Geçen günlerde takip ettiğim kişisel gelişim sayfalarından birinde şöyle bir yazıya rast geldim. “Bir ilişkinin ilk 7 ayı biri ile rakı sofrasına oturmaya benzer. Dışının parıltısıyla oturur, içinin alacasıyla tanışır, özünün özü ile kalkarsın… Ve ilişkilerde rakı gibidir biraz; Şişede durduğu gibi durmaz! Kimi git gide çiçek olur güzelleşir… Kimi demini aldı mı kendi dibine çöker… Kiminin içinden bir canavar çıkar… Kiminin içinden bir çocuk… İlişki rakıysa zamanda su gibidir tam manasıyla… Kimi ilişkiyi seyreltir… Kimini bembeyaz paklar, yüceltir… Kiminin sertliğini alır yumuşatır… Uyduruk olanı kristalize eder, foyasını ortaya çıkarır… Velhasıl bir yudum almadan bilemezsiniz… Aslında günümüz ilişkilerinin bir özeti gibi olmuş. Ama eksik kalmış. Çünkü günümüz ilişkileri artık 7 ayda değil, birkaç günde yaşanır hale gelmiş durumda. İnsanlar duyguları önemsemeden kolaylıkla paylaşımlar içine girip yüzeysel ve menfaatçi ilişkiler peşinde koşar olmuş. Cinsellik çok kolay yaşanıyor olup duygusuzluklara gebe. Yaratım ve üretim enerjimizin kaynağı olan cinsel enerjimiz duygulardan yoksun, sığ ve basit ilişkilerin içine hapsedilmiş durumda. İnsanlar, tanımadıkları, bilmedikleri nasıl karma taşıdığından bihaber oldukları insanların yatağına kolaylıkla girip ardından bir sonraki arayışın peşine düşer olmuş. Geçenlerde eşinden yeni ayrılan bir erkek arkadaşıma hayat nasıl gidiyor diye sorduğumda aldığım cevap tamda bu durumu özetler gibiydi? Artık tek eşli değilim birden fazla kadınla görüşüyorum, demişti? Verdiğim cevap; -Yani yalnızsın! Oldu. Çünkü günümüzde artık ilişki alanına yansımış olan tüketim çokluğu aslında yokluğu gösteriyor. Evrensel yasalar der ki aşırılığa giden her şey zıddına dönüşmeye mahkumdur. İlişki yaşamadan, karşındaki insanla duygusal bağ kurmadan, sarılmadan, hissetmeden, bir enerji alışverişi içine girmeden yaşanan cinsellik kişinin tüm üretim ve yaratım enerjisini bloke eder. Aslında çokluk sanılan şey yokluğa götürür. Yaşam enerjimize de kaynaklık eden cinsel enerji bu şekilde tüketildiğinde, başarısızlığa, üretememeye, tıkanıklığa, blokaja, sapkınlığa, çok eşliliğe, doyumsuzluğa açar. Sonuç yoğun bir suçluluk ve hüsran. Oysa kadın erkek ilişkisi sevgi ve paylaşımlar üzerine temellendiğinde kadın şefkat ve merhameti, erkek sevmeyi ve sevilmeyi öğrenir. Bedenimizdeki eril ve dişilin dansı, ahengi ve ritmi burada başlar. Bilinçsizce yaşanan ilişkilerin topluma yansımasını hepimiz çevremizde izliyoruz. Sağlıklı kadın erkek ilişkileri kurulabilmesi için cinsel enerjinin üretime yönelmesi ve insanların bu konuda bilinçlenmesi gerekir. Günümüzde yaşanan bu çarpık ilişki(!) modelleri modernlik değil tüketimin ve yalnızlaşmanın yozlaşmış bir versiyonudur. Siz, siz olun yaratım ve üretim enerjinizi kolaylıkla tüketmeyin. Sevgiler…