Giderayak ve kıyamet!
Talat Atilla

 

Koskoca 20 yıl...
Ortalama insan ömrünün üçte biri uzunluğunda iktidarda kalacaksınız ama...
Hâlâ her meltem rüzgarında bir dalınız kırılacak!

Şaşırmamak mümkün mü?

Dala değil, köke bak sen!’ diyerek dalların kırılmasını önemsemeyenler olabilir ama…

Ağacı ağaç yapan sadece kökleri değil, dalları ve yapraklarıdır.

İtirazınız varsa…

O vakit, yaprağı dalı olana ağaç

Olmayana ‘odun’ dendiğini hatırlatırım!

Fena başlamayan bir öykü oldu aslında…

Şu ya da bu gerekçe ile dışlanan Anadolu insanını kucaklamak konusunda bir süre başarılı oldular.

İktidar, “Vekillerimiz halktan uzak lojmanlarda değil, halkın arasında oturacak!” diye TBMM lojmanlarını satıp…

Üstüne bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan, dar kesimli kitlenin oturduğu Keçiören semtinde sıradan bir dairede oturunca…

Dolmuş ücreti, simit parasını hesaplayan halk “Budur işte!” dedi.

TÜRK SOLU DA AFALLAMIŞTI AMA!

Muhafazakar/milliyetçi/milli/merkez seçmeni bir kenara bırakın…

Türk Solu bile bir süre afallayıp, elinden oyuncağı alınmış mahzunlukta “Vay canına!” dedi.

Nasıl demesin?

Tüm bunların yanına iktidar kongrelerinde Necip Fazıl’ın hemen yanına Nazım Hikmet’in “Memleketim… Memleketim…” şiiri iliştirildi!

İktidar, sağlı/sollu kroşelerle rakiplerini üst üste nakavt edince…

Muhalefet uzun bir süre tribünde sadece çekirdek çitledi!

Atı alan her seferinde Üsküdar’ı geçiyor, muhalefetin elinde sıpa’lar kalıyordu!

HALK, OYLARIYLA İKTİDARIN İKİ KEZ AYAĞINA, BİR DE GÖĞÜSÜNE ATIŞ YAPTI!

Şatafatla başlayan, nepotizmle devam eden özgüven patlamasına giren iktidara halk ilk ikazı 7 Haziran 2015’de tek başına çoğunluk vermeyerek yaptı.

İktidarın kendine gelmediğini gören halk son seçimde de iktidara “Tek başına yönetemezsin!” dedi.

Önce ayağa, sonra dize sıkılan kurşunlar, en son kalbin hemen altına isabet etti.

Ankara/İstanbul/Antalya/Adana dahil iktidarın elindeki büyükşehirler muhalefetin eline geçti.

Muhalefet sosyolojik anlamda kırılan onurunu kurtardığı gibi…

Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi lider, hatta Cumhurbaşkanı adaylarını da vitrine çıkarma imkanı buldu.

Su içseler muhalefete yarayan bir dönemin içine girilirken, iktidar ne yaptı, ne yapıyordu acaba?

Öyle ya…

20 yıllık adeta devletleşmiş bir siyasal güç; 2 genel, bir yerel seçimle sendelerken boş duracak değildi!

Yanıldınız!

Boş durdu!

Hatta kendi kalesine gol atmak gibi yeni bir refleks de geliştirdi!

MHP ile ayakta duran iktidar, siyaset bilmeyen kadrolarla 2 bin yıllık hafızayı yönetmeye kalktı!

Adeta “Başka seçmene ihtiyacım yok!” havasında devam ediyor.

Kriz yönetme refleksini neredeyse tamamen kaybetti.

İÇ MANTIK VE KIYAMETİN KOPUŞU!

Kendi bakanlarını kuyularda, arenalarda tek başına bırakıp çekirdek çitlediler!

Düşünün; öğrenciye yurt konusunda dahi ilgili bakanlar sorunu “Yurt bulunana kadar devletin diğer konaklama yerlerini tahsis ediyoruz!” diyerek şrakkk diye tek kelime ile çözebilecekleri halde afallayıp kalıyorlar.

Muhalefet belediyeleri de “Öğrencilere biz yurt bulacağız!” diyerek ağları yırtan bir gol daha atıyorlar.

Kıyametin kopuşunu alimler “Gökyüzünde ne varsa belli bir düzende akıp gidiyorlar. Kıyamet günü akılsız kalan yıldızlar birbirine çarpacak ve kıyamet öyle kopacak” diye öngörüyorlar…

İç mantığını kaybeden her şey biter.

Cumhurbaşkanı Erdoğan farkında mı bilmiyorum ama iktidar koridorlarında bir vakitler ahenkle "Beraber yürüdük biz bu yollarda, bana her şey seni hatırlatıyor… " şarkısı yerine...
Orhan Veli'nin 'Giderayak' şiiri söyleniyor! 

Ahenksiz ve fısıltılı bir tonlamayla…



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/giderayak-ve-kiyamet/6780