Sürünmekte olduğumuz ve daha derin çamurlarda boğulmamız için harç karanların karşısında düştüğümüz aczin dramatize edildiği bir göz yaşı seansı sanki Umur Talu’nun anlattıkları. Oysa, ömrümüzün elverdiği döneminde hatırlayıp yaşadıklarımızdan sadece bir tutam gösteriyor Sayın Talu.. daha bunlara eklenecek o kadar çok olay var ki, say say bitmez; Kahramanmaraş olayları mı dersiniz, Çorum olayları mı dersiniz, Madımadık neronluğundan Başbağlar cinnetine daha nice nice devletin aydınlatamadığı(!), ya da halının altına süpürüp göstermelik temizlik yaptığı daha bir nice olaylar ve gele gele Ergenekon diye hamasi bir algılamayla özdeşleştirilen yapılanmaya dayandı. Dayandı dayanmasına da, bu çıbanın deşilmesine, töhmet altında olanların aklanması, pisliğe bulaşanların da cezalanması için Yargı safhasına azıcıkta olsa bel bağladığımız süreç, dün(3 Eylül 2008) itibariyle bir kez daha akim kalmaya mahkum edildi. Artık ne suçsuzlar, beraatlerinin toplumsal kabulünü; ne de suçlulular, mücrimliğin pişmanlığını yaşayamayacaklardır. Yargının en bağımsız-yansız-hukuki kararı bile şaibe altına girmiştir. Geçmiş, geleceğin aynası.. ya da gelecek, geçmişin aynası olmaya sürdürecek ki, Sayın Talu’nun son cümlesinde dillendirdiği “Hafıza-i devlet, isyan (herhalde NİSYAN olacaktı) ile maluldür!” özdeyişi bizi düşündürmeye ve tarihe not düşmeye devam ediyor.