Çığıraçan’ın 'Eline fırsat geçti mi' sözünün düşündürdükleri
Yalçın Toker

Şimdilerde fazla kitap okunmaz  oldu.. Okuyanlar da daha ziyade istedikleri kitabın elektronik şekli olan e-kitapları okuyorlar. Yani kitabın  pdf’sini bilgisayarlarına indirip ekranlarında okuyorlar.. Artık kitabı eline alıp sayfalarını çevirmek, kağıt kokusunu içine çekmek gibi zevkler kalmadı.. Gazeteler için de durum aynı.. Öf be! diyor gerçek kitapseverler..

Biz kitapçılar da şimdi bu modaya uymak zorunda kaldık.. Bütün kitaplarımızın indizayn denilen baskı nüshalarını pdf’ye çevirtmekle meşgulüz.. Ben kitaplarımızın pdf’leri hazırlanırken bir kere daha gözden geçireyim, bazı kelimeleri biraz sadeleştiririm diyerek, bu işi bizzat kendim yapmaya çalışıyorum.. Günlük hayatımızı bize zehir eden başımızdakilerin yaşattığı kabus dolu ortamdan da böylelikle biraz uzaklaşmış oluyor, kafa dinleyebiliyorum.

Şu anda üzerinde çalışmakta olduğum kitabım Türk İsimleri.. İsimlerimizin anlamlarını, isimlerin çeşitli yörelerde birbirinden farklı olan halk ağzındaki kullanım türlerini incelemekteyim..

Bu işe kendimi vermekle hem bilgilerim tazeleniyor, kelimelerin birbirinden yüzseksen derece farklı olan yöresel anlamlarını da tekrarlayabiliyorum.. Öyle ki, çok güzel bildiğimiz bazı isimlerin, halk ağzında ne kadar çirkin anlamlarda kullanıldığını tekrarladıkça gülüyor, televizyon haberlerinin içime doldurduğu kabus ortamından uzaklaşmış oluyorum..

Üzerinde çalıştığım kitaplarım arasında, elli altmış yıl önce bastıklarım da var.. Bunlar üzerinde çalışırken yayın hayatımın anıları da canlanıyor..

Mesela şimdi, 1967 yılında o dönemin en büyük yayınevlerinden Hilmi Kitabevini satın alışımı hatırladım. Bu konuyu Gazetecilik ve Kitapçılık Anılarım(*) kitabımda da anlatmıştım. Oradan birkaç satır nakledeyim, sizler de dinleyin:

Hilmi Kitabevi Türk kitapçılık tarihinin en önemli yapı taşlarından biriydi. 1967’de kapanmak üzereydi veya belki de kapanmıştı. Sahibi İbrahim Hilmi Çığıraçan öldükten sonra vârisleri kitabevini ve eserlerini toptan satmak istemişler.

Hilmi'nin en son çalışan elemanı olan Abdullah Tanrınınkulu bana bu durumu haber verdi. Birlikte Karaköy'deki bir hanın üst katlarında bulunan demir ticarethanesine gittik. Sahibi Hilmi Bey’in mirasçılarını temsil eden kişiydi. O beyle görüştük. Kitabevinin ismini, sahip olduğu telif haklarını ve mevcut kitaplarını bir anlaşma yaparak satın aldım ve parasını ödedim.

Büyük çoğunluğu eski harflerle olmak üzere, 7 kamyon dolusu kitap ve klişelerini Nuruosmaniye'deki bizim Matbaaya taşıttık. Eserler arasında Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın, Halit Ziya Uşaklıgil’in romanları, Ahmet Refik'in Tarih-i Umumisi ve başka pek çok değerli yazarın telif ve tercüme eserleri vardı. Yeni harflerle basılmış olanların bazılarına yeni kapaklar taktırarak satışa sundum.

O tarihlerde Milliyet Gazetesi'nde kelimesi 200 kuruşa Yayın İlanları sayfası vardı. İşte oraya verdiğim ilandan birkaç satır: Toker Yayınları (Hilmi Kitabevi Külliyatının Sahibi):

Hüseyin Rahmi Gürpınar serisi: Kadınlar Vaizi 250 kuruş, İki Hödüğün Seyahati 250 kuruş, Mürebbiye 500 kuruş.. Ve yazarın diğer bütün kitapları..

Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu ve Saray ve Ötesi eserleri..

Abdülhak Şinasi Hisar'ın Boğaziçi Mehtapları ve diğer eserleri..

Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca Lügatı.. Ahmet Cevat Emre'nin İki Neslin Tarihi.. Hüsamettin Ertürk’ün İki Devrin Perde Arkası.. Ve Hilmi Kitabevinin bastığı diğer pek çok ünlü yazarın eserleri..

Batıdan Seçmeler bölümünde Emil Zola'nın Nana'sı, Tolstoy'un Katya'sı, Puşkin'in Kar Fırtınası, Shakespeare'in, Voltaire'in, Tagore'un eserleri..”

Eski harflerle basılmış antika kitaplara gelince.. Onları işin uzmanı olmadığım için sahaflarda bir arkadaşa devrettim. O arkadaş aldığı kitapların yarım kamyon kadarını satınca, bana ödeyeceği paranın tamamını bir günde çıkarmış.. Geriye kalan dört kamyon dolusu kitap da kendisine kâr kalmış.. Helâl olsun.. İş bilenin kılıç kullananın diyorum..”

İşte böyle.. Anılar.. Anılar.. Bizi bugünlerin yürek yakan siyasi aktüalitesinden biraz olsun uzaklaştırıyorlar..

Hilmi Kitabevinden söz etmişken, onun kurucusu İbrahim Hilmi Çığıraçan’ı da kısaca anlatayım.. Çok kişinin ismini bile duymadığı bu değerli insan ansiklopedilerdeki bilgilere göre; 1876 yılında Romanya’da doğmuş, sonra ailece İstanbul’a gelmişler.. Hilmi Bey, o zamanın önemli gazeteleri İkdam, Vakit ve Tasvir-i Efkar’da gazetecilik yapıp yazılar yazmış.. 1908’de II. Meşrutiyetin ilanından sonra Millet gazetesini çıkarmış. Pek çok kitaplar kaleme almış.. Kitaplarını, kurduğu Kütüphane-i İslam isimli yayınevinde yayınlamış. Daha sonraki yıllarda yayınevinin adını Hilmi Kitabevi olarak değiştirmiş..

12 Haziran 1963 yılında vefat eden Hilmi Çığıraçan’ın yazdığı eserler arasında Zavallı Millet, Millet’in Kusurları, Felaketimizin Esbabı ve Avrupalılaşmak gibi eserler ünlüdür.

 

ÇIĞIRAÇAN’IN ÜNLÜ SÖZÜ

 

İbrahim Hilmi Çığıraçan’ı ben, bu kitapları ve yayın hizmetleri kadar, şu ünlü sözü sebebiyle sık sık hatırlarım:

“Bana derler ki; Falan zat çok doğru ve muamelatında pek müstakimdir. Ben de cevap veririm: Acaba eline bir fırsat geçti mi?

Çok kişi, ellerine fırsat geçmediği için müstakim ve sadık kalmıştır. 22.9.1948”

 

Tabii bu ifade çok ağdalı.. Bugün için anlaşılması zor.. Onun için kısaca anlamını izah edeyim: “Bana şu kişi çok dürüst derler.. O zaman ben onlara şunu sorarım: Acaba eline fırsat geçmiş mi?”

Bana göre bu söz her dönem için ve her konuda geçerlidir.. Özellikle de bugün..

Öyle siyaset adamları ile karşılaşıyoruz ki, ileri sürdüğü ve savunduğu fikirler için dört dörtlük dersiniz.. Ama aynı kişinin, sıradan bir partili iken konuştuğunu, partide veya bir makamda söz sahibi duruma geçince, yani Çığıraçan’ın kasdettiği gibi bir söz sahibi olunca, sözlerini unuttuğunu görürsünüz.. 

Çıkar derken kasdedilen yalnız madde değildir zaten.. Ayrıca da siyasi çıkarın, paradan, maddeden çok daha değerli bir  geçer akça olduğu da unutulmasın..

Özetlersek, Hilmi Bey’in dediği üzere, bir kişi için dürüst mü, değil mi diye karar vermeden önce, eline fırsat geçmiş mi geçmemiş mi diye bakılmalı.. Eline fırsat geçtiği zaman dürüstlükten ayrılmayana dürüst denmelidir.

Ancak günümüzde iktidarda olsun, muhalefette olsun siyasi çıkarı yüzünden dün söylediklerini bugün unutan, bugün söylediklerini yarın yalayan öylelerine rastlamaktayız ki..


(*) Gazetecilik ve Kitapçılık Anılarım/Yalçın Toker Toker Yayınları www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/cigiracan-in-eline-firsat-gecti-mi-sozunun-dusundurdukleri/5453