Türkiye'nin En Acil Sorunu!
Bülent Kuşoğlu

Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten iki ay kadar sonra 16 Ekim 2014’te “Bu Cumhurbaşkanı ile İşimiz Var” başlıklı bir yazı yazmış, kanun, nizam, Anayasa dinlemeyen ve devlet adamlığı sıfır olan bu Cumhurbaşkanı için “Maalesef gelecek karanlık bu koşullarda bu Cumhurbaşkanı ile…” diyerek yazımı bitirmiştim.
Bugün geldiğimiz noktada yine çok haklı olduğumu düşünüyorum. O yazımdan sonra Erdoğan yasa tanımazlığına, Anayasa’ya aykırı davranışlarına devam etti. Hatta sistemi fiilen değiştirdiğini de itiraf etti. Sorunların önemli bölümünü kişiselleştirdiği Mısır, İsrail, Irak, Libya, Suriye’den sonra Rusya krizini de kişiselleştirdi ve çok kötü bir noktaya getirdi. Onun şahsileştirdiği ve devlet adamı gibi yönetemediği bu ülkelerle sorunlar nedeniyle zararımız nerede ise yılda 50 milyar doları geçti. Açılımı ise malüm “Bana ne faydası oldu?” gerekçesi ile bitirdi. Ülkede ne demokrasinin kırıntıları kaldı ne de özgürlüklerin…  Medyada onun tasvip etmediği çalışan nerede ise kalmadı. Yasama ve yargı erkleri, yürütme kadar emrinde… Örtülü ödeneği Başbakan ile birlikte kendine bağlayan kanunu çıkardığından beri zaten bozuk olan sistemi iyice berbat etmiş oldu… Son olarak ta gerekli ön hukuki ve siyasi hazırlık yapılmadan asker gönderdiğimiz Başika’da benim hayatımda ilk defa gördüğüm çağdaş bir bozgun yaşadık, yaşıyoruz…
Şimdi öyle veya böyle kurulan yeni bir Hükümet var ve bir şeyler yapması gerek. Çünkü, artarda gelen dört seçim sonrası 2014 ve 2015 yılları kaybedildi, devlet ve halk çok zor durumda. Ekonomi, dış politika, toplumsal yapı, devlet kurumları, siyasal yapı sorunlu ve yapısal reformlara muhtaç. Halk, Hükümet’ten  sorunlarının çözümünü beklerken Erdoğan, yine büyük bir hırs, enaniyet ve sorumsuzlukla devreye girdi ve araya öncelikle başkanlığı sokmaya çalışıyor…
Başkanlık, Türkiye’nin sorunlarını çözme konusunda sihirli bir formüle sahip değil, hatta nasıl ve ne menem bir başkanlık talep ettiği bile belli değil ama devlet bütçesinden araştırma harcamalarıyla bunu belirleyeceğini söylüyor. Sonuçta ben başkan olayım da nasıl olduğunun önemi yok diyor. Peki, Erdoğan’a sorsak “Sen bu ülkede ne yapmak istedin de yapamadın, yapamıyorsun veya yapacaksın ki başkanlık istiyorsun?” vereceği cevap yok…
Ülkede yalanlar, halkı aldatmaca son hızla gidiyor. Kendi vatandaşlarına nedense “Esadullah Timleri” adı ile saldıran ve halkı devletinden iyice soğutan zihniyet, diğer taraftan güya Bayır-Bucak Türkmenlerini korumak için “Türkmen Dağı” masalını uyduruyor. Bir ay önce var olan “Türkmen Dağı” da Bayır-Bucak Türkmenleri de nasıl olduysa artık yoklar… Türkiye Suriye’de hiç yok… Hatta akreditasyon kurallarına uymadığı gerekçesi ile Rus Uçağını düşürdüğü yerlerde dahi artık uçmuyor… Başika ise tam bir bozgun, rezalet…
Ülkeden para çıkışı var, yatırımcı kaçıyor… Halk, işçi, köylü, emekli, esnaf, iş adamı, işsiz herkes beklenti içerisinde fakat ülkenin Cumhurbaşkanı’nın derdi bunlar değil. Onun derdi bir nevi padişah başkan olmak ve kendiyle birlikte ailesini garantiye almak… Çünkü geçmiş sorunlu…
Ülke iyi durumda değil, toplum perişan, toplumsal birliktelik bitmiş durumda…  Fakat, Türkiye ne yapıp edip sıkıntılarını aşmak zorunda… Sorunları aşmak bu zihniyetteki bir Cumhurbaşkanı ile mümkün değil…
Türkiye’nin en acil sorunu bu Cumhurbaşkanı’nı demokratik kurallar, anayasal sınırlar ve makul bir çerçeveye çekmektir. 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/turkiye-nin-en-acil-sorunu/4956