Bu kitabı henüz görüp okumadım. Ancak eğer kitabın ana kurgusu haberde yer aldığı gibi ise, bu “Çıkış Yolu” değil, olsa olsa “Çıkmaz Sokağa Davet” başlığına iliştirilebilecek çağdışı zavallı bir mantığın ürünü olabilir. Küba’nın bile dışa açılma yolları aradığı, Burma(Birmanya – Myanmar)’ın ancak korkunç bir felaket sonrası içler acısı halini görebildiğimiz veya “Ölüm Tarlaları”ndan 2 milyon insanın gömüldüğü toplu mezarların mimarı Pol Pot(Saloth Sar) rejiminin 1975 lerde Khemer Rouge (Kızıl Kmerler) eliyle Kamboçya’da gerçekleştirdiği dış dünyaya kapalı toplum modeline öykünmek, 21.yüzyıla girmiş Türkiye’de olsa olsa bir ruh hastalığının depreşmesidir. AB projesi, bence de sorunlu; Nato, üyelerinin kendi içindeki güç dengelerine göre pozisyon alan bir kuruluş; İslam Konferansı Örgütü, özellikle İsrail karşısında cılız ve korkak. Tüm bunlara karşın yine de kendimizi bunlardan soyutlamamız mümkün mü? Birleşmiş Milletler’deki herhangi bir kararın ulusal çıkara aykırı olması, size onu durdurma gücü verebiliyor mu ki, kendinizi dünya güç odakları ile temas içinde olmaktan soyutlayacaksınız. Bu ham hayal/düşüncelerin ahmakça olduğunun sayısız örneklerini vermek mümkün, bu yorum sınırlarına aşar/sığmaz. Yugoslavya dağılırken Bosna Hersek, Kosova olaylarını hatırlatmak, sanırım yeter.