Dış Politikada Tavır mı Yön mü Değişiyor?
Bülent Kuşoğlu

Türk dış politikası galiba Kurtuluş Savaşı sonrası –ifade etmekte zorlanıyorum- en uzun, yoğun ve hareketli dönemini yaşıyor. Sanırım 2’inci Dünya Savaşı yılları dahi bu kadar hızlı, yoğun ve karmaşık değildi. Türkiye’nin tavrı ve hedefi netti. Bugün hız ve yoğunluk yanı sıra dış politikada henüz değişimden bahsetmek zor ama değişim arayışları olduğunu söylemek yanlış değil.

Dış politikada değişim arayışı ama neden ve nasıl?

Ne yönde?

Hangi gerçekçi zeminde?

Uluslararası alanda özellikle ekonomik gücün doğuya kaymakta olduğu, ülkelerin soğuk savaş dönemine göre çok daha bağımsız hareket ettikleri, bölgesel işbirlikleri ile güçlerini maksimize etmeye ve söz sahibi olmaya çalıştıkları tespitleri doğrudur. Türkiye’nin de bu paralelde arayışlar içersinde olması da çok normaldir fakat neden Ortadoğu?

Dindaş olmamız yeterli bir sebep mi?

Enerji yeterli bir sebep mi?

Geçmişimiz, ortak kültürümüz?

Doğru bunlar önemli ve yeterli sebepler. Peki, İslam coğrafyası ile ilişkili olmamız ne demek? Ortadoğu’nun tüm sorunlarını sırtlamak mı? Sorunların bir parçası olmak mı?

Tamam Ortadoğu’ya sırtımızı dönemeyiz ama bunun alternatifi Ortadoğu ülkesi olmak mıdır? Osmanlı neden bu coğrafyayı yönettiği dönemde Arapların işlerine karışmamış, aralarına girmemiştir?

Yüzyıl önce askeri gücümüzün önemli bölümünü bu bölgede yitirerek koca İmparatorluğu batırdık. Bu sefer farklı bir planımız, projemiz mi var mı ki bölgeye dönüyoruz?

Tartışmamız gereken ve iddialı bir önermede bulunacağım;    

İslam ideolojik olarak yenilmiştir. Yüzyıl önce bu durum 1’nci Dünya Savaşı ile tescillendi. Çıkış hem demokrasi açısından hem de islamın yeni bir ideoloji ve medeniyet oluşturması açılarından batıdadır. Çağdaş uygarlığı yakalamasındadır. Çağdaş uygarlığa Ortadoğudan ulaşmak mümkün değildir. Türkiye’nin Ortadoğu işlerine girmesi Türkiye’ye bela dışında ne kazandırır? Türkiye petrolü olmadığı halde Osmanlı coğrafyasındaki tüm ülkelerden daha öndedir. Bu Atatürk Cumhuriyeti kazanımları ile olmuştur. Çağdaşlık anlamında batıdan koparak, Ortadoğu sorunlarına bulaşarak ne çağdaşlığa ulaşabiliriz, ne demokrasimizi geliştirebiliriz, ne de İslami ideoloji bu coğrafyadan kendini yenileyerek çıkabilir… Ortadoğu’dan petrol dışında İslami ideoloji dahil alınacak ne kaldı? Petrolde 40-50 yıl sonra tükeniyor…

Gelecek Türkiye’nin kendi değerleriyle batıya yönelmesinde. Atatürk seçimi doğru yaptı. Bunu zaman da bize gösterdi, ispatladı. Yolumuzu değiştirmemize gerek yok. Ancak, dış politikamızda daha bağımsız, daha esnek olmalıyız. Fakat, Türkiye’nin son zamanlarda ki dış politika değişimi bu değil, Türkiye sanki yönünü değiştiriyor, tavrını değil... Bu durum ise sorun, çok önemli bir sorun…

Kimse Türkiye’nin son zamanlarda Filistin, Gazze, Suriye, İsrail gibi konularda önemli başarılar kazanıp bölge liderliğini ispatladığını da söylemesin. Bunlar iç politikaya yönelik tek taraflı söylemler. Mısır, daha doğrusu Mursi, dış destekle çoktan bölge liderliğini kaptı bile.  Yabancı basında Türkiye’nin başarısı ile ilgili tek satır dahi yok…

Osmanlı coğrafyasını yeniden diriltmek çoğumuzun hoşuna gidecek  bir hayal…  Ancak, dış politikada uygulama safhasında hayal kurmağa ne denir?

İster çağdaşlaşmayı demokrasimiz için isteyen olun, ister İslam inancınız için, ister her ikisi için batı-çağdaşlık yönünüz olmalı diye düşünüyorum. Fakat, tartışalım.

 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/dis-politikada-tavir-mi-yon-mu-degisiyor/3518