Dünya siyasetinin odaklandığı bazı akımları benimsiyorsanız, hele hele o odakların da içinde yer almak istiyorsanız, bunların “değer” olarak ortaya koyduğu argümanları içselleştirmek zorundasınız. Bu argümanlardan sizin anlayışınızla tam örtüşmeyen unsurları ret ederek değil, ancak daha iyi bir alternatifin olduğunu ortaya koyar, mücadelesini verir, onu odakta yer alan yandaşlarınıza/paydaşlarınıza kabul ettirirseniz, o zaman o size ters gelen “dikenli” sahadan kurtulmuş olursunuz. Bu çerçeveden baktığımızda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasi söyleminin oturtulduğu altı ilkenin değişmez, değiştirilemez dogmatik anlayışının çağdaş demokratlıkla, sosyal demokratlıkla hele hele Sosyalizmle bağdaşıklıkla uzaktan yakından alakasının olmadığı açık. Şu yaşanan son olaydaki komedi cidden tam bir absürdlük; Sosyalist Enternasyonal, size değer vermiş, başkan yardımcılığını almışsınız, sonra takıntınız militarist anlayışınızı onaylamadığını görüyorsunuz ve gidip kendi görüşlerinizi açık açık ortaya koyup uluslar arası arenadaki yerinizi koruyacağınıza, siz diyorsunuz ki, beni, siyasi anlayışımı, demokratlığımı sorgulayamazsınız; sorgulamaya kalkışırsanız, ben de çeker Ayaş’taki Dut Festivali’ne giderim.! Ne kadar “sosyal”, ne kadar “demokrat” ve ne kadar “sosyalist” olduğumu, hık deyici yandaşlarımla dut yiyerek kameralara poz veririm, sizinle olmam. O zaman sormazlar mı adama; Ayaş’ta Dut Festivali’ne katılmakla gösterdiğiniz hamasi duruş ve popülizmle Sosyalist Enternasyonal’e katılmanın ayırdında değilsen, başkan yardımcılığında işin ne diye?