Başbakan’ın Basın Müşavirleri Neden Gidiyor?
Ankara Kulisi

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iktidar süresi boyunca çözemediği kronik problemlerden birisi de Basın Müşavirliği konusu.

Erdoğan bir türlü kendisine uygun basın müşaviri bulamadı. Görev yapan basın müşavirleri/başbakanlık sözcüleri birbirinin kopyası “kendime daha fazla zaman ayırmak için” şeklinde başlayıp devam eden açıklamalarla ayrıldılar.

Başbakan’ın yanında olan birisinin Başbakan istemedikçe “kendisine zaman ayırma gibi” boş bir gerekçeyle görevi bırakmayacağını herkes bilir.

Erdoğan’ın basın müşavirliğini ya da Başbakanlık Sözcülüğünü bırakanların tamamı, Başbakan istediği için bu görevleri bıraktılar. Daha açık söylersek “Başbakan hepsini gönderdi”

Bu gönderilişlerin her birinin altında derin sırlar yatıyor. Erdoğan’ın ilk döneminde peş peşe değişen basın müşavirlerinin hemen hepsi “medyayla sır paylaşımı” konusuna riayet etmedikleri için gönderildiler.

Akif Beki’nin gönderiliş öyküsü hala esrarını koruyor. Kemal Öztürk’ün gönderiliş gerekçesi herkesin malumu. Başbakan kendisine hiçbir dönemde ısınmadı. Bir arayış içindeydi ve sonunda Lütfullah Göktaş’ı öneriler üzerine kabul etti. Birini bulunca da ilk fırsatta Kemal Öztürk’e “kendine daha fazla zaman ayırma” fırsatı verildi.

Doğan Grubu’yla kavga ediyor görüntüsü veren hatta Milliyet ve Hürriyet gibi bazı gazetelerin muhabirlerinin akreditasyonunu iptal eden, Doğan Grubu’nun yöneticilerinin tepkisini çeken Akif Beki’nin daha sonra Doğan Grubu’nda yazarlığa başlamasını kuşkulu bulmamak mümkün değil.

Çünkü Doğan Grubu’nun Akif Beki’yi alma yönünde bir ilke kararı aldığını gördük. Yani Grubun herhangi bir gazetesinin yönetimi Beki’yi alma talebinde değildi. Hatta Milliyet’te yazmasına karşı çıktığını o dönem Sedat Ergin açıkça televizyon ekranlarından bile söyledi.

Milliyet olmayınca Beki, Radikal’e alındı. Yani Doğan, Beki’yi alma yönünde bir karar almış, mecra arıyordu. Doğan’ı Beki’ye vefa göstermeye iten şey neydi? Beki, Doğan’a ne iyilik yapmıştı da bu derece teveccüh görüyordu. Bu konu ileride aydınlanacaktır.

Ama biz dönelim “kendine zaman ayırma” hikayesine. Akif Beki şuan halen  gücünü Başbakan Erdoğan’dan alıyor. Çok fazla ses getiren bir yazar olmadığı ortada. Başında olduğu televizyona da gözle görülür pozitif bir katkı yapamadı.  Kendisini güçlü kılan tek şey hala Başbakan için önemli birisi olduğu imajı. Bu imajı diri tutmak için başarılı bir taktiksel yol izliyor.

Gerçekte Erdoğan’ın gözünde muteber olup olmadığı ise soru işareti… Mustafa Karaalioğlu’na davranışı ile Beki’ye davranışı arasında uçurum olduğu, görenler tarafından sıkça dile getiriliyor. Beki’yle büyük bir kırılma yaşadığı davranışlarından açıkken, Karaalioğlu’yla böyle bir sıkıntı yaşamadığı tavırlarına yansıyor.

Peki Kemal Öztürk’le sıkıntı ne idi? Sıkıntı biraz kişilikle ilgiliydi. Öztürk’ün zor ilişki kurabilen yapısı, gazetecilerle Başbakan’ın ilişkilerine zarar verdi. En azından Başbakan öyle düşündü. Siperde çömelme fotoğrafının Anadolu Ajansı’na servisinin engellenmemesi konusundaki öngörüsüzlük belki bardağı taşma noktasına getiren olaydı. Erdoğan bu iletişim kazalarını ve iletişim kurabilme problemini aşmak istedi ve böyle bir tasarrufta bulunuldu.

Peki Lütfullah Göktaş ne yapabilir?

Arap edebiyatı ve şiirine yatkınlığıyla bilinen, yıllarca Roma’dan bildiren, futbola hakimiyeti ve spordaki gelişmeleri anlatmasıyla tanınan Göktaş’ın Türk medyasına ve Türkiye’ye intibak süreci olacaktır. Seçimler bu kadar yaklaşmışken bunun hızı Göktaş’ın geleceğini de belirleyecek.

Türkiye ve Ankara’daki dengeleri, Başbakan’ın yoğurt yiyişini kısa sürede çözmezse, kendisine daha fazla zaman ayırmak isteyenler kervanına katılacaktır.

Yurt dışı tecrübesi olan Göktaş, yeni işini dünyadaki örnekleri gibi yapabilirse, bunu uyarlayabilirse başarılı olabilir.

 

 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/basbakan-in-basin-musavirleri-neden-gidiyor/2553