Ortada bir problem var; Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasanın 148. maddesini genişleterek yorumladığına ilişkin karar. Basına yansıyan gerekçeler doğru ise; karara dayanak olan gerekçeler kelimenin tam anlamı ile VEHİM ürünü ve varılan karar da VAHİM bir karar. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 411 milletvekilinin oyuyla yani parlamentodaki temsilin %80’ine tekabül eden dört partinin 411 oyla gerçekleştirdiği 10. ve 42. maddenin değiştirilmesine ilişkin bir Yasama görevi var. Yasama işi doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işidir. Ama şimdi ortada “travmatik” bir vakıa var. Türkiye’deki yarım canlı demokrasi nereye gidiyor, belli değil. Demokrasinin yuvası parlamento, fiilen askıya alınmıştır; tıpkı darbe dönemlerinde olduğu gibi. Tek fark; şimdilik gözaltına alınan parlamenter yok ve Yasama, Yürütme Erkleri “vesayet” altına alınmışlardır. Aydınlar, hukukçular, düşünce adamları kaç gündür konuyu tartışıyor ve bir yere oturtamıyorlar. Umarım yayınlanması gereken/beklenen gerekçeli karar, tatmin edici olsun. Ahmet İyimaya’nın teklifinin makul olup olmamasından öte, öncelikle bu tıkanıklığın aşılması için, bu travmanın doğurduğu keşmekeşin ortadan kaldırılmasına katkısı olabileceklerin katkıda bulunması gerekir. Ahmet İyimaya’nın önerisini uçuk/kaçık bulanların çözüme taraf iseler, katkı vermeleri ya da “vesayet” altına alınmış parlamentonun fiiliyatta ortadan kaldırılmış varlığını hukuken de sonlandırdıklarını ilan etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Eğer gerekçeli karar, basına yansıdığı gibi ise, bütün Milletvekilleri ya karşı tavır almalı ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nd “fuzuli şagil” konumunda kalmaktansa, istifa etmelidir.