Çeşitlemeler
Bülent Kuşoğlu

Seçimler sırasında yazılarımı haftada bire indirmiştim. Meclis’teki yoğunluğum nedeniyle yazı sayısını istememe rağmen artıramıyorum. Hafta içerisinde Genel Kurul ve Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmaları nedeniyle yazmak zor oluyor, yazmayınca da ödevini yapmamış öğrenci psikolojisi ile kendimi yiyorum. Haftada bir yazmak ise yazmak istediğim veya yazmam gereken birçok konuyu kaçırmama sebep oluyor. Bu nedenle bu hafta ayrı ayrı yazabileceğim bazı konuları kısa kısa işledim.

DIŞİŞLERİ BAKANI’NIN GAFI
Geçenlerde HDP’nin Dışişleri Bakanı hakkında bir gensorusu görüşülüyordu. Parti gruplarının yaptığı değerlendirmelerden sonra kürsüye gelen Bakan Mevlüt Çavuşoğlu konuşmasının sonunda konuyla ne ilgisi varsa şu sözleri söyleyiverdi; “…tarihte utanç tablosundan bahsetmek istiyorsak, sene 1944 Ahıskalıları ve Kırım Tatarlarını sürgüne gönderen Stalin’e bize sığınan 146 Azerbaycanlı aydın ‘Siz öldürün de bunlara vermeyin’ dediği halde veren CHP’dir. Esas utanç budur. Bunu da söylemiş olayım.
Tarihe Boraltan Köprüsü diye geçen bu hadise gerçekten utandırıcı ve üzücüdür. Ancak bir Dışişleri Bakanının, bir devlet adamının kendi ülkesini zevkle suçlamasını anlayabilmek mümkün değildir. Gerçi şimdiki Cumhurbaşkanı’da Başbakanlığı sırasında benzeri suçlamayı ballandıra ballandıra yapmıştı.
Konu kısaca şöyle, İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş ve Sovyetler iki galipten biridir. Yeni bir dünya dengesi ve düzeni kurulmak üzeredir. Sovyetler bunu sonuna kadar tüm gücüyle zorlamaktadır. Kars ve Ardahan 40 küsur yıl Rusların ellerinde kalmış ve tekrar talep etmektedirler. Sovyetlerin talepleri arasında Trakya ve Boğazlar da vardır. Savaş sonrası Avrupa kendi derdiyle uğraşırken Türkiye umurunda değildir. Sovyetler en güçlü döneminde Türkiye’yi her an işgale hazır görünmektedir. Bu koşullarda Türkiye 146 Azeriyi iade ederek ülkeyi bir beladan kurtarmıştır. Aslında bela daha sonra da devam edince kurtulmak için Kore’de binlerce Anadolu çocuğu kayıp verilerek NATO’ya girilmiştir.
Siz olsanız ne yapardınız, ülkenizi mi savaşa sokar yoksa 146 Türk asıllı Sovyet vatandaşını mı iade ederdiniz?
Devlet adamlığıyla asla uyuşmayan, siyaset için kendi devletini bir nevi satma anlamına gelen bu tür anakronik davranış ve sözlere tahammül edemiyorum...
Ayrıca, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir’e vize dahi vermeyen bir Hükümetin Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın böyle konuşmaya hiç hakkı yoktur. Diğer yandan Ermeni açılımı diye Bursa’daki Türkiye-Ermenistan futbol maçında Azeri bayraklarını çöpe attıran, olay sonrası Türkiye’ye gelen Azeri milletvekilleriyle görüşmeyen zihniyetin hiç mi hiç hakkı yoktur.

MİLLİ MANEVİ DEĞERLER ÖNEMSENMELİ
Partiler siyaseti iktidar olup ülkeyi yönetmek için yaparlar. Ancak bu yıl çok daha net olarak gördüm ki AKP üst yönetimi kesinlikle ülkeyi yönetmek için değil, devleti ele geçirmek için siyaset yapıyor. Devleti her türlü yolla ele geçirmek, kurallarını ve geleneklerini değiştirmek apaçık hedefleri. Bu yıl da 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlatmadılar. Hemen hiçbir mülki amir resmi törenlere katılmadı.
Cumhuriyet olmasaydı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapamayacak olanların milli-manevi değerlerimizi hiçe sayması, devletin ayarlarıyla oynaması çok üzüntü verici.
Diyeceksiniz ki onlar bir proje, kendi iradeleriyle gelmediler, kendi iradeleriyle durmuyorlar… Ne olursa olsun üzüntü verici, böyle ise daha da üzüntü verici…

KAVGA BAŞLADI
Davutoğlu’na karşı sesler yükselmeye başladı. Saray’ın adamı Nasuhi Güngör açıkça Davutoğlu ile olmuyor deyince işinden oldu. Bundan sonra daha fazla çatlak ses ve yakın zamanda da Cumhurbaşkanı-Başbakan kavgasını apaçık yaşayacağız. Yok olmaz diyenler, Cemaat kavgası için de olmaz diyorlardı…
Peki, kim mi kazanır?
Dış desteği fazla olan… Boşuna mı İsrail’le anlaşıyoruz…

İSLAM ÜLKELERİ ZİRVESİ
İslam Ülkeleri Zirve’si İstanbul Toplantısı çok kimse fark etmedi ama skandallara sahne oldu. Dönem Başkanı Mısır, devlet başkanı seviyesinde değil, Dışişleri Bakanı ile Zirveye katıldı. Bakan, kısa bir açılış konuşması sonrası devir dahi yapmadan ayrıldı. Daha sonra Zirveye Başkanlık eden Erdoğan’ın aidat talep etmesi, aidat ödeyen ve ödemeyenleri okutması “Bunlar Genel Sekreterliğin işleri” gibi ağır eleştirilere neden oldu. İsrail’i dahi kınayamayan bir bildiride İran’ın kınanması “Sünni” bildiri olarak yorumlandı.
Kısaca, bizim de katkılarımızla İslam Ülkeleri bir ayrışmacı toplantıya daha imza atmış oldular…

KARAMAN-ENSAR OLAYI AKP İÇİNBİR SİYASİ YENİLGİ OLDU
Kılıçdaroğlu’na “Bakan, Ensar’ın önüne yattı” sözü sonrası kampanya açıp, Cumhurbaşkanı ve Başbakanı başta olmak üzere yüklenenler, kısa zamanda pes ettiler. Kılıçdaroğlu takip eden hafta “altına yattılar” dediği halde seslerini çıkarmadılar.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü anketlerde de görüldü ki AKP’liler rezil olayı Kılıçdaroğlu’na karşı açılan kampanya ile öğrendiler, nedenini sordular, öğrenince kendi partilerine karşı tepki vermeye başladılar. Eğer işi uzatsalar konu AKP’lilerin aleyhine dönecekti. Mahkemeye bile müdahale edip işi kapatmaya çalıştılar.
Sanki tek suçlu tacizci öğretmenmiş gibi rekor cezayı ona kestirdiler. Ensar Vakfı ve KAİMDER ise olayı çok ucuz atlattı.       



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/cesitlemeler/5088