Leş kargaları, avlarının can vermesini bile beklemeden saldırıya geçerler ya, doğal vahşi hayatın bu acımasız olgusunun benzerini bazı iç-dış koalisyon odaklarının Türk siyasi hayatına adapte etmeye çalışmaları gün geçtikçe daha belirgin, açıktan açığa pervasızca sürdürülüyor. Bu çabaların Abdüllatif Şener, Mesut Yılmaz, Kemal Derviş, A.Necdet Sezer gibi farklı farklı isimler etrafında toparlanması için yapılan çalışmalardan herhalde en şanslı olanı, Kemal Derviş’in etrafında şekillenecek gibi. Türk ekonomisinin kaymağını Anadolu sermayesi ile paylaşmak istemeyen 500 kadar ailenin oluşturduğu TÜSİAD, medyanın en büyük grubunun gücünü de arkasına alarak yeni bir Kemal Derviş krizinin planlamasını yapıyor! Bu cümlemin tersliğini açmam lazım; “krize çanak mı tutuluyor” sorusunun cevabı EVET. 2001 krizi ile beraber birkaç ufak tefek zayiatın dışında, TÜSİAD üyesi iş adamlarının servetleri aritmetik değil, geometrik olarak katlandı. Blançoları az çok takip eden herkes bunu açıkça görebilir. Bir gecede ülke ekonomisini yüzde elli küçültüp hala ceremesini çektiğimiz saçma sapan programın mimarı Kemal Derviş için dillendirileceği ifade edilen söylemdeki masumiyete bakın; “işveren olarak küçülmek istemiyorsan, işçi olarak işsiz kalmak istemiyorsan Kemal Derviş’in siyaseten önünü açın” denecekmiş. Pes yani.. pişkinlik, arsızlık, utanmazlık olur da bu kadar olur. Haberin satır aralarından gördüğüm manzara şu; Ak Parti’nin kapatılması yeterli değil, Baykal’ın Cumhuriyet Halk Partisi’ne de tırpan atılacak gibi görüyorum. Tüm mesele, ABD’nin ortadoğudaki çıkarlarına kayıtsız şartsız evet diyecek bir yönetim kurmak. Sayın Başbakan’ın ABD ile “kazan-kazan” pazarlık anlayışında inat etmesi, ipinin çekilmesi için yeterli oldu. Bundan sonra aranan lidere biçilen misyon “ver-kazan” olacaktır.