YORUMLAR
Toplam 69 yorum var. Onay bekleyen yorum yok.
Misafir 17 Ocak 2011 Pazartesi 10:47

Zihniyetin içeriğinde "LAİKLİĞİN" esamesi yok ise,Ülkenin her sokağının köşebaşına "biz LAİK bir Ülkeyiz" demekle,Ülke Laik olmaz.Sevgili OWLEYE nin de vurguladığı gibi,bir transplantasyon yöntemi ile uygulamaya çalışılan Laiklik,tıpkı CHP nin 1960 lardan itibaren "biz sosyaldemokrat partiyiz" söyleminin "absük" bir şekilde lafta kaldığı gibi,sözde kalmaya devam eder gider.Zihinsel evrime uğrayamayan toplumları,zorlamalarla devrim niteliğinde adımlar attıramazsınız.H.Tahsin.

Yorumu oyla      54      50  
Misafir 17 Ocak 2011 Pazartesi 03:03

OWLEYE, Ornegin Firanda'da Avusturya'da ulkelerini yonetirken aldiklari kararlarda, papanin veya herhangibir din adaminin agzina bakmiyorlar degil mi. Avusturya'daki toplumsal hayat, kanun ve kurallar Firansa ile birebir ayni olmadigini da soyleyebiliriz herhalde. E Avusturya Firansa'nin dogusunda kaldigina gore onlar da oryantalizm mi yapmis oluyorlar. Sonucta insanligin urettigi bir degeri kendi sart ve kosullarina uyarlamak icin snob avrupalilarin urettigi bir kelimeyi kullanmak reva midir..

Yorumu oyla      54      53  
OWLEYE 16 Ocak 2011 Pazar 23:11

Laiklik ise bizim medeniyetimize yapılan organ transplantasyonudur..Operasyondan bir zaman sonra organın dokuya uymadığı ortaya çıkmaya başlamıştır.. ( inönü dönemi ).. Cerrahi bir başarı mevcuttur pek tabii..Sekülarizm den kotarılmış haliyle laiklik de uygulama şeklinden ödün vermiştir..Diyanetin kurumsallaşması ve gayriislami cemaatin de vergileri ile hayatlarını idame ettirmeleri bile laikliğin bu oryantalist yorumunun komedisidir..

Yorumu oyla      58      49  
OWLEYE 16 Ocak 2011 Pazar 23:03

Değişim veyahut devinimler daima ileri yönde olmaz...Akli gelişimin baskılandığı , yoksayıldığı toplumsal gruplar, (gustav le bon a göre ordu cemaat ve tarikat )erk ile ilişkili takıntılarını yapılarına borçlu olduklarından asla toplumun geneline yayılabilecek bir iyileşmenin müsebbibi olmazlar..Sosyal zekanın geç erişkinlikten itibaren hapsedildiği bu tip kurumsal nitelikli grupsal birlikteliklerin temsilcilerinin zanları, ortak çıkara hizmet ettiği aşikar kabullenimleri mevcuttur..

Yorumu oyla      58      49  
Misafir 16 Ocak 2011 Pazar 17:06

"Türkiye’de değişimin özellikle iki dinamik unsuru var; cemaatler ve Kürtler. Liberaller ve diğer kesimler bu iki toplum kesimine destek veya yardımcı oluyorlar. Bu iki kesimin ise değişimden anladıkları ve amaçladıkları demin işaret ettiğim laik ve üniter yapıda değişim noktasında." Yazar Cumhuriyetimizin basbelalarini net bir sekilde yazmis. Buna ek olarak beceriksiz, ongorusuz, cesaretsiz ve dusuk algiya sahip politikaci ve ust duzey burokratlari da sayabiliriz..Yildiray

Yorumu oyla      57      56  
Misafir 15 Ocak 2011 Cumartesi 10:09

03:05 ,yorumcu arkadaşım eksik yazmışsın,müsadenizle ben tamamlıyayım.....çal çırp,soy zulalal,sonrada yüksek/Yüksek tepelerde /temiz temiz AKLAN...Ne Demokrasisi, Demokrasi bu millete fazla,Dipçiği tepelerinden indirmeyeceksiniz.Ne diyor Çetin Paşam,"Tepeleme var,TEPELEME." O günleri özlemle bekliyorum,tepelemenin olacağı günleri özlemle bekliyorum...Mülayim.

