"İnsan yaşadığı evrenin kapılarının iç dünyasına açıldığının farkında olmadan yaşam sürüyor" Bir kitap indiriyor, gönlünün derinliklerinden fışkıran nağmelerin izini kaydederken... İnanmıyor ilk yaratılışın devasa fikirlerine.. Kolay geliyor, ezberlerinin hiç içinde olmadığı dünyasına şekil verişi... Neydi bizi bir arada tutan o kutsal bağ? Neydi üzerinde hunharca yürüdüğü gökyüzünün basamakları? Kimdi ilk aynada gördüğü o yüz? Neden her gün değişiyordu, üstüne yılları bindirdiği ömründen gizlenerek açığa çıkan ruhsallığı? İnsan varlığını inkar ederek ne de çok zamana tutsak...Bir kez daha baksa gözlerinin içine, gökyüzünün sır dolu odalarına ışınlanacak... Yeryüzünün hanedanlıkları gözlerini büyülemiş, kendi ihtişamının aralıklarındaki labirent kutularında dolaşıyor... Kimliğini kaybetmiş kişiliklerin kol gezdiği sokaklarda, teknolojik bulgular arar olmuş... Ne de susmuş sultanlıkları, saltanatının hanedanlıklarına örnekler taşırken... İmlası yetmiyor artık dilinin döndüğü yüksekliklere... "İnsan yaşadığı evrenin kapılarının iç dünyasına açıldığının farkında olmadan yaşam sürüyor" Bir kavim kadar yalnız artık kuralları belirleyen sahaları... Tanımadığı birinin içinde yaşayan benliğini hiç olmadığı kadar geniş dünyaya taşımış... Sanki hakikatini anlatsak sevinçten çıldıracak gibi bakıyor artık derinliklerinden süzülen kutsiyetine... Güneşi tersine döndüren Venüs'ün kıvılcımları ile fazlaca ışılda..
Yaşamın ağırlıklarını bıraksa, özüne yazacak bilinmeyenin sırlarını...
Çünkü yaşamıyor, kendinden arta kalan tek nefes bile...
Unutturulan neydi, sonsuzluğun sahibine bağışlar adarken?
Ne çok söz var edilmeyi bekleyen sırada, ne de efsanelerinden fırlayan ihtirasları artık...
Oysa O; "Sessiz harflerin bütünüydü" hiç söylenmemiş olanından daha asil...
Bir kurtarıcı gelmeyecek çünkü O senden başkası değil!
Barındırdığı şükürler timsali, perdelemiş şuurunun üzerine titrediği değerleri...
Bir kalabalığı giyinmiş, habire elçiler gönderiyor kendisine...