![]() |
Gündem seçim ve deprem ama gerçeğe ihanet edildiği zaman korsan gündemler yazmayı severim. DGM dahil, yazdıklarımdan dolayı hapis ve para cezaları aldım, almaya devam ediyorum. Zihin konforları için bu satırların yazarını sürekli kategorize etmek istediler; sağcı-solcu, ocu-bucu... Lordlar Kamarası kitabımdaki giriş bölümünde yazmıştım. Mutevazi dünyam saldırılardan hiç kurtulamadı. İki kez bıçaklandım, tornovidayla saldırıya uğradım. İftiralar atıldı. Tetikçiler tutuldu. Hayat bana sürekli "arkana bakarak yürü! " dedi. Zalimler çok çıktı karşıma. Halen de öyle... Çalıştığım yerlerden müdahalelerle koparıldım ya da istifa ettim. Kış dönemlerinde Ulus Gazetesi'nde kimse gececi kalmak istemezdi. Camı kırık pencereden yağan karlar, Hürriyet Grubuna bağlı SonHavadis Gazetesi'nde muhabirken, herkes yemekhanede çeşit çeşit yemekler yerken, sadece bana yemek fişi vermediler! Yılmaz Özdil'i kaleminden ve yüreğinden vurdular! Son çıkışına da mesafeliyim ama gazetecilerin editoryal bağımsızlığına inanırım. Gazetecilerin mahallesine bakarak ayrımcılık yapmak, gazetecilik namusunu paspas yapmaktır. Başında ünlü bir gazeteci var. Burak Akbay gibi sıkıntılı süreçten geçen patron için bu sözler, onun hareket alanını daralttı. Sözcü'nün 1 numarası Metin Yılmaz tecrübeli ve onurlu bir yöneticidir ama baskı çok büyüktü, o da direnemedi! Evet, Kılıçdaroğlu Özdil'i arayarak nezaket gösterdi ama işin doğrusu, kamuoyu Kılıçdaroğlu'ndan "Ben, gerekeni yaparım!" demesini bekledi! Parmak izleri sabit! Bekliyorum! ÖCALAN KONUŞACAK! HDP seçimin kilit partisi. Siyaset bilimine göre bir partiye "Hadi beraber olalım!" diyorsanız, muhatap partinin "Bizim partimize ne vereceksiniz? " deme hakkı da vardır. Özellikle İyi Parti Lideri Meral Akşener, DP Lideri Gültekin Uysal, Mansur Yavaş, Koray Aydın, Ali Ağıralioğlu'nun isimlerini sayarak, bu isimleri aşmanın zor olduğunu söylediler ama CHP'nin kurumsal kimliğini temsil etmeyen bir CHP Milletvekili, "Öcalan'ı dışarıya çıkarmak için gerekenden fazlasını yapacağız!" dedi. HDP'nin yapmayı hedeflediği ikinci strateji, bu çağrıyı bizzat Öcalan'a yaptırmak! BÜLENT KUŞOĞLU Ülkemizde siyaseti bir kıyma makinesine benzetmek, sanırım abartı olmayacaktır. Oysa bilinir ki; kasaplar bile tüm etleri kıyma yapmaz. Mesela bonfileyi o makineye atıp kıymaya dönüştürmeye hiçbir kasabın ‘vicdanı’ elvermez. Ama işte gelin görün ki siyasi öğütücüler o asgari vicdandan bile yoksun maalesef. İşte o siyasi kıyıcılar; uzun yıllardır CHP saflarında siyaset yapan, partinin en güçlü isimlerinden biri olmasına rağmen... Bu güne kadar hiç kimseyi kırmayan, hiçbir kısır siyasi polemiğe karışmayan alamet-i farikası deneyim, devlet adamlığı, nezaket ve beyefendilik olan Bülent Kuşoğlu’nu organize bir şekilde hedef haline getirip o makinede öğütmenin telaşındalar. İşte o Kuşoğlu’nu makinede öğütmek isteyenlerle, güya muhalefetin en ateşli aktörleri olarak öne çıkmak isteyenlerin aynı kişiler/çevreler olması hayli ironik olsa da maalesef durum bu. Onca saldırıya, onca organize atağa karşı Bülent Kuşoğlu’nun nezaketinden zerre taviz vermeden sergilediği duruş, Kuşoğlu’nu “Kısır siyasi hesaplaşma arenası”na çekmeye çalışanlara verilebilecek en anlamlı mesaj belki. Tarih hep iyiyle kötünün mücadelesine sahne olmuştur.
