PARAN VARSA DERDİN VAR, DURUMU MU?
Bülent Kuşoğlu

Müşterek Harekat Merkezi nedir biliyor musunuz? 

Amerikalılarla yapılan uzun görüşmeler sonucu 24 Ağustos’ta göreve başladığı duyurulan merkez. Bu merkezin amacı YPG’lileri tam olarak ölçülerinin ne olduğunu (30’a 480 km asla değil) anlayamadığımız Güvenli Bölge’den çıkarmak, YPG’lilerin tahkimatlarını yok etmek ve daha sonra Suriyelileri o bölgeye sevk etmekti. Eylül başlarında ABD’nin bizi oyaladığını ve bu Müşterek Harekat Merkezi’nin gereksizliğini anlayarak, Fırat’ın doğusuna bir harekattan çok sık söz etmeye başladık. Daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan harekatı sürekli gündeme getirdi. Çünkü, iç politikaya yönelik bazı planlarla birlikte, sahada olmadan masada kazanamayacağını da düşünüyordu. 

Sonuçta, Müşterek Harekat Merkezi bizim ısrarımızla ABD ile birlikte oluşturulmuştu ama çalışmayacağını anlayınca Barış Pınarı Harekatını yaptık. Barış Pınarı Harekatı ile Erdoğan’a göre YPG’yi yok edecek, 30’a 480 km’lik bir güvenli hat oluşturacak ve daha sonra buraya köyler, kasabalar yapıp Suriyelileri gönderecektik. Dolayısıyla güneyimizde bize her zaman sorun çıkarmaya aday bir devlet yapılanmasına da engel olacaktık. Askerimiz alana başarılı bir giriş yaptı. İlk 5-6 gün ilerleme çok iyi idi. Ancak, Harekatla ilgili hukuki ve siyasi gerekçelerimiz ilgili taraflara ve uluslararası kamuoyuna önceden anlatılmadığı için çok anormal bir tepki aldık ve yavaşlamak zorunda kaldık. Her şeye rağmen henüz hedeflerimize ulaşamamıştık ama sahadaydık. Yavaş yavaşta olsa bir güvenli hat oluşturacağımızı ve masaya oturabileceğimizi düşünüyorduk. 

Peki, askerimiz sahada olmasına ve başarılı bir harekat yapmasına karşın neden ABD ile birden bire 13 maddelik bir anlaşma yaparak Harekatı durdurduk ve bu anlaşma ne getiriyor? 

Anlaşma bizi, 24 Ağustos’ta ABD ile oluşturduğumuz Müşterek Harekat Merkezi noktasına taşıyor. Yine belirsiz bir güvenli bölge ve yine asla 30’a 480 değil… Ayrıca YPG bitirilmiyor ve biz seyrederken 30 km derinliğin ötesine çıkarılacak deniyor. 

Burada akla, ‘ABD bizimle savaşmadı, savaşmaz da, zaten alanı terk etti, öyle ise neden bir ay önce kabul etmeyip Barış Harekatı’nı yaptığımız noktaya döndük ve ABD ile bu 13 maddelik anlaşmayı yaptık?’ sorusu geliyor. Bana göre devlet aklıyla bu anlaşmayı yapmak mümkün değil. Devleti ve askeri bu Harekatı devam ettirmekten alı koyabilecek bir durum ve güç yoktu.  

Peki hangi gerekçeyle anlaşmayı imzaladık?  

Telaffuz edilmeyen ama çok kimsenin tahmini olan görüşe göre burada ABD’nin, Erdoğan ve Ailesinin mal varlığına el koyma tehdidi çok etkili oldu… 

13 maddelik anlaşma çok ilginç bir ortamda ve koşulda gerçekleşti. Önce Trump’ın Erdoğan’a bir mektup yazarak “Aptal olma!”, “Sert olma!”, “Seni sonsuza dek şeytan olarak görürüm” gibi hakaret içeren ve diplomasi dilinde ilk kez karşılaştığımız ifadeleri kullandığını şaşkınlıkla öğrendik. (Her ne kadar bu hakaret dolu mektuba “Erdoğan, aynı gün Barış Pınarı Harekatı ile cevap verdi” deniyorsa da Barış Pınarı başladığında Amerika’da saat farkı nedeniyle mesai henüz başladığından, o saatte mektup muhtemelen yazılmamış dahi olduğundan, hiç inandırıcı değil) 

Asıl ilginç olan mektupta Trump’ın Erdoğan’a “Senin sorunlarının bazılarını çözmek için çok uğraştım” diye yazması ve “Seni daha sonra arayacağım” demesiydi.  

Erdoğan’ın geçen hafta bu hadiseler sırasında ve ABD Heyeti gelişi öncesi nerede ise nakavt durumunda olması ve sık sık pot kırması ise medya tarafından gözlerden kaçırıldı. 

Bu konular önümüzdeki günlerde, aylarda ve yıllarda çok tartışılacaktır. Ancak, ABD Başkanı ile Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ilişkilerinin çok garip bir hal aldığı, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na açıkça hakaret edildiği bir ortamda 13 maddelik bir anlaşma için masaya oturulması ve Barış Pınarı Harekatı öncesi duruma dönülmesinin kabul edildiği bir anlaşma imzalanması asla mantıki bulunmayacaktır. 

Evet, askerimiz başarılı iken neden harekatı durdurup, YPG’yi seyrediyoruz? 

Yoksa, Abdüllatif Şener’in dediği gibi Erdoğan Ailesinin mal varlığı Türkiye için beka sorunu mu oldu? Trump, her “Ekonominizi mahvederim” tehdidi savurduğunda kabul edip her dediğini yapacak mıyız? Türkiye’nin menfaatleri Erdoğan’ın mal varlığına feda mı ediliyor? 

Bizim bildiğimiz Rahip Bronson olayından sonra bu 2’inci hadise. Ama belki bilmediklerimiz de vardır… 

Sanırım çok uzun olmayan bir zaman bazı karanlıkları aydınlatacaktır.     

      



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/paran-varsa-derdin-var-durumu-mu/6202