Boşluk, Para ve Modern Paradokslar
Derya Çöl

Dünya, giderek derinleşen bir boşlukla örülüyor. Bu boşluk ne gökyüzünde ne de okyanusların derinliğinde; insanın ruhunun içinde açılan, anlamdan kopuk bir oyuk. Zamanın hızla aktığı modern çağda, bu oyuk çoğu zaman para ile doldurulmaya çalışılıyor. Para, bir ölçü aracı olmaktan çıkıp, hayatın tek geçerli değerine dönüşüyor. İnsan ilişkileri, emek, hatta umut bile artık piyasanın kurallarına tabi kılınıyor.

Teknolojinin yükselişi bu paradoksu daha görünür kılıyor. Bir yanda yapay zekâ, uzay araştırmaları, genetik mühendislik ve robotik devrim; diğer yanda insanın ruhsal gerilişi, yalnızlığı, anlam krizleri. İnsanlık, maddi ilerleme ile manevi çöküşün aynı anda yaşandığı bir çağda, kendi kendine yabancılaşıyor.

Burada ilginç bir karşılaştırma beliriyor: İnanan toplumların modern anlamdaki geriliği ile inanmayan toplumların teknolojik ilerleyişi. Birçok coğrafyada inanç, ahlaki ve kültürel bir zemin olarak varlığını koruyor; fakat bu zemine sıkı sıkıya tutunan toplumlar çoğu zaman bilimsel ilerlemeden uzaklaşıyor. Gelenek ile modernite arasındaki gerilim, onları çağın gerisinde bırakıyor. Öte yandan Japonya gibi ülkelerde, geleneksel inançların kutsal ağırlığı yerini disipline, üretkenliğe ve bilime bırakıyor. İlginçtir ki, Japonya ruhsal anlamda dinî bir toplum değil; ama teknolojik ve modern anlamda zirveye tırmanmış durumda.

Bu çelişki, global hayatın en keskin paradokslarından biridir:

• İnanç, insana huzur ve kimlik verirken toplumu durağanlaştırabiliyor.

• İnançsızlık ya da dünyevî yaşam biçimleri, insana anlam krizleri yaşatırken topluma teknolojik bir ivme kazandırabiliyor.

Sosyolojik açıdan bakıldığında, modern dünyanın bireyi yalnızlaştırdığı aşikâr. Psikolojik açıdan ise bu yalnızlık, depresyon ve kaygı salgınlarıyla sonuçlanıyor. Bir tarafta maddi bolluk, diğer tarafta manevi kıtlık… İnsan, kendi icatlarının gölgesinde küçülüyor.

Belki de sorulması gereken asıl soru şudur:

İnsanı ileri taşıyan şey, gerçekten teknoloji mi? Yoksa teknolojinin sunduğu imkânlarla birlikte anlam arayışımızı sürdürebilme yetimiz mi? Eğer teknoloji ruhsuz bir ilerleme, inanç da akılsız bir bağlılık olarak kalırsa; insanlık bu iki uç arasında savrulmaya mahkûm olacak.

Globalleşen dünyada bu savrulma her yerde hissediliyor. İnsanlar ekranlara gömülüyor, metropoller yalnızlığı çoğaltıyor, inançlar siyasete malzeme oluyor, bilim ticarileşiyor. Tüm bunlar olurken geriye tek bir soru kalıyor: Boşluğu neyle dolduracağız?

Kimileri için bu boşluk Tanrı ile, kimileri için teknolojiyle, kimileri için sanatla, kimileri için parayla doluyor. Fakat belki de insanı insan yapan şey, boşluğu doldurmak değil; o boşluğun farkında olarak yaşamayı öğrenmek



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/bosluk-para-ve-modern-paradokslar/8060