Yorumu oyla      58      58  
Misafir 15 Ocak 2011 Cumartesi 03:05

Bravo Mülayim Kardeş. Haklısın. Bu kadar Özgürlük, Bu kadar Demokrasi bu Cahil, Geri kalmış Millete fazla gelir. Bu işler KÜLTÜRLÜ Milletlerin işidir. Bizimkilere yetki versen ilk önce ya babasını keser ya da kardeşlerini!!! Fransızlar ne diyor? Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik!!!Ya Bizimkiler? Benim (memurum)Halkım işini bilir! Çal,çırp,hazine arazilerini yağmala,soy, vergi kaçır,servetleri dışarı yolla, devletini kazıkla, o da yetmedi faize kar payı de Allah'ını kandır!!!

Yorumu oyla      56      55  
Misafir 15 Ocak 2011 Cumartesi 00:28

Sayin Mülayim,sizin bu yaptiginiz sanal alemde demokrasiye bir darptir,iyiki demokrasinin sizin gibi bir bekcisi yok,sende yetki olsa idi karne ile demokrasi verirdin.Bazilari kelle koltuk insanima biraz daha fazla demokrasi ugrasi verirken,Mülayim de burda biraz daha az demokrasi mücadelesi veriyor.Mülayim,sen kesinlikle Ampulcu degilsin ve olamazsin!!

Yorumu oyla      59      52  
Misafir 15 Ocak 2011 Cumartesi 00:09

23:30 Mülayim kardeş,Demokrasinin ve Özgürlüklerin kısıtlı olduğu veya hiç olmadığı bir ülke istiyorsanız,sizi K.Koreye veya İrana gönderelim, isterseniz Suudi Arabistana da gönderebiliriz.Demokrasi ve Bireysel Özgürlükleri, Türk halkına çokmu görüyorsunuz.H.T.

Yorumu oyla      62      52  
Misafir 14 Ocak 2011 Cuma 23:49

Mülayim arkadasim,bu yorumu buraya gönderirken hic iciniz ciz yapmadimi? Daha önceden kendini entel zanneden bir kac kisidende bu tür yaklasimlari medyada takip yapmistik,lütfen bana söylermisiniz bu Necip Millete bunu nasil yakistirabiliyorsunuz? Her seyin fazlasi zarar tezinizide bir daha gözden gecirin, o sizin dediginiz seyler" uyku,asiri yemek ve asiri gülmektir" Kesinlikle hic bir okuyucu ve yorumcu bu yazisindan ötürü Mülayime arti vermesin,eksinin fazlasi zarar degildir:))) BG

Yorumu oyla      60      51  
teyze 14 Ocak 2011 Cuma 23:47

Mülayim yorumcu size hiç yakıştıramadım bu yorumu.Neden fazla gelsin?Fazla gelirse komşularımıza ihraç ederiz.

Yorumu oyla      59      51  
Misafir 14 Ocak 2011 Cuma 23:30

H.T., Sürekli Demokrasi ve Özgürlükten bahsedip,Demokrasi ve Özgürlüklerin geliştirilmesini istiyorsunuz.Bu kadar Özgürlük, bu kadar Demokrasi, bu Millete fazla geleceği,hiç aklınızdan geçmiyor mu? Ne demişler, "herşeyin fazlası zarardır". Mülayim.

Yorumu oyla      59      52  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 19:20

Türkiyedeki Mevcut Devlet AYGITININ,mevcut yapısını savunmak,SOSYALDEMOKRASİ felsefesinin içinde yer bulamaz.CHP nin en büyük eksiği ve hatası,sistemin bünyesindeki kilikleşmiş yapıların,deforme olmuş yapıların,AVUKATI konumuna düşmektir.Sosyaldemokrat bir PARTİ,böylesi bir Devlet AYGITININ savunucusu olamaz.19 cu asrın demode yapılanmalarını savunmak,Sosyaldemokrat bir Partiye uymaz.Uyup uymıyacağını,S.Enternasyonale üye olan bir gelişmiş batı Partisine sorulup öğrenilebilinir.H.T.

