EUDAİMONİK MUTLULUK
Bülent Kuşoğlu


Son yıllarda araştırmacılar 2 tür mutluluk üzerinde duruyorlar. Hedonik ve eudaimonik. Tam karşılamıyor ama kısaca haz alma ve daimi mutluluk diyebiliriz. 

Hedonik mutluluk, çok para kazanma ve çok tüketme esasına dayanır. Doymak, tatmin olmak yoktur, haz vardır, huzur yoktur ve aynı zamanda zaman ve bireyin kendi kişiliği dahil her şeyi tüketmesi söz konusudur. 

Eudaimonik mutlulukta ise, bireyin yaşama amacını bilmeye-bulmaya çalışması, özgürlüğünü ve bağımsızlığını ön plana koyması esastır. Üretmek, tüketmekten önceliklidir. Kendine yetme ve hayatın amacına ulaşmayı hedefleme söz konusudur.  

Bazı siyasal bilimciler, sağ-sol kavramının toplumsal olmaktan ziyade bireysel bir eyleme dönüştüğünü söyleyerek; hedonik yaşam tarzını benimseyenleri sağcı, eudaimonik hayat tarzını benimseyenleri solcu olarak kabul etmişlerdi. Burada bana ilginç gelen bir not düşeyim; Eğer Türk solu veya siyaseti bunu kabul etseydi, şimdilerde sağcılık daha maddiyatçı, solculuk ise daha maneviyatçı olarak algılanacaktı.    

Tıp bilimine göre sürekli haz peşinde koşan bireylerin vücut savunma sistemleri kronik iltihaplanma, (inflamasyon) damar tıkanıklığı ve kanser hücrelerinin çoğalması gibi sorunlara sebep oluyormuş. Daimi mutluluk peşinde koşanlar ise daha sağlıklı oluyorlarmış. 

Doktorlar, haz peşinde koşmanın ve daimi mutluluğu aramanın bir dengesi olması gerektiğini de söylüyorlar. 

Türkiye’ye, Türkiye’de benim-sizin gibi kentte yaşayan ve bize benzeyen insanlara uygulamaya çalışın bu bilimsel tespitleri Düşünebiliyor musunuz, ne ilginç durumlar ortaya çıkıyor? 

Türkiye, her geçen gün tüketmekte olanların daha itibarlı olduğu bir ülke haline geldi. Toplum, ahlaki ve manevi değerleri önemsemekten çok ahlaki ve manevi değerler dahil her şeyi tüketenlere daha çok değer verir oldu. Tüm değerlerimiz ve geleceğimiz gözlerimizin önünde eriyor.  

Kentli ve parası olan bir vatandaş için Türkiye’de evet hedonik mutluluk imkanları var ama eğitimli, dindar, yurdunu seven, makul ve ortalama gelir düzeyinde olan bir kentli vatandaş için eudaimonik mutluluk olanakları gittikçe azalıyor. Kişiliğinizi yitirmeyi kabul etmezseniz kolay kolay mutlu olamazsınız bu koşullarda… Kişiliğinizi yitirirseniz de zaten mutluluk aramaya gerek yok… 

Hedonik mutluluk peşinde olanlar milli, manevi değerlerimiz dahil her şeyi tüketirken geleceğimizi de tüketiyorlar. Az çok eudaimonik mutluluk peşinde olanlar ise bu koşullar altında çok zorlanıyor ve her geçen gün daha da mutsuz oluyorlar.  

Toplum olarak değerlerimizi yitiriyor, birey olarak kim olduğumuzu bilemiyoruz… 
Sanki, yıllar öncesine göre kıyasladığımızda İslamcılar çok daha hedonik, laikler çok daha eudaimonik 

Çevremde bir çok arkadaşımdan eş ve dostumdan duyduğum şu; “Allah’a şükür hiçbir derdim yok. Emekli maaşımla veya kısıtlı gelirimle mutluyum. Tek derdim ülkemin durumu. Ekonomi, dış politika, iç siyaset, devlet ve toplumun geldiği noktadan dolayı stres içerisindeyim. Her geçen gün ülkem için endişelerim artıyor ve geeceğimiz için kaygılanıyorum. Her geçen gün Ortadoğu ülkelerine benziyoruz. 

Toplum, iktidarın kendilerine ne yaptığını ve ne söylediğini unutabilir ama toplum iktidarın kendisine ne hissettirdiğini unutamıyor… 

Mevlana, “İhtiyacından fazlasına meyletme ki, ihtiyaç sana galabe çalmasın, başına bey olmasın” demiş. İhtiyacımızdan fazlasına meylettik, tükettik, borçlandık, ihtiyaç bize galabe çaldı ve borçlandıklarımız bize beylik yapıyor şimdi… 

Beylik yapmasalar, ABD’nin, Fransa’nın, Almanya’nın ver dedikleri tutukluları yargı kararlarına rağmen çıkarıp özel uçaklarla gönderir miydik? 

Ağırlıklı Eudaimonik ama dengeli bir mutluluk peşinde, başarılı olmanızı diliyorum 
 
 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/eudaimonik-mutluluk/6008