TÜRKLÜĞÜMÜZÜ UNUTTURAMAZLAR..
Yalçın Toker

 

 

Geçen haftaki yazımda Kelime Oyunumu anlatmıştım.. Toker kelimesinin beş harfini kullanarak türettiğim kelimelerden söz etmiştim.. Bu yazım beklediğim ilgiyi görmedi.. 10 bin kişi bile okumadı..

O yazımın sonunda okuyucularımdan; “benim kuramadığım eksik kelimeler bulursanız siz  tamamlayın, yanlış olan varsa bilgi gönderin düzelteyim” demiştim..

Çok az mesaj geldi..

Mesela Deniz isimli bir doktor hanım okuyucum, iki eksik kelime bulmuş, onları bildirdi.. Bunlar Kot ve Trek kelimeleri.. Oysa Kot kelimesi müsveddelerimde vardı, yazıma koymayı unutmuşum.. Nitekim bu mesaj gelince, ayağımdaki kot pantalonumun kenarını jiletle kesmek geldi içimden.. Şaka şaka..

Trek kelimesi de mahalli ağızda öküzün ağır gideni demekmiş.. Öğrendim ve yazıma ekledim.. Sağolun Deniz hanım..

Neyse, bunları geçeyim. Geleyim bugünkü yazıma..

Benim yazılarım dışındaki meşgalemin gazete okumak, sonra da televizyonun karşısına geçip maçları seyretmek olduğunu herkes bilir.. Son zamanlarda maçlarda kızdığım, bir türlü kabullenemediğim bir şey var..  İkinci lig maçlarında bile takımlar yabancı futbolcularla dolu.. Maçlardan önce İstiklal marşımız okunur.. O sırada benim gözüm futbolculardadır.. İki takımdan milli marşa katılanların dudaklarına bakarım.. Haydı yabancı olanların dudakları oynamasın.. Fakat son zamanlarda pek çok Türk futbolcusu da milli marş okunuşuna katılmaz oldular. Dudaklar oynamaz oldu maalesef.. İşte bu manzara beni kahrediyor..

Ben bu satırları yazarken, Kasımpaşa-Alanya maçı oynanıyor.. Bizim Alanya’da bir tek Türk futbolcu Salih var.. (Alanya’ya niye mi bizim dedim.. Bizim Silifke’ye en yakın ilçe de onun için..) Kasımpaşa’da ise üç Türk.. Yani sahadaki 22 futbolcudan sadece 4’ü Türk.. Bu manzara karşısında, takımlardaki yabancı futbolcu sayısını serbest bırakanlar ne düşünüyorlar acaba? Federasyon ne diyor?

Maçın oynandığı Stadın adı: Recep Tayyip Erdoğan.. Acaba kendileri ne düşünüyor bu Hazin manzara karşısında?.. Maalesef günümüzde her maçtaki görünüm bu..

Oysa eskiden böyle değildi.. Her takımda yabancı sayısı sınırlı idi.. Şimdi serbest.. Bu kararla Türk çocuklarının hakları yeniyor..

 Bu uygulamadan Milli takımımız büyük zarara uğruyor..  Ama kimin umurunda!..

Tabii bu hazin manzaranın oluşmasında, Federasyon kadar Kulüp yöneticilerinin de sorumluluğu var.. Mesela şu Galatasaray’a bakınız.. Pek çok maça 10 yabancı ve tek Türk futbolcusu ile çıktığına tanık olmaktayız. Pek çok Galatasaray maçında Fatih Terim’i ayıplarım..

Aklımdan şu soru geçiyor: Ne oluyor, Türklüğümüzü mü unutuyoruz?.. diye bağırıyorum..

Futbolumuzun bu hazin manzarası karşısında, Türk büyüklerimizi, ünlü şair ve ediplerimizi, eserlerini hatırlarım..

Başta Mehmet Emin Yurdakul’u.. Bu ünlü şairimizin şu soyadına bakınız: Yurdakul.. Yurdunun kulu olduğunu, zamanı geldiğinde canını, her şeyini yurduna ve Türklüğe feda edeceğini ilan eden bir soyadı.. Acaba bu milli şairimiz hayatta olsaydı bu günler hakkındaki hüznünü hangi mısralarla dile getirirdi?...

Mehmet Emin Yurdakul’dan söz edince, anılarımda hemen sevgili şair dostum rahmetli Ozan Arif canlandı.. Hemen onun Bir Devrin Destanı isimli kitabını aldım elime.. Bu kitabını sevgili ozanım, 27.7.1989 Frankfurt ithafıyla bana vermişti.. 

Önsözüne,

“Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir..”

diyerek başlıyor ve şöyle devam ediyordu:.. “Önsöz olarak okuduğunuz bu yiğit ifadeyi, kendinden sonraki Türk şairlerine, Türk ozanlarına -adeta kulağa takılacak küpe gibi- miras bırakarak toprak olan Mehmet Emin Yurdakul’a Allahtan rahmet diliyorum..”

Ve sonra 282 sayfalık kitabında ozanımızın şiirleri sıralanmakta..

Yazıma Mehmet Emin Yurdakul (*) kitabımızdan rastgele seçtiğim şiirlerle son vereyim..

 

BIRAK BENİ HAYKIRAYIM..(sa.108)

Ben en hakir insanı kardeş sayan bir ruhum,

Bende esir yaratmayan bir Tanrıya iman var;

Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar.

 

Mazlumların intikamın almak için doğmuşum.

Volkan söner, lakin benim alevlerim eksilmez;

Bora geçer, lakin benim köpüklerim kesilmez.

 

Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et!

Unutma ki, şairleri haykırmayan bir millet

Evrenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.

 

ANADOLU.. (sa: 62)

Yürüyordum; ağlıyordu ırmaklar,

Yürüyordum; düşüyordu yapraklar,

Yürüyordum; sararmıştı yaylalar,

Yürüyordum; ağlıyordu ırmaklar,

Yürüyordum; ekilmişti tarlalar,

Bir ses duydum dönüp baktım bir kadın;

Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;

Derileri çatık bağrı kapkara,

Sağ elinin nasırında bir yara..

Başında bir eski püskül peştamal,

Koltuğunda bir yamalı boş çuval.

-Ne o bacı?

-Ot yiyoruz n’olacak..

-Tarlan yok mu?

-Ne öküz var ne toprak?

…Ne diyorsunuz üstadın bu mısralarına? Sanki bugünlerdeki Anadolu halkını anlatıyor öyle değil mi?

 

AÇ BAĞRINI BİZ GELDİK.. (sa: 58)

Ey sevgili memleket, aç bağrını biz geldik,

Sana Nejat, hürriyet vermek için yükseldik.

Aç bağrını Oğuz’un toprakları can bulsun

Evlatları Moskof’un zincirinden kurtulsun..

 

İşte böyle yüzlerce mısra.. Okuyun, düşünün, anılarınız şahlansın.. Bugünlerdeki Türklüğü ihmal uygulamalarını daha net değerlendirin.. 

Tabii ki son kararınız; Türklüğümüzü kimse unutturamaz.. olacaktır.

 

(*) Mehmet Emin Yurdakul/ Yüksel Yazıcı, Toker Yayınları www.tokeryayinları.comTel.02126010035 ve [email protected]

 

 

 

 

 

 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/turklugumuzu-unutturamazlar-/6249