Gülay hanımefendi, yaptığım yoruma ilişkin oldukça kapsamlı sorular yöneltmiş; becerebildiğim kadarıyla düşüncelerimi açmaya çalışacağım. Yorumunuz ilk blokundaki sorunuza cevap; merhum Ecevit beni ve benim gibileri neden ürkütüyordu? Belki 1977 Haziran Genel seçimleri gecesi, kirada bulunduğum eve taciz ateşi açılması, adını vermek istemediğim ilçe yönetimindeki siyasilerin kirada olduğum evi tahliye etmemi ev sahibinden istemeleri, beklentilerine cevap alamamaları olabilir mi? Aynı yılın mahalli seçimlerinden sonra Sayın Ecevit’in “Güneş Motel pazarlıkları” sonucu Adalet Partisinden transfer ettiği “11 Altın Adam”ın tamamına kabinede birer koltuk verilmesi, bu bakanlardan ikisinin Ecevit dönemi icraatlarından ötürü Yüce Divan’da yargılanıp mahkum edilmeleriyle son bulan icraatları olabilir mi? Yıllık iznimde 1000 km uzaktaki bir bölgede oturan yaşlı anneyi ziyaretinizde, annenizin sizden yemeklik yağ bulmasını istediğinde ilçede yemeklik yağ bulamayıp size verilen bir tüyoyla araya aracılar koyarak ilçe dışında bir köy evinden fahiş bir fiyata 5 kiloluk SABAH marka bir yağı bulabildiğiniz için annenizin göz yaşına şahit olmanız olabilir mi? Daha benzin, mazot, tüpgaz kuyrukları cabası. Önce can derdi diyelim ve bir-iki örnek verelim: 1-İstanbul Üniversitesi’nden çıkan 100'e yakın öğrencinin üzerine bomba atılması ve silahla ateş açılması sonucu “16 Mart Katliamı” olarak anılan olayda, 5 kişinin ölmesi, 47 kişinin yaralanması, 2- Malatya’nın Adalet Partili Belediye Başkanı merhum Hamit Fendoğlu düzenlenen paketli süikast sonucu kendisi, gelini ve torunu parçalanarak can verdi, 3- MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlı,oğlu Mustafa Haşatlı ile birlikte evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 4-Halen izleri silinemeyen “Kahramanmaraş Olayları”.. İşte Gülay hanımefendi, yaşadığımız Türkiye gerçeğinden bir kesit.. bu tabloda en göze çerpan obje ise bir tahteravalli; bir ucunda Ecevit’in diğer ucunda Demirel’in oturduğu melun tahteravalli. İkinci bloktaki ilk soruya cevabım; Türk solunun inançlara bakışı ve yaklaşımını sizinle daha öncede tartıştık. Siz bana evrensel sol anlayışı emsal göstermeyin; Türk solunun inançlara bakışı, demokratik evrensel ölçütlere hiç mi hiç uymuyor. Diğer kişisel konu; hakça paylaşım yapılsaydı, ben ondan zararlı değil, inanın çok ama çok karlı çıkardım. Şu anda bile öyle bir ütopya hayata geçirilebilse, Türkiye’nin en karlı çıkacak kesiminin baştaki dilimlerinde yer alacağım bir “varlık” sahibiyim. Ak Parti’nin inançlara bakışının savunuculuğu bana düşmez. Beni ilgilendiren, o da sadece oy vereceğim zaman, düşünceme en yakın ve en uzak olan yelpazeden kendimi bulduğum değil, kendime yakın bulduğuma oy vermek. İkinci bloktaki son sorunuza gelince; bu ülkenin toprakları üzerinde 73 milyon bireyin hakkı eşit. Dikkat edin, yararlanıp yararlanamama noktasından değil; hak sahipliği ölçütüyle bakıyorum; hepimiz hak sahipliğindeki payı birbirine eşit olduğuna yürekten inanan biriyim(devamı geliyor)..