BİR PARTİLİ İLE HASBIHAL
Bülent Kuşoğlu


Arkadaşı çok iyi tanımıyorum, partili olduğunu söylüyor ama siyasetin amatörü. İyi niyetle soruyor; “Neden Kılıçdaroğlu adayımız olmuyor, en uygunu Kılıçdaroğlu’nun olması değil mi?

“Doğru söylüyorsun” diyorum “Evet, en uygunu Kılıçdaroğlu, ama bu siyaset koşullarında değil. Alevilik ile Sünnilik, dindarlık ile dinsizlik veya Müslümanlık ile laiklik yarıştırılacak. Bunlar yarıştırılırsa Türkiye’de hangisi kazanır? Türkiye neler kaybeder? Erdoğan, ABD seçimlerinde ki gibi teke tek Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkar, bilgi ve birikimi ile yarışır mı? Mümkün değil. Bu gerekçeyle yani Kılıçdaroğlu toplumsal barışa daha fazla zarar vermemek için aday olmuyor. Bir daha söyleyeyim toplumsal barışa daha fazla zarar vermemek için. Bu cümlemin üzerinde biraz düşünün lütfen”

Arkadaş, cümle üzerinde düşünmüyor ve heyecanla sormaya devam ediyor; “Madem öyle bir partili aday çıkaralım ama yardımcıları dindar, Kürt, Alevi ve milliyetçi olsun” diyor.

“Bak” diyorum, “Sen eğer sosyal demokrat isen, Atatürkçü isen Erdoğan’ın ülkeyi böldüğü gibi kimliklere bölen siyaseti telaffuz edemezsin. Hukukçu, ekonomist, dış politika uzmanı diyebilirsin ama kimlikleri telaffuz edemezsin. Sosyal demokratlığına, Atatürkçülüğüne yakışmaz”

“Peki” diyor arkadaş tatmin olmuş bir duruşla değil ama anlaşılıyor ki itiraz edecek durumu da yok ve kafasındaki üçüncü soruyu da patlatıyor; “Neden Abdullah Gül gibi Erdoğan’ın yarısı veya kardeşi birini aday göstermeye çalıştınız, bunun CHP’ye ne faydası vardı?

Sağdan oy almaya çalışmamızın ne faydası oldu?”

“Gül’ü aday gösterme konusunda Genel Başkan ve Genel Merkez yetkilileriyle hiç konuşmadım. Aday gösterilmesi ne derece gerçekleştirilmeye çalışıldı, çalışıldı ise gerekçeleri neydi gerçekten hiç bilmiyorum. O nedenle size sadece kendi bakışımı anlatacağım. Ancak baştan belirteyim Gül benim de içime sinen bir aday değil.
Gül, teorik olarak en iyi adaydı. Çünkü, teorik olarak CHP, SP, İYİ, DP destekleseydi HDP ve Nakşiler dahil tüm Kürtlerde destekleyecekti. Oy oranı teorik olarak 56-60 bandını buluyordu. Gül, cesaret etse ve aday olduğunu açıklasa AKP tabanından ve TBMM Grubundan kopmalar olurdu. Ancak, alt yapısı hazırlanmayan ve kamuoyu desteğinin oluşturulmadığı bir projeydi. Gerçekleşmesi mucize olurdu. Ama yine de Erdoğan’ı çok korkuttu. O nedenle Arınç’la ve Davutoğlu ile görüştü, Sözcüsünü, Genel Kurmay Başkanı ile birlikte Gül’e gönderdi ve zaten gerçekleşmesi çok çok küçük bir ihtimal olan Gül’ün adaylığını bitirdi. 

Gül’ün adaylığı gerçekleşmedi ama Erdoğan cephesinde bir gedik açıldı. Askerin siyasete karıştığı ve Erdoğancı olduğu tescil edildi. Bu YSK’nın ve AİHM’in dikkate alması gereken bir durum oluşturdu. Siyasal İslam cenahında ilk ayrılık işareti oldu. Şu an, Erdoğan cephesi korku, menfaat ve vicdan duygularıyla kaynamaktadır… 


Yani Gül’ün adaylığı sanıldığı kadar kötü değildi ve kötü bir sonuç da ortaya çıkarmadı.

Daha cümlemi tamamlamadan arkadaş, açıklamalarımı beğenmemiş ki atıldı; “Kötü değildi diyorsunuz da bunların CHP’ye ne faydası var?

“CHP’nin bu seçimde kazanması demek tek başına iktidar olması demek değil. Ortadoğu’daki kimlik siyasetinin yapıldığı bu dönemde CHP’nin 25 oranını aşmasının mümkün olmadığını gördük. Siyaset normale dönecek, seçmen sağ-sol, sosyal demokrat, liberal, muhafazakar, milliyetçi, demokrat, sosyalist kadrolara ve siyasetlere oy verecek hale gelecek ki CHP’nin tek başına iktidar olma şansı olsun. 

Bugünkü koşullarda CHP’nin kazanması demek: 1-Siyasal İslamcı siyasetin, 2-Tek adam diktatörlüğünün bitirilmesidir. Gül projesi, siyasal İslamcıları bölerdi ve Türkiye’yi normalleşmeye doğru götürürdü ve Erdoğan’ın tek adam yönetimi de bitebilirdi. Yine de önemli bir yara aldılar.”


Arkadaş yine atladı; “Gül’ün Erdoğan gibi diktatör olmayacağı ne malum?”

“Her halde bu Gül konusunu gündeme getirenler enayi değillerdi. Mutlaka yardımcılarının kim olacağını ve nelerin bir program dahilinde yapılacağını bir anlaşmaya bağlayacaklardı. Veya bağlamışlardır. Kim kime durup dururken böyle bir iktidar gücü hediye eder?

Bir partili ile güncel konuların bazılarını değerlendirmemizi yazdım. Bu yazdıklarımla CHP yönetimini aklamaya çalışmıyorum. Benim de onlara yönelik önemli eleştirilerim olabilir ve var. Ancak CHP’lilerin de CHP yönetimine karşı bu kadar güvensiz olmalarını anlamam mümkün değil…

Partili arkadaşa söyleyemediğim bir cümle vardı, bir Kızılderili atasözü, onu da sizinle paylaşayım.

“Dur dinle! Hep konuşursan hiçbir şey duyamazsın…” 

  
  



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/bir-partili-ile-hasbihal/5775