Eğer mesele 1 Mart Tezkeresi’nin “kan davası” olarak sürdürülmek isteniyorsa, canları sağolsun. Geçmişte olduğu gibi Ortadoğu’ya uzaktan kumanda ile hükmetmenin mümkün olmadığını 2003’tenberi acı acı görüyorlar; bataklığa saplandılar, kendilerine uzanacak el arıyorlar. Hele bir de ufukta görülen potansiyel bir İran bataklığı var ki, bugün bizi “çizerim ha!” diye tehdit edenlerin tavrını, “mezarlıktan geçen korkağın ıslık sesi” olarak anlamak gerektiğini düşünüyorum. ABD Kongresi’nin önde gelen isimlerinden Mark Kirk “Türkiye’nin ABD gözünde büyük kredibilite kaybettiğini ve artık Ortadoğu’da güvenilmez bir aktör olarak görüldüğünü söyledi ve hükümetin içeride popüler olmak için dışarıdaki imajına büyük zarar verdiğini iddia” etmiş etmesine de Lübnan-Suriye, Suriye-İsrail diyalogunun nasıl başarıldığını, Irak’a Komşu Ülkeler toplantısının neden ve nasıl İstanbul’da gerçekleştirildiğini düşünmek istemiyor ya da küçümseyerek görmemezlikten geliyor. “Washington’un gözünde Türkiye’nin etkisi oldukça sınırlı. Mart tezkeresi tarihi bir hataydı. Ve bu günkü yeri o karar belirliyor. Karar hükümete ait ve ABD’nin Türkiye ile ilgili imajı da bugünkü Türk hükümetinin şekillendirdiği bir imaj” buyurmakla, aslında Ak Parti’nin “Amerikan işbirlikçisi ve kuklası” olduğu yönündeki propagandanın da temelden yoksun olduğunu itiraf ediyor. “İran’a saldırı yalnızca İran, İsrail’e ya da Körfez’e saldırırsa gündeme gelir. O zaman da ABD Azerbaycan, Bahreyn ve Kuveyt’ten yardım bekleyecektir” efelenmesine “Türkiye’den ne bekleyecektir?” sorusuna da, “Hiçbir şeye karışmamasını. Belçika gibi” ifadesi ile asıl çekincesini ortaya koyuyor. Türkiye bu günkü duruşu ile demek ki, Amerikan çıkarları için bir tehdit oluşturuyor. Mark Kirk ve onun gibi düşünenler için son söyleyeceğim şu; Türkiye’de sadece hükümet değil, bir de Ortadoğu’nun en büyük silahlı gücü Türk Silahlı Kuvvetleri var.