VERİ VE VERİM HIRSIZLIĞI!
Sima Güleser Polat

 

Great Hack!

Sosyal medyada nasıl bir manipülasyona uğradığımızı bize anlatan belgesel…

İçinde anlatılan örnek yani şaibe, 2016 ABD Başkanlık seçiminin arka planında olanlar…
Bu şaibeyi kendi seçim döneminde başlatan isim Barack Obama

Donald Trump, Mark Zuckerberg ve Cambridge Analytica...

Bu ünlü isimler ve bir şirket, büyük bir skandala imza atıyorlar. 

2016’da Donald Trump'ın kazandığı seçim, veri hırsızlığının ifşa olması nedeniyle demokrasiyi ABD'de yok ediyor. 

Arka planında olanları duyunca, insan dehşete kapılıyor.

-Dünyayı, gerçekten uzaylılar mı yönetiyor? 

-Kimse gerçek değil!

İşin ilginç yanı ise Cambridge Analytica şirketi İngiltere'de.

Ve bu şirket kendi ülkesinde veri toplamaya gerek duymuyor. 

Milyarder adaylar, günde 1 milyon dolar verecek kadar işlerin içindeler...

Zayıf karakterli ve güçsüz vatandaşlarının kişisel verilerine ulaşarak onları adeta hipnozite ediyorlar…

Bunun sonucunda, kazanılması istenen aday koltuğa oturuyor.

Sistem mide bulandırıcı ve bugüne kadar sorguladığımız ne varsa altını çiziyor...

“Görünen hiç bir şey gerçek olan değil…”

“Gerçek olmaya zorlanılmış araçlar…”

HER BİR YANDAN KONTROL

“Yeni Dünya Düzeni” diyoruz; ayak uydurup uydurmama konusunda tartışıp duruyoruz. 

Ama geride muazzam bir oyun var ve teknolojinin ilerlemesi her geçen gün hepimizi birer robot olma yolunda geliştiriyor!

Teknolojiden yararlansam da…

Her değişimde “Bana bu kadarı yetti” diyorum, çünkü korkuyorum.

İnsanları bir araya getirmek üzere kurulan Facebook, hayatımıza girdiğinden beri dünya genelinde Sanal Kaosların Merkezi haline geldi.

Bir de…

Kendimize ait özelliklerimizin, kişisel ve özel tercihlerimizin bizi bir kukla gibi yönetmesine neden olan  "veri hırsızlığı" var.

Kontrolü sağlamak mümkün değil, artık hepimiz her yerdeyiz ve her yerden kontrol ediliyoruz.

Verilerimizi bundan sonra yeniden almamız mümkün görünmüyor. 

Eğer biri alırsa emsal olur falan filan...

Geçmiş olsun, yani.

En azından manipüle olmamak ve çalışmak için can atan bir irademiz, bir de beynimiz var.  

Bir diğer önemli konuya gelelim..

VERİLERİMİZ ÇALINIYOR AMA ÜLKEMİZDE DE VERİM ÇALINIYOR

Medya sahipliği izleme raporuna göre; Türkiye'de basın-yayın organlarının büyük bir kısmı medya ile alakası olmayan ticari işletmelerin bünyesinde.

Yıllarca medya sektöründe hizmet veren biri olarak, bunun en yakın şahitlerinden biriyim.

Medyadaki dijitalleşme her geçen gün şekil ve renk değiştiriyor…

Ama bir gerçek var ki; bundan önce medya şirketleri nasıl yönetiliyorsa, hala aynı geleneksel düzende yönetilmeye devam ediyor. 

Bir kaç iyi adam var!

Gerisi ha var, ha yok!

Medya sektörü diğer sektörlere göre her zaman daha popüler ve toplumda ilgi çeken bir platform. 

En azından dışarıdan görünen bu…

Ama o çatı altında çalışanlar, bu “ayrıcalığı” maalesef yaşayamıyor.

Aksine, dışarıdan görünen o lüks balonun içine alınmış bir şekilde çok uzun mesailerde, hakları verilmeden çalışıyor.

Medya sektöründe yıllanmış tecrübelerin de bir kıymeti yok. 

Tek bir hiyerarşi var o da patron ve ona en yakın adam…

Raporda da söylenildiği gibi; medya yöneticileri, bir yayın kurumunun işlevinden habersiz olarak bu işe atılıyor.

Bir nevi gelenek gibi…

Olması gereken tamamlayıcı bir faktör sanki…

Ama değil işte.

Ülkenin en büyük medya kanallarının çalışanları bile kendi içinde ayrışıyor. 

Görünüşte “kurumsal” olan bu yapılarda çalışan ücretleri neredeyse asgari seviyede… 

Ekran önündekiler, bir nebze daha yüksek. 

Ama popülerliğin emekçilerinin de popüler düzeyde bir hayat yaşaması gerekmez mi?

Kendi mesleğimle ilgili bir konuşma geçtiğinde…

İnsanların "Kamera arkasında neler oluyor, çok merak ediyorum?" sorusuna, şu cevabı veriyorum: 

-En havalı fakir olmak istiyorsan sen de dene! 

Bu durumun sorumluları var ve bir an önce medya çalışanlarının, özel hayattan yoksun çalışma düzenine ilişkin bir düzenleme getirilmeli…

Ekranda görünen her saniyenin arkasında onlarca kişiden oluşan bir ekip var. 

Ve bu mesleğe yıllarını veren çok yetenekli insanlar var.

Medya patronlarının biraz kafalarını alt katlara eğip; kendilerine her şeyi farklı gösteren ve engel olan faktörleri aşmalarını…

Dahası bilmedikleri mesleği yerinde öğrenmelerini tavsiye ederim.

-Bu gidişle, daha çoook haklar yenilecek! 

Bu arada, bir çuvaldız da çalışanlara:

Medyada işsizlik oranı çok yüksek…

Nedeni de…

Tıpkı patronlar gibi, çalışanlar arasında meslekle alakası olmayan kişilerin sayısının hayli yüksek olmasından ve en ballı köşelerde oturmalarından kaynaklanması...

Şuraya bir “Fatih Altaylı Köşesi” koymak istedim, sadece bu kezlik:

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İşçinin “hakkını yemeden önce” elimizi bir kez vicdanımıza götürdüğümüz zaman...

SEVGİLER…



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/veri-ve-verim-hirsizligi/7024