Siyasetin ve Toplumun Kimlik Sorunu
Bülent Kuşoğlu

Kendimizi kandırdığımız bir konu var. Efendim, oy verirken partilerin projelerine, programlarına bakıyormuşuz… Siyasi görüşümüze göre partilerin liberal, muhafazakar, sosyal demokrat olmasına göre oy veriyor muşuz… Bir düşünün; son tahlilde kimliğimize göre oy vermiyor muyuz? Kendinizi değil, belli bir eğitim seviyesindeki toplumu düşünün… Maalesef kimliğine göre oy veriyoruz, Türk, Kürt, Sünni, Alevi… Bu durum pek öyle değildi ama bu noktaya getirildi.
Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından biri vatandaşlık esaslı yeni bir kimlik oluşturmasıydı. Her vatandaş anayasal olarak Türk’tü, altında da her Türkün tali olarak kültürel bazda etnik kimlikleri yer alıyordu… Bu tam olarak başarılamadı, zaten zaman olarak yeterli de değildi ve yanlış uygulamalarda yapıldı ama AKP dönemi etlik kimliklerin ön plana çıkarılarak anayasal vatandaşlık kimliğinin, yani Türk ortak kimliğinin geri bırakıldığı dönem oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı”nı Türkiye’nin üst kimliği olarak tanımlaması ise sorunu çıkmaza götüren yeni bir boyut oluşturdu. Şimdi gelinen noktada konuyu entelektüel düzeyde tartışmaktan ziyade bu çok önemli soruna çözüm bulmak zorundayız…
Türkiye bu noktaya gelirken farkında olmadan gelmedi. Bakın bir dönem Başbakanlık Müşteşar Yardımcılığı yapan, şimdide Cumhurbaşkanılığı Genel Sekreter Yardımcısı olan İbrahim Kalın 2006’da neler yazmış… Bunları muhakkak ki yetkilere söylemiş ve uyarmış olması lazım. Bu durumu bile bile ülkeyi bu noktaya getirmek için insanın ya hain ya da mecburiyetleri olması gerekir…
“Bugün Türkiye’de liberal ya da milliyetçi hangi kimlik politikası uygulanırsa uygulansın bu, büyünün bozulduğu ve vazonun kırıldığı gerçeğini değiştirmiyor. Bundan sonra Kürtlere demokratik hak verelim, Güneydoğuya yatırım yapalım, ‘pozitif ayrımcılık’ yapalım desek bile bütün bunlar bir kimlik siyaseti üzerinden yapılacaktır. Bu ise, karşı milliyetçiliklerin doğmasına yol açacak ve ulusalcılık gibi neo-milliyetçi akımların doğmasına zemin hazırlayacaktır. Bugün milliyetçiliğe dayalı bir kimlik siyasetini bir başkasıyla ikame etmek ne Türkiye’nin ne de Ortadoğu’nun kaldırabileceği bir politikadır. Türkiye gibi etnik kimliklerin aynı zamanda uluslararası siyasetin bir parçası olduğu ülkelerde kimlik siyasetinin daha büyük sorunlara yol açacağını görmek için kahin olmaya gerek yok. Kuzey Irak’taki fiili bağımsızlık durumunun Türkiye’nin Kürt sorunu üzerindeki etkisi bu tezimizi doğruluyor. Türkiye’nin ve bölgenin yeni bir Balkanlaşma sendromu yaşamaması için, etnisizm ve milliyetçilik ötesi açılımlara şiddetle ihtiyacı var.
Türkiye, kimlik politikalarının ötesinde milliyetçilik-sonrası bir siyasi bilinç düzeyine ulaşmak zorunda. Herkesin etnik kökeni konusunda aşırı bilinçli ve duyarlı olduğu toplumlarda bir arada yaşama formüllerinin sonuç vermesi mümkün değil. Bir grubun hakkını savunmak adına farklı asabiyye bağlarına ve kimlik siyasetlerine zemin hazırlamak, Pandora’nın kutusunu açmak ve modern etnisizm tuzağına düşmek demektir. Bu tuzağa düşmemek hepimizin en temel ahlaki görevidir.”
Peki, bunu bile bile nasıl bu tuzağa düştünüz?” diye sormadan edemiyor insan…
Hele şu satırlara bakın;
“Türkiye’deki kimlik tartışmalarının kimlik siyaseti üzerinden yapılması, bir tarafta bu ülkenin asli unsurlarının marjinalize edilmesine öte tarafta herkesin sahiplenebileceği Türkiye diye bir bütünün küçülmesine yahut ortadan kalkmasına neden oluyor. Hak elde etmek adına kendilerini bu siyasetin aktörü olarak gören gruplar, “azınlıklar”ın alt gruplar olarak tanındığı ama eş-zamanlı olarak etnisizm çizgileri daha da derinleşmiş bir Türkiye’nin herkese dar geleceğini gözden kaçırıyorlar. Kimlik siyasetinin marjinal bir hak talepçiliğine dönüştüğü yer, içinde bulunduğumuz konjonktürün tarihi-siyasi bağlamından kopartılıp mutlak bir veri olarak kabul edilmesi ve kimliğimizin ve aidiyet parametrelerimizin buna göre yeniden tanımlanmasıdır.”
Bu satırlara katılmamak mümkün değil ama göz göre ülkenin getirildiği noktayı açıklamak ise hiç mümkün değil… Kimliğe kültürel anlamda evet ama siyasal anlamda hayır. AKP İktidarı maalesef bu korkunç hatayı yaptı ve hala da yapıyor… 
Türkiye Kürt sorununa çok iyi bir anayasal ve idari çözüm bulabilir, gittikçe çetrefilleştirilen Alevi sorununa İslami ve İnsani bir çözüm bulabilir ama bu gelinen süreç sonunda toplumun kimlik sorununa çözüm bulmak oldukça zor olacak ve hayli zaman alacaktır…
 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/siyasetin-ve-toplumun-kimlik-sorunu/4504