İnşaata Girmek...
Bülent Kuşoğlu

Yurt dışına götürdüğüm, uçakta, otelde boş kalınca okurum dediğim kitaplardan biride Yasemin Çongar’ın “İnşaata Girmek Tehlikeli ve Mubahtır”-Everest Yayınları- adlı kitabıydı. Birbirinden farklı kısa yazılardan oluştuğu ve yolculukta kolay okunacağı için kütüphanemde henüz okuyamadıklarım arasında bir aydır duran bu kitabı seçmiştim. İsabet olmuş, hakikaten yolculukta kolaylıkla okudum ama ana sebep kısa yazılardan oluşması değil ilginç ve sürükleyici yazılardan oluşmasıydı. Özellikle edebiyattan, felsefeden, sinemadan hoşlanıyorsanız sizi sürekli –ağırlıklı Batılı olmak kaydıyla- bu alanlarda zevkli yolculuklara çıkarıyor. Geçmişten-güncele, güncelden-geçmişe yazarlar, roman kahramanları, sanatçılar, olayların arka planları ve hiç bilmediğimiz yönler nefis bir üslupla anlatılıyor. Bizim pek de bilmediğimiz bir alanı çok güzel işliyor. Çongar’ın Amerika birikimi hiç de hafife alınacak gibi değil. En azından benim beklentimin çok ötesinde idi. “Edebiyat iyileştirmez bizi, sadece yaralarımızın farkına vardırır “, ”Saf ışık kör eder, koyu karanlık kör eder. Bize hem ışık hem karanlık lazım”, “Evet sonlu, evet sınırlı, evet bir çemberin içinde sabit, ama aynı zamanda çapı her an değişebilen bir şey hayat; mükemmel bir daire değil nihayetinde, şaşırtmacası bol bir elips  türü cümlelerle, iddialı ama hiç garipsemediğim, hatta hoşuma dahi giden bir üslup oluşturmuş. Yazılarına fıkra, makale veya deneme diyemiyorum zira hepsini kapsıyor.

Beni en etkileyen yazılardan biri “Hakiki Din Bir Mücadeledir” başlıklı olanıydı. Burada ilahiyatçı Reinhold Niebuhr ile okuyucuyu tanıştırıyor. En azından ben yeni tanıdım ve “Amerikan düşüncesinin ve dolayısı ile Amerikan kimliğinin yapıtaşlarından biri sayılan” Niebuhr’la ilgili bir kitaptan (Why Niebuhr Now?” yola çıkarak kurduğu Obama Amerikası ile bağlantıyı ilginç buldum. Kitabı gezimin son günlerinde buldum aldım ama okumaya henüz vaktim olmadı. Niebuhr’u sizinle tanıştırayım:

Gerçekten yapmaya değer hiçbir şey bir insanın ömrü içinde tamamlanamaz; ümidin bizi kurtarması bu yüzden şart. ‘Hakiki’ olan ya da ‘güzel’ olan ya da ‘iyi’ olan hiçbir şey tarihin acil bağlamında tam bir mana taşımaz; inancın bizi kurtarması bu yüzden şart. Yaptığımız hiçbir şey, ne kadar erdemli olursa olsun tek başına başarılamaz; sevginin bizi kurtarması bu yüzden şart.” Niebuhr’dan alınma bu sözler beni ilk okuduğumda çarptı. Ömrünün önemli bir bölümünü tamamlamış ama hala anlam bulmaya, değerli bir şey yapmaya çalışan, hakikati arayan ben tekrar tekrar bu satırları okudum ve bir az olsun rahatladım. Niebuhr, hayatı özetlemiş, hayatı, ümidi, inancı ve sevgiyi… Sadece bu kadar değil tabi, şunları da dikkatle okur musunuz?

İnsanın adalet kapasitesi demokrasiyi mümkün kılar, insanın adaletsizlik eğilimi ise demokrasiyi gerekli kılar”mış. (Bunu tekrar tekrar okuyup üzerinde düşünmek lazım. İnanın bu söz üzerine kitaplar yazılabilir.)

Şer sadece reddedilmemelidir, aynı zamanda yüzleşilmelidir onunla. Ama şer olana gözlerini dikmekte, bedeli ne olursa olsun ona meydan okumakta olanlar, Tanrı’nın bütün kulları gibi, gururun da günahını taşırlar içlerinde” (Buda müthiş anlamlı, bu sözler içinde günlerce yazılabilir, tartışılabilir)

Evet, sonuçta Yasemin Çongar için şöyle-böyle demeden kitabını okumanızı tavsiye ediyorum. Biliyorum, bir çok yorumcu daha önce okuduğum kitapları tanıttığım bazı yazılarımda olduğu gibi yazarı reddedecekler, dolayısı ile beni de eleştirecekler ama bana göre kitap daima güzeldir…



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/insaata-girmek-/3527