![]() |
"Bir Ses Susturulmaz Ama Eksik Kalır... O, sadece bir sanatçı değil; naifliğin, mütevazılığın, şair ruhunun ete kemiğe bürünmüş hâliydi. Gitarıyla susar, kelimeleriyle konuşurdu. Bugün o sessizliğe kendi sesini bırakarak gitti. Türk müziği bir nehirse, Şeşen o nehrin kıyısında çırılçıplak yürüyen bir çocuktu. Korkusuzdu. Kalbinin içini göstermekten hiç çekinmedi. İlhan’ı ilk tanıdığımda yıl 90’dı. Bir röportaj için bir araya geldik. Elinde gitarı, kahvesini yudumlarken bir cümle kurdu: O günden sonra anladım: Bugün Türkiye, “Neler Oluyor Bize” sorusunu bir kez daha soruyor. Çünkü bu ülke, zarafetin, samimiyetin ve şarkılarla dert anlatmanın son temsilcilerinden birini uğurluyor. Sarılınca sanki dünya güzelleşiyordu. Şimdi sarılacak gibi olup da kollarımız boşlukta kaldı. Ben bir gazeteciyim ama bugün, yazmaktan çok susmak istiyorum. Çünkü İlhan Şeşen’in ardından en çok da sessizlik yakışıyor. Hani bazı insanlar için “o kadar çok şey söylenebilir ki, en güzeli susmak” deriz ya… İşte o sessizlikte onun sesi yankılanıyor hâlâ. Mekânın cennet olsun güzel adam.
Bazı adamlar vardır… Giderken ardından cümle kurmak zor gelir. İlhan Şeşen öyle bir adamdı.
“İnsan, en çok kendine mektup yazar bu hayatta.”
Onun her şarkısı, aslında bir mektuptu. Kime yazıldığı belli olmayan ama herkese ulaşan.
Bu ülkenin kalbi, senin sesine borçlu.