![]() |
Sofralarımızın vazgeçilmezi soğan, her yemekte kullanırız. Soyarız soyarız yeriz. Soyarız soyarız yediririz. Soğanı, soyarız soyarız, sonra kızgın yağa atarız, yağcılar da para kazansın, sonra tuz atarız kokmasın diye, tuzcular da para kazansın, biraz karabiber atarız, faydalıdır diye, sonra salça atarız, domatesin son hali. Bu salça bir zamanlar domatesti sonra ezile ezile salça oldu. Domates, hakkını arasaydı salça olmazdı. Patlıcan çok yakışır, domatesin yanına. Patlıcan, çok yeme patlıcan. Yıllarca hiç vazgeçmedik... Neden soğanı çok seviyoruz, düşündüm de. Çok benzer yanlarımız var soğanla... Çok çabuk soyuluyor, yağa atıldığında sesini çıkarmıyor, bir de lezzet veriyor. Soğanın, kurusu var, yeşili var. Yeşil soğan, bir başkadır zaten, beşli demetler halinde satılır. Kısacası... Sonunda yine soğana döndük.... *** Yeni yazdığım bir şiirle devam edelim... Uzattım ellerimi Dokundum güneşe Çok soğuktu, üşüdüm Senin haberin mi yok? Senden hiç vazgeçmedim Günaha birgün değmedim Gecelere boyun eğmedim Senin haberin mi yok? Geçmişte ne varsa unutsak Neden bu gurur, neden bu yasak Gözyaşlarım aşka tutsak Senin haberin mi yok? Ben sana küstüm Bu şehir sana küstü Dağlar sana küstü Senin haberin mi yok? Seni sevmek neden imkânsız Kaldım birden canlı cansız Ölüyorum burda vicdansız Senin haberin mi yok? Cengiz Altınsoy