29 Ekim Resepsiyonu'nun Perde Arkası
Talat Atilla

Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde verilen 29 Ekim Resepsiyonu’nun bilinmeyen ayrıntılarını anlatmadan önce Cumhurbaşkanlığı Resepsiyon Salonu hakkında kısa bilgi vereyim.  Davetin verildiği tüm alan sanırım bir futbol sahası büyüklüğünde ve birisi küçük iki salondan ibaret.  4 kişilik canlı müzik eşliğinde konuklar salona alındı. Kartlarını bilgisayara okutan misafirlerden isimleri okunanlar, Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünissa Gül’ün ellerini sıkmak için ana salona alındılar. Resepsiyon diğer yıllara oranla daha kalabalıktı. Masaların yanında hemen hemen tek gazeteci yoktu. Neredeyse tamamı Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’ün etrafındaydı. İlk dikkatimi çeken, Gül’ün biraz gergin, Başbakan Erdoğan çok rahat olmasıydı. 

Başbakan Erdoğan’ın etrafında yine koruma yoğunluğu vardı. Erdoğan’ı tahmin ettiğimden daha neşeli buldum. Başbakan’la fotoğraf çektirmek için, Erdoğan’ın, özel fotoğrafçısına, “Yasinnn…” diye seslenmesi gerekiyor. Yoksa Yasin deklanşöre basmıyor! Fırsatını bulup Erdoğan’a, “Sayın Başbakan, medya, Cumhuriyet kutlamalarındaki barikatın Ankara Valisi’nin değil, sizin talimatınızla kaldırıldığını yazdı” deyince, “Şu medya artık doğruları yazmayı öğrensin. Sürekli yazdıklarının altında kalıyor. “ dedi.  Erdoğan’a, “Yasak için en yüksek itiraz CHP’den geliyor” deyince, “CHP kaybetmekten bıkmaz! “ yanıtıyla geceye katılmayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulaklarını çınlattı.

Erdoğan’a son olarak, “Geniş bir katılımla İnternet Medya Federasyonu’nu kurduk. İnternet yasası ve çalışmalar konusunda hükümetin desteğini bekliyoruz” deyince, “Hayırlı olsun. İnşallah muvaffak olursunuz. Yazılısı, görseli, interneti tüm medya için söylüyorum; medyanın hakaret etme özgürlüğü olamaz. Eleştiriyle hakareti haberde olduğu gibi yorumda da ayıran her sektörün önü açıktır.”  yanıtını verdi. Ve Başbakan Erdoğan, fotoğrafçısına, “Yasinnn…” dedi!

Şimdi beraberce Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde verilen 29 Ekim Cumhuriyet Resepsiyonu’nu sübjektif penceremden seyir edelim…

Flash TV’nin patronu Ömer Göktuğ, Melih Gökçek, Osman Gökçek ve Flash’ın Ankara Temsilcisi Yılmaz Tunca ile medya sohbeti yaptık… Göktuğ, Osman Gökçek’e, “Televizyon sizin mi?” dedi. Gökçek, “Hayır abi, ben yalnızca genel koordinatörüm” yanıtını verdi. Melih Gökçek dinç ama biraz durgundu. Göktuğ’la medyanın son durumu konusunda kısmen mutabık kaldık.

Sabah’ın patronu Ahmet Çalık’a, “Sabah ve ATV’yi satıyor musunuz?” diye sordum. Yanıtı, “Ben iş adamıyım. İş adamlarının bir ürünü satması da, alması da doğaldır” diyerek satışa kapıyı açık bıraktı. Sabah’ın yayın yönetmeni Erdal Şafak’la İstanbul’un mu, Ankara’nın mı Bizans olduğunu tartıştık. Mutabık kalamadık!

ATV’nin yayın yönetmeni Erdoğan Aktaş’a yıllar önce yazı yoluyla haksızlık yapmıştım. Hatamı kabul ettim. Bozulan kravatımı anaç tavrıyla bilinen Yeni Asır Yönetmeni Şebnem Bursalı’nın uyarısıyla düzelttim.

