Erken Seçim, Erdoğan, Davutoğlu ve CNN TURK meselesi!
Talat Atilla


 
 Kritik soruyu en baştan sorayım;
Siz Başbakan olsanız. En kritik yetki elinizden alınsa mutlu olur musunuz?”
Soruyu küçülteyim;
Siz Başbakan değil de, bir muhtar olsanız. İçişleri Bakanlığı sizin mahalle ahalisine mühür basma yetkinizi elinizden alsa, bunun için İçişleri Bakanlığı’na teşekkür mü edersiniz!”
Evet, bir problem olduğu kesin. Belki birden de fazla.
Başbakan Davutoğlu ile yeni Başbakan olduğu dönemde, bir resepsiyonda 15 dakika sohbet etme imkanı bulmuştum.
Hatta, Davutoğlu gazeteci arkadaşların kısık sesle toplu resim çekilelim ricasını duymayınca, bir yandan koluna girerek, diğer yandan kolunu çekerek, “Şurada gazeteci arkadaşlarla resim çekilelim mi?” ricamı kırmamıştı.
(Dönemin Habertürk yayın yönetmeni Erhan Çelik’in Başbakan Davutoğlu’na uygun olmayan bir davranışı nedeni ile çekildiğimiz resimleri Başbakanlık bize göndermedi!)
Ön izlenimim; Sıcakkanlı, 65-70 kilo civarında. Minyatür. Gülümseyi seven. Halkın sevebileceği, sempatik bir siyasetçi görüntüsü var Başbakan Davutoğlu’nun.
(Davutoğlu’nu ‘akademik bir kibirin sahibi’ diye eleştiren bir kitle de var.)
Bir de siyasetin realiteleri var…
Karizma ve gücü devam eden kurucu bir lider.
Davutoğlu’nu başkan yardımcısı olarak konumlandırdığı açık.
Erdoğan’ın, “Evet, başlangıçta bu bir kadro hareketiydi ama ayrılanlar beni satınca bu hareket bir Erdoğan gücü haline geldi. Muhtar dışında herkesi ben seçtiğime göre bana hareket çekilemez!” düşüncesi var. (Yakında Muhtarları da Sayın Cumhurbaşkanı seçecekmiş! Burası şakaydı:)) )
Pratikte doğru… Davutoğlu dahil, iktidar payesi taşıyan tüm rütbeliler, rütbelerini Erdoğan’ın itici gücü ve varlığının vesilesine borçlular.
Tam bu noktada muhafazakar geleneğin kısık sesle sorduğu can alıcı bir soru var;
Ya mütevazilik!
Erdoğan, yakın çevresine karşı gösterdiği mütevaziliği, siyasetin içinde olanlara karşı yeterince göstermemekle itham edilen bir Cumhurbaşkanı.
Erdoğan’ın yakın çevresine göre de, “Gücünü etkisizleştirmek isteyenlere karşı meşru müdafaa, kibir sayılamaz!
Her iki yaklaşımda da doğruluk payı var ama mütevazilik ancak kudretli iken anlam taşır.
Bir dilencinin mütevazi olmasının anlamı yoktur, diptedir zaten…
Erdoğan güçlü ve meşrudur. Öyleyse, mütevazilik beklemek, bekleyenlerin ana sütü gibi hakkıdır.
Bir başka konu ise; Üslubu eleştirilen bir Cumhurbaşkanı’na, en az kendisi kadar sınırları zorlayan bir üslupla yanıt veren muhalefet, Erdoğan’ın üslubunu normalleştirmiştir.
Hatta, bazen Erdoğan negatif üslupta geride bile kalıyor.
Yaklaşık 20 gün önce, Erdoğan’ın, “Cumhurbaşkanlığı’na vekalet edecek yasal bir düzenleme yapabilirse, partinin başına geçme ihtimalini de masaya yatırdığından” söz etmiştim. (Kaynak belirtmeden bir gazetenin temsilcisi de bir süre önce köşesinde kullanmıştı!)
Bu seçenek halen diri ama öncelikli değil.
Davutoğlu geriye çekilirse Binali Yıldırım’ın ismi çoğunlukla geçiyor ama Numan Kurtulmuş’un gizli favori olduğunu bir yere yazalım.
Size ilk bakışta belki zor gelecek ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en güvendiği isim yazdıklarımdan hiç biri değil.
Erdoğan’ın, Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’ya duyduğu güven benzersiz.
İşte bu benzersiz güven, olağanüstü bir durumda Süleyman Soylu’ya Başbakanlık yolunu açabilir.
 
