Çok üzücü bir durum, ama ne yazık ki, bu çark hemen hemen birçok belediyede büyük ölçüde böyle dönüyor. Dürüst çalışan belediye başkan ve yetkililerini tenzih ederim. Ama çok zengin ya da kendilerini güçlü sanan bazı hayâsızlar Milletin hakkını böyle yiyorlar. Bu sadece imar konularında değil, hazine, orman, kıyı, vakıf, belediye arazilerinin ve hatta arkası olmayan şahıs arazilerinin işgal yoluyla iç edilmesi Türkiye’mizde çok olağan hale geldi. Ve hatta devletin bazı yetkilileri dahi güya devlet adına, kanun, nizam tanımadan bu işgale önayak ya da alet oluyor. Bir belediye başkanı kanun nizam tanımadan adeta eşkıyaca mal sahibine “burayı bana vermezsen yerini yeşil alana çevirim” diyebiliyor. Ve direnenleri mağdur ediyor. Hakkını ara, en az 10 sene sürüyor. Belki de çok daha uzun yıllarca. Hâlbuki gerçek demokrasilerde adalet anında gerçekleşmelidir. Geciken adalet zulümdür. Dünden bugüne bunun çok çok örnekleri gösterilebilir. Bazı Milletvekilleri, bazı sivil ve askeri üst düzey bürokratlar, bazı köşe kapmış yazarlar, gazeteciler, çizerler, bazı zengin iş adamları ve bazı uyanık politikacı ve bukalemun türü bazı vatandaşlar bu tür konularda maharet kazanmışlardır. Bunun daha da huzur bozucu olanı var. Herhalde İstanbul’daki çok kıymetli tarihi yalıları duymuşsunuzdur. Mal sahiplerini tehditle, yaralama ile kaçırma ya da öldürme ile ve hatta bazen sahte kişilerin, sahip kimliğine büründürülerek yaptıkları tapu işlemleriyle çok fırıldaklar döndürülmektedir. Bu işlerde mafya sektörü oluşmuştur. İhalelerde dönen oyunlara da dikkat çekmek isterim. Bu tür gayri yasal işlemler dün vardı, bugün de var, maalesef yarında olacaktır. Bunun çözümü adaletin sağlanması ve bu tür işleri yapanların anında cezalandırılması ve devletin yapacağı mücadeleye herkesin katkı sağlamasıdır. Yoksa sadece kolluk kuvvetlerinin ya da yargıçların gayretleri yeterli olamıyor. Bir insan ALLAH’tan korkmadıktan sonra ondan her türlü kötülüğü bekleyin. Ama benim asıl anlamakta zorluk çektiğim tecrübeli bir vekilin, hatta bir genel başkan yardımcısının bu tür pis işlere nasıl karıştığıdır. Hatta karışmayı bırakın bizzat imzası ile belgelendirmiş. Bu zat hiç kimseden korkmuyor mu? Hadi diyelim hiç kimseden korkmuyor, Allah’tan da mı korkmuyor. Bundan sonra Sayın Dişli’nin bir başka hatasını aramaya gerek yok. Sadece bu olay onun namuslu insanlar gibi derhal milletvekilliği başta olmak üzere bütün sıfatlarından istifa etmesidir. Bu olay bütün AKP’li milletvekilleri dâhil bütün vekilleri ve keza TBMM’ni Halkın nazarında zan altına sokmuştur. Acaba her vekil de aynı şekilde mi hareket ediyor, fakir fukaranın hakkını yiyor, diye.