Bu tür uygulamalar, ne kadar Yugoslavya ya da dünyanın bir başka yerindeki ayrışmaları çağrıştırırsa çağrıstırsın, Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısına zerre kadar zarar veremez. Çok basitçe kendimden örnekleyeceğim: 1-Etnik olarak annem ve babam Rişvan kürdü. 2-Birinci eşim(rahmetli oldu) babası Kafkas göçmeni Çerkez, annesi Kınık boyundan olduğunu sandığım özbe öz Türk. 3-Rahmetli eşimden olan büyük oğlum Tarar asıllı Balıkesir’li bir ailenin kızı ile evlendi. Büyük kızım, hem anne hem baba tarafından Türk asıllı bir gençle evli. Küçük kızım, annesi Boşnak asıllı, babası Türk bir delikanlı ile evli. Bu üç çocuğumdan şimdilik dört torunum var. 4-Şimdiki eşim anne baba Türk, ondan da bir oğlum var.. Amacım kendi şeceremi ortaya koymak değil; bu yaşadığım olgu bin yıldır bu topraklarda yaşanıyor ve bir kimlik ayrışmasına izin vermeyecek kadar iç içe geçmiş bir yumak. Bunu hiçbir güç çözemez ve ayrıştıramaz; çünkü bunu çözmek, sosyal boyutu itibariyle eşyanın tabiatına aykırı. Öte yandan bir başka unsur; dedesinin biri Balkanlarda, diğeri Necid çöllerinde kan ve ter dökmüş, kanını döktürmüş bir neslin ahfadı olan günümüz aklı başında insanı, niçin Edirne’den, Kars’tan; İzmir’den Hakkari’den; Sinop’tan Hatay’dan, kısacazı bu ülkenin herhangi bir santimetrekaresinden niçin vaz geçsin ki? Boş hayal kuranlar da, o hayallerden korku üretenler de bu Anadolu toprağının hamurunu oluşturan temel unsurlara dikkatlice bakarlarsa, görecekleri gerçek şudur; Ayrışmak istesekte biz ayrılamayız.