Allah'a havale!
Bülent Kuşoğlu

Bu günün Perşembe yani yazı günüm olduğunu yoğunluktan unutmuşum. Sabah kalktığımda çarşamba diye bir algım vardı. Sonra fark edip yazıyorum. Yazı konusuna karar verince gerisi kolaydır ama bu yazımla ilgili kararım yok, ihmal etmişim… Bu yazım pazartesine kadar kalacak, dolayısı ile seçim gününü de kapsayacak. Bu durumda seçimle ilgili bir yazı yazmam gerekir normal de değil mi? Öyle tabi ama inanın istemiyor canım. İçimden gelmiyor… Nedenini çok iyi biliyorum… Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı yüzünden… Sabah gazeteleri açıp Deniz Baykal kasetinin Tayyip Bey tarafından talimatlandırıldığını manşetlerden hatırlayınca bu duygum iyice pekişti…
Seçimler için olması gereken dürüst, ahlaklı, iyi niyetli, demokrat, adil, denetlenebilir, şeffaf, eşit, edepli zemin yok… En önemli sebep te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…
Recep Tayyip Erdoğan gibi devlet olanaklarını kullanarak zenginleşen, bakanları ve çocukları ile rüşvet ve yolsuzluk iddiaları içerisinde olan biri için oturup akademik veya edepli, dört başı mamur bir seçim yazısı yazmak kolay mı? Rakipleri böyle de kendi politikaları şöyle demek, ince nüansları ortaya koymak ne derece anlamlı?
Hiç unutamıyorum ve affetmiyorum, “Başörtülü çocuklu kadını taciz ettiler, bu Cuma kasetini açıklayacağım” ve “Camide içki içtiler” yalanları ile halkı bir birine düşürmeye çalışması yalanlarını kasıtlı söyleyen ve hala devam ettiren bir başbakana ne diyeyim?
Bakanlarına yapılan soruşturmanın alenileştiği gün oğluyla olan paraları yok et konuşmaları ortaya dökülünce bu konuda gerçeğin ortaya çıkması için tek bir araştırma ve soruşturma açmayan, açtırmayan Başbakan’ı nasıl unutur ve demokrasi zemininde eleştirebilirim? O artık diktatörler zemininde konuşulması gereken bir fani değil mi?
Daha dün Deniz Baykal’la ilgili kasetin yapımı ile ilgili talimatları verdiği ortaya çıkmış bir Başbakan’ın “Özel değillll genel, genel. Sanki eşiyle mi” laflarını nasıl unutabilirim? Aklıma geldikçe bu iğrençlik yüzüm kırışıyor, midem asit salgılıyor…
Yıllarca en derin saygılarını sunduğu, her türlü desteği verdiği kişi için bugün çıkarları ayrıştığı için “Haşhaşi”, “Çete başı”, “Kumpascı” diyebiliyor ama tek bir soruşturma dahi açamıyor, yasal yollara başvuramıyor ise nesini demokratik zeminde eleştireyim, rakipleri ile kıyaslayayım?
Ülkemde bir Başbakan kumandayı eline alıp, oturup televizyonlarda gördüğü kendine göre yanlış işler var diyerek şu programı değiştir, şu adamı işten at diye talimatlar yağdırabiliyorsa, bu durumu unutup demokratik bir ortam varmış gibi yapıp ne yazabilirim?
Bir Başbakan yargıya ve bağımsız kurullara her türlü müdahaleyi mübah görüyor, doğrudan kendisi ve bakanları yoluyla savcı ve hakimlere talimatlar veriyor ise demokrasinin d’si konuşulur mu, ben ne yazayım?
Bunlar demokrasi ve hukukla ilgili temel konular. Daha onlarca örnek verebilirim. İşadamlarının korkularını, onlara, bürokrasiye ve sivil topluma yapılanları tüm bunlara ekleyebilirim. İlave olarak bir Başbakan dinim İslamla ilgili olarak da istismarların en büyüğünü yapıyor ve onun algısını da uluslararası camiada yerlerde süründürüyor ise ne diyebilirim, ne yazabilirim?
Gerçekten bu koşullarda sanki demokrasi varmış gibi ne yazayım? Hele bir de kampanyada maruz kaldığım eli sopalı, coplu, palalı adamlar baskısı varsa…
Hele bir de bu antidemokrat zihniyetin yüzde 30’un altında oy alacağını kimse iddia edemiyor ise ne diyebilirim?
Seçimleri bu toplumun izanına, toplumu da Allah’a havale ediyorum…  Çaresizlikten değil ama… umut, ümit ve gelecek gördüğüm için… Ayrıca mücadelemi de en inançlı şekilde yapıyorum… Sonuçta  doğruluk kazanacak…
 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/allah-a-havale/4116