esnetmeleri, dramatik etkiyi arttırmak için bazı sınırları aşmaları izleyicinin hoş görebileceği şeylerdir. Fakat son dönemde Kanal D’nin reyting rekortmeni dizisi “Uzak Şehir”, bu sınırları o kadar genişletti ki artık kurgu değil karikatür izliyor gibiyiz. Dizinin takipçileri her hafta ekrana kilitleniyor; fakat bu ilgi, senaryodaki hataların da aynı hızla büyümesine engel değil. Seyircinin sabrına ve zekâsına güvenmek güzeldir ama bu kadar zorlamaya da gerek yok. Bitkisel Hayatta Böbrek Nakli: Abartının Anatomisi Geçtiğimiz haftalarda işlenen olay örgüsü, izleyicinin gözünde diziyi tartışmanın merkezine oturttu. Bitkisel hayatta olan Boran karakterine “böbrek nakli gerekiyor” denilmesi, tıbbi gerçeklik açısından büyük bir yanlıştı. Kör Oldu, Ameliyat Oldu, Sargılar Açıldı… Ve Mucize! Dizinin bir diğer tartışmalı hamlesi ise Kaya karakterinin başına gelen mayın patlaması sonrası yaşanan göz travmasıydı. Patlama sonrası “görmeyecek” denilen bir karakterin uçurum kenarlarında dolaşması, çukurlara düşmesi, dağ-tepe aşması bir yana… Tıbbi gerçeklikler bir yana, dramatik tutarlılık bile ciddi şekilde sarsıldı. Seyirci bu sahneleri izlerken dram mı izliyor, fantastik bir yapım mı, yoksa istemeden çekilmiş bir komedi skeci mi, anlamakta zorlandı. Boran’ın Mucize Uyanışı ve Hafıza Loterisi Son bölümün “mucize festivali” burada da bitmedi. Bitkisel hayattan bir anda uyandı Boran… Bir izleyici, sosyal medyada şöyle yazmış: Seyircinin Sabrı Ne Kadar Sürer? “Uzak Şehir”, farkında olmadan kendi kendine zarar veren bir anlatı inşa ediyor. Bölümleri uzatmak uğruna yapılan senaryo hataları diziyi güçlendirmek yerine zayıflatıyor. İzleyici dikkatli, izleyici akıllı; ekranda olan biteni sorguluyor. Bu kadar mantık hatasıyla dolu olay örgüsü, uzun vadede sadece reyting kaybına değil, dizinin finaliyle sonuçlanacak bir tükenişe de yol açabilir. Biraz daha dikkat, biraz daha araştırma, biraz daha gerçekçilik… “Uzak Şehir” ekibine küçük bir hatırlatma:
Hadi dramatik olsun, hadi duygusal olsun…
Ama bitkisel hayattaki birine böbrek nakli yapılması mümkün değil. Tıp buna “hayır” diyor, mantık “hayır” diyor, izleyici ise artık “yeter” demeye hazırlanıyor.
Doktorun ertesi gün mucize vaat edip ameliyata alması ve sargılar açılır açılmaz “Görüyorum!” çığlıklarıyla sahnenin sonlanması, adeta dramatik değil komik bir tablo çizdi.
Uyandı ve hemen ayağa kalkıp yürüdü.
Kimseyi tanımıyordu ama Alya’yı görünce bir anda “Alya…” diye seslendi.
“Dizi dram diye başladım, bir anda kendimi absürt komedi izlerken buldum.”
Bu tek yorum bile durumu özetliyor.
Tüm bunlar bir diziyi batmaktan değil, aksine şaha kalkmaktan kurtarır.
Bölümleri uzatmak isterken kendinizi ekrandan uzaklaştırmayın. Çünkü seyirci artık her şeyin farkında.