BİR HAYAL İLE BAŞLAYAN VE GERÇEĞE DÖNÜŞEN 19 YILLIK SERÜVEN
Tekin Öget

 

 

İlk yola çıkış Pınarhisar cezaevinden çıkışla başlar. Orada geçen o zulüm dolu günlerde bir söz vermiştir “TAYYİP ERDOĞAN ” Hayalini kurduğu bir ülke vardır içinde  “ şiir okuduğu için içeri girmeyen, başı kapalı diye kışlalara alınmayan anaların olmadığı, IMF denen faiz lobisinin esir almadığı, Ahmet Kaya’nın okuyacağı şarkı ve yapmak istediği kaset için faşistlerin çatal bıçak fırlatamadığı, hastane köşelerinde parası yok diye rehin kalanların cenazelerin teslimi için senet imzalatmanın olmadığı, önüne gelen 3/5 zinciri tasması dışarıda olan asker görünümlü üniforma içine gizlenmiş alçakların Darbe yapamadığı, parti kapatmaların yaşanmadığı, üniversitelerde ikna odalarının olmadığı başörtüsü zulümlerinin yaşanmadığı, imam hatiplerin yok sayılmadığı insanın dini ve fikri yaşamlarından dolayı ötekileştirilmediği, terörün olmadığı, insanların dilini özgürce konuştuğu “Aslolan milletiyle barışık müreffeh bir Türkiye hayaliydi bu”   Yıl 3 Kasım 2002 ve ilk seçimlerde sandığı adeta yıkarcasına tek parti çıkmıştı Ak Parti. Ve 59. hükümeti kurmak nasip olmuştu Tayyip Erdoğan’a. Lakin yine de daha kat edilecek çok yol vardı zira engel çoktu. Asker, IMF, Muhalefet, Terör örgütleri, Akademisyen kılıklı fanatikler, Hakimler, Savcılar, Danıştay,  Yargıtay, AYM, gibi kurumlar adeta keskin dişlerini gösterip parçalamak için talimat bekliyor ve sokaklar bir anda hareketleniyor, en ağır şekilde itibar suikastları ile ak parti üzerinden Tayyip Erdoğan yok edilmeye çalışılıyordu, lakin bu sefer karşılarında ona inanmış MİLLET vardı işleri bu sefer çok zordu. Bu statükocu ve vesayetçi azgın Kemalist görünümlü haşhaşiler saldırıya geçtiği anda adeta millet Tayyip beyin etrafında zırh gibi duvar oluvermişti, bu sefer teslim alamayacaklar hapsedemeyeceklerdi. İşte bu süreçler aslında sırtında küfesi olan ”TAYYİP ERDOĞAN’I HEDEFE DOĞRU DAHA FAZLA MOTİVE EDİYOR VE DURMAK YOK YOLA DEVAM DİYORDU…” İlk iş TBMM önündeki barikatlar kaldırıldı lojmanlar boşaltıldı. Hızlıca IMF denen tefeciden kurtulmaktı. Ve 23 milyar dolarlık borç yapılandırılıp ödenmeye başlandı, millet işsizdi ve acilen istihdam seferberliği başlattı ve ilk kez millet, devletin şefkatli yüzünü hissetmeye başladı. Millet inandığı liderin arkasında yürümüyor adeta canhıraş koşuyordu… Eski Türkiye’nin tabuları tek tek yıkılıyor asker dirense de artık güç milletin sivil siyasetin eline geçiyordu elbette çokça türbülanslar olsa da kaptan gemiyi inançlı ve kendinden emin bir şekilde fırtınada yüzdürüyordu.  Buna karşı boş durmayan azgın seküler azınlık cumhuriyet mitingleriyle karşı çıkıyor ama başarılı olamıyordu Yargıtay başsavcısı Google dan dan gazete kupürleri ile partiyi kapatmaya çalışsa da başaramıyordu. Millet patisine ve liderine her defasında büyük bir teveccühle sahip çıkıyordu.  Bu birliktelik; yıllardır ellerinde tuttukları Türkiye’nin tüm pranga ve zincirleri kopartmaya başlaması dış güçleri emperyalist çeteleri çileden çıkarıyor tüm güçleriyle saldırıyorlardı. Ak parti içine sinsice yerleştirilen Fetullah gülen denen terörist başı ve çetesi askere karşı lideri yanıltarak kumpaslar yapmaya başlıyor adeta parçalatılmak istenen ülke iç savaş riskleriyle karşı karşıya getiriliyordu. Bu gürültüler arasında hukuk garabeti ile ülkenin başındaki hukuksuz adam, A.Necdet Sezer cumhurbaşkanı olarak iyice darbeye zemin hazırlıyor ve o makamdan süresi dolmasına rağmen inmemek için direniyordu. Aslında kapılar arkasında çok savaşlar yapılıyor lakin buna karşı gelen              Tayyip Erdoğan her seferinde millete yani sandığa giderek daha güçlü bir şekilde dönüyordu. Buda bu emperyalist çete ve içerdeki işbirlikçilerini deliye döndürüyordu. Bir taraftan bu yerleşiklerle ve emperyalist çetelerle mücadele eden lider bir yandan da, parti içindeki kriptolarla mücadele ediyor bunlara rağmen de büyük projeleri hayata geçiriyor temeller atıyordu yorulmadan. Marmaray ve Doğalgaz projeleri, Barajlar, Havalimanları, Okullar derslikler Duble yollar, Köprüler, Hastaneler, Termik Santraller, HES’ projeleri ve enerjide dev adımlar atılıyor, Diğer taraftan savunma sanayinde dışa bağımlılığın önüne geçmek için yerli ve milli sanayinin alt yapıları oluşturuluyor ve ortaya SİHA, İHA, Atak helikopterleri, Koral gibi düşmanı adeta sağır ve kör eden radarlar, Kasırga, Atmaca, Hisar, Cirit gibi benzer füze sistemleri MİLGEM projeleriyle yeni Korvetler Firkateynler amfibi tipi çıkarma gemileri ve savaş gemileri ve ilk yerli milli uçak gemimiz üretiliyor ve adını bilmediğimiz nice ekipman ve silahlar ordu envanterine başarılı bir şekilde bitirilerek geçiriliyordu. Artık bu ekipmanlarla sahada terör bitme noktasına getirilmiş Ortadoğu ve doğu Akdeniz’de Suriye’de sudanda, Somali’de tüm coğrafyalarda bizde varız diyor masayı kuran ülke ya da çıkarımıza olmayan hesap ve denklemleri bozan “güçlü ordu güçlü devlet” sloganıyla biz ne dersek o konumuna geçen ve Ayasofya-i  Kebir camii şerifini açarak ta tüm dünyaya bağımsızlık mesajı veren büyük Türkiye oluyorduk. Bunu bilen emperyalist çete devletler önce gezi denen o hain alçak ihanet kalkışmasını onunla başarılı olmayınca son koz emin oldukları başaracaklarına inandıkları besleyip büyüttükleri fetö terör örgütünü 15 Temmuz 2016 da son kez sahaya sürse de hamdolsun bu aziz millet lideriyle bu son saldırılarını da tek yürek tek bilek bertaraf etmeyi başarmıştı. Öyle ya bu süreçlere öyle kolay kolay gelinmedi, nice bedeller ödendi. Bugün işte bu kutlu ve mutlu 19. yıla ulaştığımız günlerin geçmişte çilesi çekilmezse Ayasofya-i kebir camii şerifi açılmayacak, belki hala hastanelerde rehinlerin, dilini özgürce konuşamadığın, hatta çatal bıçakla hırsını alamayanların mezarından Ahmet kayayı çıkarıp astığı, başörtü ve ikna odası zulmünün devam ettiği, başı kapalı anaların kışla kapısında bekletildiği,  terör istihbaratında hala Siyonist terör örgütü İsrail ve sahibi ABD’nin ağzına baktığımız, savunma konusunda dışa bağımlılığın, en önemlisi” 28 Şubatın 1000 yıl süreceğini söyleyen alçak askerlerin zulmünün ve onların direktifiyle IMF e 100 yıl daha borçlanmış bir Türkiye gerçeğini yaşıyor olacaktık…” Neyse ki bu tehlikeleri sabırla ve cesaretle aştık. Bize bugünleri yaşamayı nasip eden Allah’a hamdolsun. “O yüzden diyorum ki; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la ve Milletle el ele nice 19’lu senelere Ak parti…”
 İKİ CÜMLE KÖŞESİ…  
 BİR TEŞEKKÜR…