ERKEN SEÇİM VAR MI?
 
Bu sorunun yanıtı Erdoğan’ın kafasının içinde ama kendinizi Cumhurbaşkanı’nın yerine koyun lütfen.
HDP’nin barajı geçemeyeceği, MHP’nin ağır yaralı, CHP’nin zor ayakta durduğu bir dönem bu.
Ve Başkanlık isteyen ama mevcut siyasi durumda bunun mümkün olmayacağını bilecek kadar tecrübeli bir Erdoğan var.
Erken seçimin olma ihtimali, olmama ihtimalinden daha fazla.
Ağustos, Eylül yaını zikredenler var ama Kasım için ölçülü bir start verilmiş gibi görünüyor iktidar partisinde.
Hatta, İl Başkanlarının atanması yetkisinin Davutoğlu’ndan alınmasının asıl gerekçesinin, erken seçime hazırlık olduğunu iddia eden bir haber kaynağım da var!
Erken seçim olacak gibi!
 
Soylu’nun partiye sonradan katılması gibi dezavantajları var ama sadakat ve görev aşkı bu dezavantajların önünde. 

SİYASET VE GAZETECİLİK
 
Nasuhi Güngör ve Cemil Barlas’ın Davutoğlu’na yönelik açıklamalarına da birkaç kelime ile değinelim.
Güngör ve Barlas’ın fikirlerini söylediği için linç edilmesi doğru değil,
nihayetinde fikirdir, fikirlerinin doğruluğu-yanlışlığı tartışmalıdır ama gazetecilerin siyaset dilini ısrarla kullanmaları, kariyerlerini olduğu gibi zaten dipte olan mesleğimizi de yıpratır.
Zaten yer-gök siyaset!
 

CNN TURK MİLİTANLIKTAN VAZGEÇMİYOR!
 
TBMM’de bir süredir Tayland Meclisini aratmıyor, hatta daha feci.
Yumruğun masumu yoktur ama bütün görüntülerde ve olay yerinde bulunanların ortak görüşüne göre, HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, Adalet Bakanı’na söylediği, “Yalancısınız” kelimelerinden sonra yumruklaşma başladığı açık.
Hadi diyelim ki, Paylan’ın bu sözleri hataydı ve anlıktı.
Olabilir. Tamam da vaka böyle.
Olaylar Garo Paylan’ın sert sözlerinden sonra başlamıştır.
İşte bu esası ayrıntı gibi göstererek ısrarla saklayan bağımlı ve yoldaş bir medyamız var. En az yandaşlar kadar bağımlı. En az onlar kadar gerçekten kopuk.
CNN TURK Garo Paylan’ın hatasını saklamak için inanılmaz bir efor sarfetti.
Resmen sakladı.
CNN TURK her zamanki gibiydi.
Oysa Erdoğan Aktaş geldiğinde, ben dahil bir çok çevre, “Bir parça sağduyu olacak gibi” diye düşünmüştük.
Şirin Payzın’ın militanlığı da, CNN TURK’ün acayip yayınları da devam ediyor!
Aktaş’a haksızlık yapmamak için biraz daha beklemek gerekiyor belki de ama bu gidiş iyi değil!



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/erken-secim-erdogan-davutoglu-ve-cnn-turk-meselesi/5097