![]() |
Korku… Herkesin bir kenarına gizlenip beklediği, adı fısıltıyla anılan bir duygudur. Ne zaman bir adım atacak olsak, ayağımıza takılan görünmez zincir, yüreğimizde yankılanan ürkek bir fısıltıdır. Ancak korkunun hakikati, onu uzaktan seyredenin değil; tam kalbine yürüyenin yüreğinde açığa çıkar. İnsan, çoğu zaman korkularını susturmak için kaçmayı seçer. Karanlıktan, başarısızlıktan, reddedilmekten, yalnızlıktan ve ölümden... Fakat her kaçış, korkuya verilmiş bir ödün gibidir. Çünkü korku, üzerine gidilmedikçe büyür. Adını koymadığımız sürece şekil değiştirir, gölgeler gibi uzar ve karanlıkta devleşir. Bir korku filmi izlediğinizi düşünün. Perdenin ardındaki belirsiz ses, odadaki sessizlikten daha korkutucudur. Çünkü bilinmeyen, zihnimizde büyür. Oysa kahraman perdeyi araladığında, artık korkunun bir adı, bir yüzü olur ve adı olan her şeyle mücadele edilebilir. Korkularımıza isim vermeden, onlarla yüzleşmeden, onları tanımadan huzur bulamayız. İnsan, en çok kendi içindeki karanlıktan korkar. Zira dış dünyanın fırtınaları, içimizde kopan kasırgalar kadar yıkıcı değildir. İçimizde bastırılmış duygular, ertelenmiş cesaretler ve ötelenmiş kararlar birikir. Sonra bir gün, hayat bizi köşeye sıkıştırır. Kaçış bir seçenek olmaktan çıkar ve insan, kendi içinin eşiğine varır. Göz göze gelir korkusuyla. Korkunun içine yürümek cesaret ister; ancak unutulmamalıdır ki cesaret, korkusuzluk değil, korkuya rağmen yürüyebilmektir. Bu yürüyüşte düşebiliriz, yaralanabiliriz. Ne var ki her düşüş, bir fark ediştir. Her yara, gerçeğe biraz daha yaklaştığımızın izidir. Sonunda, büyük bir galibiyet değil belki; ama sahici bir yüzleşmeyle buluşuruz. En azından biliriz: Artık kaçmıyoruz. Hayatın bize sunduğu bu “Korku filmlerinde” asıl mesele, perdenin arkasına geçme cesaretini göstermektir. Gölgelerin kaynağını anlamak, ürkütücü seslerin aslında tanıdık bir yankı olduğunu fark etmek… Korkularımıza yönelmek, onlara doğru yürümek, başlangıçta ürkütücü görünse de özgürleşmenin ilk adımıdır. “Korku, özgürlüğün ilk düşmanıdır.” – Elie Wiesel Kendisine 'musallat' olan korkunun kalbine yürüyen herkes, bir gün kendini bulur. Bazen yorgun, kimi zaman yaralı… Fakat özüyle temas etmiş, uyanmış ve tamamlanmış bir hâlde. Haydi şimdi kalk, perdeyi arala. Kim bilir, belki de ardında bir hayalet değil; beklediğin cevap vardır. Çünkü hayat asıl yüzünü perdenin ardına yürüyebilene gösterir.
Çünkü insan ancak korkunun zincirini kırdığında, kendine ait bir adım atabilir.
Hoşça kalın.