Futbol ve Siyaset
Bülent Kuşoğlu

Maça gitmişsinizdir. “Maç” deyince bizde futbol maçı anlaşılır ve futbolun da bize has fanatikleri vardır. Fanatiklerinde çeşitleri… Bazı tipler vardır sahada oynanan oyunla hemen hemen hiç ilgilenmezler. Onlar sürekli birilerine küfrederler. Avazından çıktığınca sürekli küfrederler. Saha ile ilgili görünseler de, hakem, rakip takım, rakip seyirci hedefleri gibi görünse de aslında hayallerindeki, korkularındaki, geçmişlerindeki biridir küfrettikleri… Hakemin düdüğünün haklı-haksız olduğunun önemi yoktur. Kendi takımları aleyhine ise fırsatı yakalamışlardır, basarlar küfürü.

Bu tipler siyasette de vardır. Onlar için siyasette tuttuğu tarafın veya siyasi partinin haklı veya haksız olduğu önemli değildir. Basarlar yaygarayı, susturamazsınız, anlatamazsınız… Ne bilgi, ne hak, ne hukuk, ne insanlık, onlar için esas olan kendi partilerinin, kendi liderlerinin ne dediğidir. Sesi biraz yükseldi mi basarlar alkışı… Liderleri ve partileri asla yanlış yapmaz…

Tabi, futbolda da, siyasette de daha farklı tipler de vardır. Allahtan herkes bu tipler kadar fanatik, düşüncesiz ve insafsız değillerdir. Aklı selim sahibi, düşünceli, mantıklı taraftarlarda vardır ve eğer, kurallar doğru, dürüst ise bunların uygulanmasını onlar sağlarlar ve futbol da, siyasette zevkle oynanır hale gelir. Siz futboldan da siyasetende dediğim türden kişileri mutlaka tanıyorsunuzdur.

Önemli bir konu; sıkıntılı, hassas, kritik zamanlarda aklı selim sahiplerinin galip gelebilmesidir. Fanatik tipler konuya hakim olurlarsa takım da sonuçta zarar görür, partide, ülkede… Şu Feneri seyircisiz oynatan taraftarlar örneğin… Kanları sarı-lacivert akar ama hem maddi, hem manevi ne zararlar verdiler takımlarına!

Bu Kürt meselesi veya terör meselesi ile ilgili “İmralı Barış Süreci” de hassas bir dönem ve aklı selim sahiplerinin önderlik etmesi gereken bir dönem… Fanatiklere kalmamalı. Onlar belirleyici olmamalı. Samimi fikrim bu. Fakat bir sorun var. Kıyaslamayı futboldan yapıyorken devam edeyim; “İmralı Barış Süreci”nde maç gizli oynanıyor. Ne olup bittiğinden, kimlerin sahada olduğundan, hakemlerin kim olduğundan, maçın ne zaman başlayıp, ne zaman biteceğinden haberimiz yok ama tezahürat isteniyor… Tamam fanatikler yine yaparlar tezahüratlarını ama bu sefer herkesten lehte tezahürat isteniyor. Diyoruz ki “Barışı destekleyelim ama söyleyin iki tarafın koşulları neler?” Cevap “Destekleyin, barış istemiyor musunuz?”

Hakikaten bu sefer “Görüşme yapılmıyor, yaptı diyen, yapacak olan şerefsizdir” gibi laflar yok. Görüşme yapıldığı açıkça ifade ediliyor ama masaya hangi koşullarla oturulduğu, tarafların beklentilerinin ne olduğu, görüşmeler sonunda nasıl bir Türkiye ortaya çıkacağı hiç konuşulmuyor, sadece “Destekleyin” deniyor. Türkiye, demokratik özerkliğe mi sahip olacak, işin içinde Suriye, Irak Kürtleri de var mı, Türkiye sonuçta denildiği gibi büyüyecek mi, çok toplumlu bir devlet mi olacak, eğitim, dil, vatandaşlık gibi konular halledildi mi, başkanlık sistemine veya Tayyip Beye Cumhurbaşkanlığı seçiminde destek karşılığında neler verilecek, işin mali boyutu nasıl çözülecek, silah, sigara ve uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen gelirler ne olacak?

O kadar çok soru sorabilirim ki… Fakat bunların cevabı yok. Adeta maç gizlice oynanıyor ama sizden tezahürat, destek isteniyor. Sonuçta yenerlerse alkışı alacaklar, yenilirlerse “Siz destek olmadınız, sizin yüzünüzden kaybettik” diyecekler. Tek bilgi kırıntısı “sızdırılan zabıtlardan” geldi. Onu da Başbakan veya diğer yetkililer ne yalanladı, ne doğrular bunlardır dedi. Gizli barış görüşmelerine destek olmak mecburiyetindeyiz ama sonuçta ister Tayyip Beyin diktatörlüğü, ister çok toplumlu bir devlet yapısı çıksın mecburcuymuşuz…

En azından benzer deneyimleri yaşamış ülkelere bir bakın var mı böyle saçmalık?  

Yoksa siz barış istemiyor musunuz?



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/futbol-ve-siyaset/3629