Bu cennet Türkiye’min asli ve sahibi bir Kürt vatandaşı olarak ana dilimi özgürce konuşabildiğim için, bir köşede düşüncelerimi, fikirlerimi özgürce yazabildiğim için, hastanelerinde devlet imkânlarından eşitçe hak ve tedavi hizmeti aldığım için, yok sayılıp hor ve hakir öteki görülmediğim için ve bu hakları anayasal güvence altına aldığın için, okullarımızda evlatlarımın eşit haklarda aldığı eğitim için, istihdamda,  sosyal ve hukuksal haklardan eşit ve adil yararlandığım için, zalimlerin zulmüne uğramış ve uğramakta olan mazlum kardeşlerimize sahip çıktığın için ve daha nice yaptığın ve yapacağından emin olduğum tüm hizmetler için en önemlisi büyük “TÜRKİYE RUHUNU” tekrar canlandırdığın için, bizim yedi düvele karşı olan “hak ve batıl”  savaşımızda bize yaptığın liderlik ve başkomutanlık için ve bunu bize 19 yıl gibi bir sürede yaşattığın için iyi ki varsın Başkanım Recep Tayyip Erdoğan ve ak parti. ÇOK TEŞEKKÜRLER…

 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/bir-hayal-ile-baslayan-ve-gercege-donusen-19-yillik-seruven/6404