Etrafında dolaşan, “Asık suratlı, astığı astık, kestiği kestik” efsanelerinin dışında bambaşka bir Mehmet Nazif Günal’la tanıştım. TV8 ve MNG Holding’in patronu Günal’la ilgili ön izlenimim, mütevazı ve hoş sohbet bir insan olduğu yönünde. Fatih Karaca ve Günal iyi anlaşıyorlar. Abiş Hopikoğlu’nun yokluğu hissedilirken, Erkan Tan her zamanki sevimliliği ile, “Dur, bakalım şimdi ne olacak?” tavrındaydı.

Geçen yıllara nispeten Abdullah Abdülkadiroğlu ortalıkta pek gözükmedi. Hürriyet Ankara Temsilcisi Metehan Demir rutin tez canlılığı ile YİNE her yere yetişiyordu. Enis Berberoğlu’nun canı sıkkın görünüyordu.

Tayfun Talipoğlu program yaptığı TV8’in patronu Mehmet Nazif Günal’dan önce Kanaltürk Medya Grubu Başkanı Fatih Karaca’ya selam verince, patronu Günal’dan tatlı-sert bir azar işitti! Nihat Özdemir ve İsmail Küçükkaya’nın samimi sohbeti dikkat çekti! Başta Fehmi Koru olmak üzere bazı gazetecilerden babamın vefatıyla ilgili taziye aldım.

Gecenin tavizsiz ve en sert masası MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin olduğu bölümdü. Gazeteciler bile masanın etrafında yan yan yürüdüler. MHP masasını biraz yumuşatan Meral Akşener’in samimi güler yüzlülüğü ve sıcakkanlılığı oldu. Burak Kut ve eşi her masayı adım adım dolaştılar.

Her zamanki gibi aksilikler yakamı Köşk’te de bırakmadı. Telefonumu resepsiyona beraber geldiğim FOX yayın yönetmeni Doğan Şentürk’ün arabasında unuttuğum gibi sessize de aldığım için feryadımı duyan olmadı. Erkan Tan’ın telefonuyla telefonuma ulaşmak istedim ama Tan her zamanki gibi araziydi! İnternethaber’in sahibi Hadi Özışık’ın telefonunu kullanmak istedim, telefonu yanında yoktu. Ensonhaber’in sahibi Serkan Kalemciler’in mübarek telefonu bir türlü açılmadı! Yener Dönmez’in telefonumu arama gayretleri de işe yaramadı ama cankurtaranım Sedat Bozkurt oldu. Bozkurt’un talimatıyla telefonum FOX binasından Çankaya Köşkü’ne geldi. Telefonumu beklerken bu arada tüm davetliler gittiği için Köşk’ün bahçesinde onlarca koruma polisinin şüpheli bakışlarına maruz kaldım.

Arabası geciken Bugün yazarı Gülay Göktürk beton zeminde sigara içerek Emin Pazarcı ile sohbet etti. Cumhurbaşkanı Koruma müdürü Osman Cangal ve basın müşaviri Ahmet Sever konuklarla tek tek ilgilendi. Cangal ve Sever’in Gül’e olan sadakat ve sevgileri her konuşmaya kulak kabarttığımda belirgin olarak hissediliyordu. Tahminimin aksine Saygı Öztürk’e hükümet kanadı mesafeli değildi. Aksine Başbakan yardımcısı Beşir Atalay Öztürk’e özel ilgi gösterdi.

Kanal7 haber spikeri Erhan Çelik, “İskele Sancak’ı bıraktım” dedi. Zahit Akman gece boyunca oturduğu koltuktan kalkmadı! Taraf’ın Ankara temsilcisi Lale Kemal gelen konukların isimlerini sormakla meşguldü. Aktifhaber’in yöneticisi Yetkin Yıldız haber peşindeydi. Genelkurmay başkanı Necdet Özel geçen yıllara oranla daha az salonu turladı. Resepsiyona cep telefonuyla girmek yasaktı ama bazı gazeteciler bu yasağı deldiler!

 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/29-ekim-resepsiyonu-nun-perde-arkasi/3487