Oyun aynı oyun, perde aynı perde, reji aynı reji; yani “Batı cephesinde değişen bir şey yok” dedirten bu oyunu daha önce seyretmemiş miydik? Kimi zaman doğrudan, kim zaman dolaylı bu oyunun figüranları arasında kendimizi bulmadık mı? O gün kimimize faşist, kimimize komünist yaftası yapıştırıp sabah birimizin eline tutuşturulan silah, gece karşı grubun militanına kullandırılmadı mı? Çok değil, tüm bunlar orta yaşa gelmiş her Türk insanının bildiği o kanlı günlerin halen acılarına yas tutulan günlerinin resmi değil mi? Şimdi değişen sadece kullandığımız sloganlar, birbirimizi en olmadık aşağılayıcı sıfatlarla susturmak; çok ama çok tuhafıma gidiyor; birbirimizi ne kadar kolayca “Vatan Haini” ilan edebiliyoruz, doğrusu aklım almıyor. Haberin konusu, ısınmakta olan Karadeniz sularının kaynamaya başlamadan önce, devletin çeşitli birimlerince yapılan değerlendirmeler sonucu bu ateşin içinde yanmamak ya da kenarında daha az kavrulmak için alınabilecek pozisyon belirleme değil midir? Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı ve daha nice yan ve alt birimleriyle tümden “Vatan Hainleri”nin eline geçti de haberimiz mi yok? Dikkat ediyorum yılların birikimine sahip diplomatlarımızdan, akademik çevrelerin stratejistlerinden, Sivil Toplum Kuruluşlarından dişe dokunur itirazlar yok. Sadece ve sadece bu konuyu iç siyaset malzemesi yapan popülist politika üreten siyasiler taraf olarak bir şeyler dillendirmeye çalışıyorlar. Bunların da önümüzdeki çok yakın zaman diliminde Karadeniz sularında patlaması kuvvetle muhtemel, hatta kaçınılmaz Rusya-ABD-NATO fırtınalarına ilişkin bir öngörüde bulunduklarını göremiyoruz. Onların tek derdi iç siyaset. Gelin, birbirimizi çok kolay bir şekilde “hain” ilan etmeden önce, bir kez daha soğukkanlılıkla dünümüzü ve günümüzü, aydınlatabildiğimiz kadarıyla da geleceğimizi yönelik sezgilerimizi kullanalım. Yurttaş sesi olarak, alınması gereken pozisyona milli dava katkısı/toplumsal inisiyatifi daha soğukkanlı olarak haykıralım. Ama suçlamadan, kırıp dökmeden, öfkelerimizin esiri olmadan, soğukkanlılıkla yapalım bunu.