Mektup
Bülent Kuşoğlu

Değerli okuyucu ve yorumcular. Yıllardır yazan biriyim, burada da 2009’dan beri yazıyorum. Milletvekili olmadan önce hatta CHP’ne katılmadan önce yazmaya başladım. Türktime dışında da düzenli veya zaman zaman yazdığım yerler var. Türktime yazılarımda başlangıçta olduğu gibi asla bir partili veya milletvekili kimliği kullanmamaya çalışıyorum. Dikkat ederseniz hemen hiçbir şahsi veya partisel siyasi faaliyetimi anlatmadım. Baştan nasıl partiler üstü başladı isem öyle devam etmeye çalışıyorum. Evet, burada bir CHP eleştirisi yapmıyorum ama asla CHP propagandası da yapmadım, yapmıyorum. Gündemdeki olayları eleştirmeye ve genel konularda bilgi vermeye sizlerden de bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Çünkü burası aynı zamanda Türkiye’nin en interaktif, en fazla yorum alan köşelerinden biri. Bazen benden daha çok yazma imkanınız var ve yazıyorsunuz. Lütfen beni bir partili ve milletvekilinden ziyade bir yazar olarak kabul edin. Ben size propaganda yapmayayım, siz de beni CHP sözcüsü gibi görmeyin. Ancak icraatları ve iktidarı eleştirmemi de anlayışla karşılayın lütfen. İktidarın eleştirisi hepimizin görevi ve siyasi olmaktan ziyade vatandaşlık vazifemiz, bundan alınmaya ve bir iktidar sözcüsü gibi cevap yetiştirmeye gerek yok. Tabi ki ben de partimden ziyade şahsi düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışıyorum ve sizlerden aldığım veya etkilendiğim çok yararlı düşünceler oluyor. Kimsenin siyasi düşüncesini buradaki yazılarla değiştirmeyeceğini bilen biriyim ve böyle bir gayretim de yok. Sadece interaktif bir bilgi alış-verişinde bulunuyoruz ve bundan mümkün olduğunca keyf almalıyız, birbirimizi strese sokmamıza gerek yok. Belki siyasi çatışma daha çok ‘rating’ yaptırır ama benim böyle bir kaygım yok, doğruyu makulde aramak daha güzel. Sizin de çoğunluk olarak bu kanıda olduğunuz kanaatindeyim…

Bugün bir örnek olay alalım; 28 Şubat; 28 Şubat’ın yargılanmasını istemek ve konuyu tartışmak hakkımızdır. Konu, siyasidir, hukukidir, sosyolojiktir, psikolojiktir. Medya, asker, bürokrasi, siyasi partiler, sermaye, emek ve sivil toplum açılarından meselenin ele alınması gerekir. 28 Şubat’ta demokrasi dersinden  toplum olarak sınıfta kaldık ve bu bizim belki toplum olarak kabahatimiz veya ayıbımız ama bir de bu konuda suçlu durumda olanlar var. Hukuki yargılama suçluların tespitine yönelik yapılmalı, toplumun diğer kesimlerinin ise bundan bir ders çıkarmasını, demokrasinin değerini bilmesini sağlayabilmeliyiz. Bu arada siyasiler yada siyasi partiler konuyu muhakkak ki yine istismar edecek kendilerine oy veya sempati kazandıracak şekilde söylemlerde bulunacaklar, birbirilerini suçlayacaklardır. Biz de bundan etkilenecek ve yorumlar yapacağız ama isterim ki burası konuyu daha gerçekçi görsün, günlük siyasi söylemin üstüne çıkabilsin. Günlük siyasi söylem her konuda o kadar etkili ki gerçekler bu nedenle net olarak ortaya çıkarılamıyor çoğunluk sloganlar dışında konu hakkında bilgi ve fikir sahibi olamıyor. Bizim örnek olayımızda tam da bu noktalarda özellikle hukuki yargılama dışında konunun diğer yönleri ile ilgili olmaya çalışmamız lazım. Örneğin, ben diyeceğim ki, “28 Şubat’ın yargılanması doğru ama bunun dosya hazır olduğu halde tam da İran-Suriye ve Deniz Feneri meseleleri gündemde iken gündeme getirilmesi, bu önemli konuyu iktidarın bir örtü olarak kullanmasıdır ve siyasi istismardır.” Ben asla konunun gerçek mağduru hakkında fişleme yapılan Kılıçdaroğlu ve CHP’dir demem, belki CHP böyle bir şey söylemiş olabilir ama siz de benim söylemediğim bir konu için beni sıkıştırmayın. Bazı yorumcularımız muhakkak ki bu konuları sahiplenirler, siyasi partilerin görüşleri paralelinde burada yorumlar yapılabilir ama ben kendi görüşüm değilse asla burada partimin görüşlerini yazmam. CHP’li olarak yazdığım ve konuştuğum yerler vardır ama burada dediğim gibi her şeyden önce bir yazar olmaya çalışıyorum. Hatta seçimler sırasında dahi burada propaganda yapmamaya çalıştım. Hatta ve hatta şahsıma yönelik siyasi suçlamalara dahi buradan cevap vermedim. Çünkü, okuyucuma saygım gerçekten sonsuz, tercihim böyle, hangi kimlikle ve nasıl başladı isem öyle devam etmek istiyorum. Ancak siz siyasi kimliğinle yaz diyorsanız maal-memnuniye yazarım. Patron, Talat Bey’den önce sizsiniz…

Şimdi eminim bazıları “Ne uyanık, tam da siyasetin incesini yapıyor” gibi düşüncelere sahip olabilirler. Yapabileceğim bir şey yok. Birbirimize inanmak, inanmadığımız yerde tartışmak durumundayız. Bölüşemediğimiz ne var? Malı ne siz ne ben götürüyoruz, malı götürenler bizim uğraştığımız şeylerle uğraşmıyor. Ayrıca onlara her partide yer var. Biz yeter ki sürçü lisan etmeyelim…  



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/mektup/3247