Sıcak gündeme birazdan geçeceğim.. Okurlarım çeşitli sorular soruyorlar bana. Affınıza sığınarak bu sorular karşısında kendimi biraz anlatma ihtiyacı duyuyorum.
Bu coğrafyada yaşayan bir çok insan gibi ben de defalarca haksızlığa uğradım, uğruyorum.
En doğru haberlerim, siyaset ve medya çeteleri tarafından yalan ilan edilerek karartılmaya çalışıldı.
Teslim olmadım.
Teslim olmadıkça üzerime daha çok geldiler!
Üzerime gelindikçe daha çok direndim!
Bil(e)medikleri, bana yüklendikçe geriye gitmek yerine, ilerlerim!
Keşke pes etme huyum olsaydı, hayat bu kadar yormazdı beni!
Ölümlüler için pes etmek, çok utanç verici bir duygu değil mi sizce de?
Oysa hep kafama göre takıldım.
Tek ideolojim; İyi insan, kötü insan oldu. Belki Her zaman beceremedim ama bu yönde gayretim oldu.
Bedelini ödedim, ödemeye devam ediyorum.
"Hayatım, küçük bir adamı koca dünyaya sığdırmak istemeyenlere karşı itirazın hikâyesidir..."
Oysa, Allah şahittir ki, yolda yürürken karıncayı ezmemek için caddenin ortasına çıkarım.
Bana 14- 15 yıl arkadaşlık yapan kedimi gömdüğüm yeri bazı bazı ziyaret ederim.
Ezilmek üzere olan kediyi kurtarmak için arabanın altına attı ruhum beni.
Kediyi kurtardım, sol bacağımı kurtaramadım. Araba üstümden geçti, sol ayak bileğim halen sızlar.
Çünkü, Rüzgârlı sokaktaki ofisin camları kırık ve içerisi buz gibiydi.
Bu yüzden sık sık beni nöbetçi bırakırlardı!
üç sandalyeyi birleştirerek yattığım tahta sandalyeden üzerime yağardı.
O günlerden kalan hatıradır, küçük rüzgarlarda bile hapşırırım.
Bakkaldan yarım ekmeğin arasına helva ya da peynir koyarak karnımı doyururdum.
Direndim.
Direncimin kırıldığı yerde insanlara isyan ettim ama kainatı yaratana asla!
Muhtemelen bu yüzden haksızlık karşısında kendimi çok tutamıyorum.
Bilmiyorum, belki bu ve benzeri haksızlıklar yüzünden gergin, belki bu yüzden biraz huysuzum.
Şimdilik maktul!
Maktul varsa katil de olmalıydı!
Şimdiye kadar o katiller meçhuldü!
Günlerdir iz peşinde olduğum katilleri buldum.
Yılmaz Özdil, Türkiye'nin en çok okunan yazarı.
Şimdiye kadar Özdil'in ne yüzünü gördüm, ne de elini sıktım.
Hatta yazdıklarının yüzde 60- 70'ine katılmam. Daha da ötesi, Özdil'i çok eleştiren gazetecilerden birisiyim.
Şu mahallede basın özgürlüğü yok ama bizde var tezi, Özdil olayıyla birlikte tarihin çöplüğüne gitmek üzere.
Açık ve net yazıyorum.
Özdil'e siyaset ve medya unsurları birlikte organize bir suikast gerçekleştirdi.
Organize yapı 3 kişi.
Planı kuran bu ünlü gazeteci olaya direkt girmedi ama CHP'li bir yönetici ve Sözcü'de yazan başka bir gazeteciyi, Özdil'le ilgili doldurarak, Sözcü'nün patronu Burak Akbay'ı aratarak şunları söyletti:
"CHP yönetimi Yılmaz Özdil'den çok rahatsız. Özdil gitmezse, tüm bağlarımız kopar!"
Dirense de, bu üçlünün sözlerini CHP'nin kurumsal duruşu olarak değerlendirdi.
Bu yüzden Burak Akbay ve Metin Yılmaz'ı eleştirmeye vicdanım el vermiyor ama...
Özdil'in üzerinde zaten okurlarının oluşturduğu manevi, kurşun işlemez bir çelik yelek var.
Buna rağmen oya oya işleyerek hazırladığı Sözcü TV'yi elinden alıp, Sözcü Gazetesi'nden de ayrılmasını sağlayan 3'lü grubun namludaki tüm mermileri Özdil'in üzerine boşaltmasına seyirci kalmayacağım.
