SONLANAN BİR ÖMRÜN ADI: ADNAN MENDERES
Tuğrul Sarıtaş

 

 

Tarihi sadece tarihçiler yazmaz!
Gazeteciler de tarihe ışık tutar; kalemiyle, objektifiyle önemli rol oynarlar...
Yazıları renklendirenlerse fotoğraflardır.

Bahçeler vardır; mor sümbüllü,güllü, ötesinde kapı aralığında, tahmin edilemeyecek
oranda dram çıkar karşınıza...

Çakır Beyli Çiftliği'nden, çakır dikenli yollarda yürüyen, günümüzde suçluluğu
ile suçsuzluğu tartışılan, bir devre imza atmış, bir imzayla da idam sehbasında
sonlanan bir ömrün adı: Adnan Menderes!

İnsan en çok nerede samimidir?
Hayata veda ederken herhalde; son nefesini vermeden az önce...

Ve insan hayata veda ederken onun için ne kalır geride?
Bunu ancak bıraktığı kelimelerden anlayabiliriz; son kelimelerden...

Giden için geride bıraktığı her neyise işte onlara ait kelimeleri sarf edecektir;
şu dünya denilen şeyden, hayat denilen şeyden, nefes denilen şeyden son kez
dönüp bakarken!

Ali Adnan Menderes'in son sözleri onun geride bıraktıklarına nasıl baktığını,
hangilerine değer verdiğini, son nefesinde hangilerinin anılmaya layık olduğunu
gösteriyordu; son nefesinin önünde olduğunu bilen her insan gibi...

Onun son kelimeleri yine karısı, çocukları, devleti ve milleti oldu!

Demokrasi şehidi Adnan Menderes ve dava arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan
Polatkan'ın bir hiç uğruna asılmalarına en çok üzülenlerden biriyim. Bu konuda iki
kitap yazdım; hem de tüm ayrıntıları ve belgeleriyle!

Araştırdım ve gerçekleri yazdım; işte o zaman üzüntüm daha da arttı...

“Arka Bahçede Neler Oldu? Adnan Menderes”
“Üç Adam Yirmi Beş Cellat- Yassıada Cehennemi”

Bu arada çok yakında çıkacak olan “Yaslıada” isimli yeni kitabımda da Yassıada'da
'Sonlanan Ömürlerin' gerçeklerini okurken hayretler içinde kalacaksınız.

RÜYALAR HEP GERÇEK OLDU

Yıl 1917
Çocuk yatakta zangır zangır titriyor ve sürekli olarak:
“Asmayın bizi...asmayın bizi” diye sayıklıyordu...
Sokak lambasının pencereden süzülen loş ışığı öğrenci yatakhanesini aydınlatıyordu.
Dışarıda ise çok şiddetli bir rüzgar vardı; camlar parçalanacakmış gibi sallanıyordu.
Bayram tatili olduğu için diğer çocuklar evlerine gitmişti. Koskoca yatakhanede iki
çocuk kalmıştı...
Çocuk:
“Asmayın bizi...” diye bağırarak yataktan fırladı... Hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu...
Diğer çocuk hemen yanına koştu:
“Ali Adnan...Ali Adnan kendine gel, korkma.”
Ağlayarak sarıldı Ali Adnan arkadaşının boynuna:
“Etem...Etem, benim tek dostum.”

Rüyalarını hep Etem ile paylaşıyordu Ali Adnan. Ama bu kez gördüğü rüya onu çok
etkilemişti...
Anlatmaya başladı:

“Issız bir adada korkunç ve çirkin yüzlü adamlar kovalıyordu. Karanlıkta koştuk, koştuk...Yakaladılar, karanlık bir zindana attılar...Üç kişiydik!..
Demir parmaklıklı pencereden buz gibi soğuk giriyordu içeriye. Sisli havaydı, dalga sesi
duyuluyodu uzaktan...Dışarıya bakınca ürperdim; ay ışığının aydınlattığı yamaçta
' üç darağacı' ve önünde o çirkin adamlar duruyordu; 25 kişiydi!.. O an zindanın kapısı
açıldı ve bizleri sürükleyerek dışarı çıkarttılar...
Bağırıyorduk:
“Asmayın bizi...Asmayın bizi!”

Yıl 1961
Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada duruşmalarında sona gelindiği
hafta Milli Birlik Komitesi İstanbul'dan '25 cellat ve darağacı' istedi!...
İdamlar İmralı adasında yapılacaktı. Bunu ilk duyan Adnan Menderes'in ilk ve tek
arkadaşı olan Etem Menderes oldu...

1991 ETEM MENDERES İLE GÖRÜŞTÜM   

Çocukluğundan beri her şeyi hatıra defterine yazan Etem Menderes, bir anda 1917 ' li
yıllarda Adnan Menderes'in anlattığı rüyayı hatırladı!..

Etem Menderes'in gözleri yaşardı, Adnan Menderes'in kendine anlattığı tüm rüyalar
gerçek oluyordu!..
Hatıra notlarını okuyor ve bende kitabım için titizlikle not tutuyordum...

Etem Menderes en son satırı okuyunca “Şok” oldum...Etem Beyin gözlerinden yaşlar
süzülüyordu!

“Uçak Kazası”, “Üç Adam”, “25 Cellat”, “Üç Darağacı” ve annesinin “Üç Tabut”
başında ağlama rüyaları gibi...

Adnan Menderes'in ilk ve tek arkadaşı olan Etem Menderes ise 18 Eylül 1992'de
vefat etti.
 

 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/sonlanan-bir-omrun-adi-adnan-menderes/6540