Bedeli varsa da öderim.
Buradayım!
Kılıçdaroğlu'nun aramasından sonra Burak Akbay ve Metin Yılmaz'ın da, Yılmaz Özdil'e CHP'nin kurumsal bir itirazı olmadığını artık anlamış olmaları gerekir!
Yazdıklarından anladığım kadarıyla Yılmaz Özdil onuruna düşkün bir gazeteci. Kendisinin bunu demesi beklenemezdi.
Şimdilik yazacaklarım bu kadar!
Katillerin elindeki silahları denize atıp cinayetin üstünü örtmesine müsaade etmeyeceğim!
Akbay, Metin Yılmaz'ın elinde olmadan, o üçlünün organize yaptıkları hatayı bir şekilde düzeltmelerini bekliyorum!
Çok hızlı bir şekilde konuyu kapatıp, düzeltirlerse, şimdilik yazmadığım isim ve süreçleri tarihin şahitliğine bırakıp, konuyu kapatacağım.
SSK Genel Müdürlüğü'nden bu yana tanıdığım CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na da sesleniyorum.
"Atatürk'ün koltuğunda oturup, Atatürkçü bir yazarı yedirmeyin!
Özdil, sizin isminiz kullanılarak o gazeteden uzaklaştırıldı!
Acilen müdahil olmazsanız tarih bunu sizin üzerinize bırakacak! "
Fikri takip severim.
Tanıyanlar, fil hafızasına sahip olduğumu iddia ederler.
15 yıldır usanmadan yazdığım, eleştirdiğim olaylar ve kişileri,
bir 15 yıl daha usanmadan yazarım.
Ta ki samimi özelleştirilerini görene kadar!
Ama Özdil olayında çok kısa bir zaman bekleyeceğim!
Çünkü, kumpası kuranların attıkları Erol Taş kahkahalarını kursaklarında bırakmaya kararlıyım!
Victor Hugo mezarından sesleniyor;
"Onurun kurallarını bizim yıldızları incelediğimiz gibi inceleyenler var: Uzak bir mesafeden... "
Yapacağı hamlelerin suyun akışını değiştirme potansiyeli var.
Tam da bu yüzden kilit parti.
Okurlarım, PKK'yı kınamadıkları için HDP yöneticilerine olan mesafemi bilirler. Bu tenkitlerimden HDP tabanını ayırıyorum. Çünkü kimsenin kalbini yarıp da bakamam.
Kimisi, Kürtlük aidiyetiyle, kimi tepkiden ya da başka nedenlerle HDP'ye oy verebilir.
HDP, bunu deyince, Cumhur- Millet İttifakları, ya yere, ya da tavana bakıyorlar!
Size bilgi olarak aktarıyorum.
HDP, görüştüğü bazı CHP'lilere, seçimi kazanırsanız "Öcalan'ı serbest bırakır mısınız? " diye sordu.
Kurumsal kimliği temsil edenler, HDP'nin bu sorusuna net yanıt vermediler.
O vekil kim mi?
Sık sık Türkiye'nin güvenlik konseptine itiraz eden vekil!
Kafası karışan HDP'li yöneticiler, seçimden önce Millet İttifakı’na "Öcalan'ı serbest bırakın!" çağrısı yapmaya hazırlanıyorlar.
Peki bu açıklamayı kim yaptırabilir?
Her şey yeni başlıyor!
Hem de öylesine zalim ellerdeki bir kıyma makinesi ki; isteniyor ki o makinenin içinde her şeyi öğütüp aynı “değersizlik formunda” eşitleyelim.
Bugün övgüler dizdikleri ve kurtuluşun tek reçetesi olarak gördükleri 6’lı masanın bir araya gelmesinde, sürecin ilerlemesinde, çıkan krizlerin aşılmasında, özetle sürecin tüm aşamalarında inisiyatif alıp bugün muhalefet açısından iktidarın değişmesine yönelik bir ihtimal varsa o ihtimalin en önemli mimarlarından birisi Kuşoğlu’dur.
Kuşoğlu o arenayı elinin tersiyle ittikçe o siyasi kıyıcıların çıldırması tam da bu yüzden.
Bu, bir tekerrür.
Kazanacak olanı merak bile etmiyorum!
Thomas Jefferson'ın sesini duyuyorum!
"Hiç kimse yanlış olanı yaparak onura ulaşamaz!"