Yorumu oyla      58      53  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 19:15

Hal böyle oluncada,seçimin galibi şimdiden mevcut iktidarmış gibi görünebilir.Oysa bu durumu değiştirmek Muhalefetin elindedir.Mevcut yapıları savunmadan,yeni yapıları hazırlayıp halkın önüne koymak zor değil.Ben sn Yazarımıza hitaben buradan İDDİA ediyorum.ve diyorum ki,CHP yi Gelişmiş Batı standartlarında bir SOSYALDEMOKRAT yapıya kavuşturun,Türkiyede İKTİDAR koltuğuna oturun.Partideki değişimi gerçekleştirin,bu iddiam gerçekleşmezse,boynumda DELİ tasması ile Kızılayda dolaşacağım.:) H.T.

Yorumu oyla      57      51  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 19:10

2011 Haziran seçimlerinin ana ekseni Yeni ve Demokratik ANAYASA tartışmaları üzerine kurulacaktır.Zira Türk toplumu DEĞİŞİM ve dönüşümü istiyor.Bunun işaretini %58 ile gördük.Değişimi ve dönüşümü "ben daha iyi yaparım" söylemini halka kim daha iyi anlatabilirse,seçimin galibi o parti olacaktır.Mevcut düzeni ve sistemi savunmaya geçenler,ağır hezimete uğrayacaktır,bu hezimet %42 ye de benzemiyecektir.Tartışmayı farklı eksene çekmek isteyenler,mevcutlarını dahi muhafaza edemiyecektir.H.T.

Yorumu oyla      57      50  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 18:45

3 Kasım 2002 seçimlerinde,zamanın Koalisyon hükümetine mensup Partilerin BARAJIN altında kalmasının en önemli üç FAKTÖRÜNDEN biri de,Dönemin Hükümetinin ŞAİBELİ işleridir.Şaibe Faktörü Türk Halkının vicdanında o derece yara açmıştır ki,muhabbeti halk arasında hala süregelmektedir.Oysa ŞAİBELİ işlerden ötürü Yüce Divana gönderilenlerin tamamı beraat etmişlerdir.Pekala Halkın Vicdanında BERAAT etmişlermidir?HAYIR,Tamamı Halkın Vicdanında hala MAHKÜMDUR.Nedeni nedir? sorgulanmalı.H.T.

Yorumu oyla      57      51  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 18:37

Yasamada görevde bulunan vekillere dokunulmasından yana değilim.Her Vekil,görev süreleri sonunda,dokunulmazlık zırhından çıkmaktadır.Zırhdan çıktığı andan itibaren de YARGININ kucağındadır.Ayrıca haklarındaki davaların ZAMAN AŞIMI da yoktur.Bana bir M.Vekili gösterinki,görev suresi sonunda,yargılanması sonucunda MAHKÜM olmuştur.Böyle bir durum varsa bile istisnadır.Hiçbir parti hırsızı,arsızı,bünyesinde yaşatmaz.İstisnalar hariç fezlekelerin çoğunluğu hikayedir.Sorun Yargıdaki yapıdadır.H.T.

Yorumu oyla      57      51  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 18:16

Sevgili AB,Ben 27 Mayıs 1960 sonrası Türk siyasi hayatının yakinen biliyorum,yakından biliyorum.Benim vurgu yaptığım,Denetimsizliktir.Hiçbir kurum,hiçbir kişi denetimsiz olmamalı.1960 sonrası TBMM de görev yapan yasama üyeleri içerisinde,yasa dışı işlere bulaşanları,Milletvekillikleri düştükten sonra hapse girdikleri istisnadır.Yüce Divana gönderilip mahküm olanları da zatan Yasama kurumu göndermiştir.Bazılarıda yüce Divan tarafından AKLANIP,Millet Vicdanında MAHKÜMDURLAR.Mesele denetim.H.T

Yorumu oyla      57      51  
-AB- 13 Ocak 2011 Perşembe 16:45

Yer darlığından kendimi ifade etmekte zorlanıyorum ama savcıları ve hakimleri aynı sepet içerisinde ele almak kanımca ilk büyük hatadır. Tartışmaları ise AKP sistem karşıtıdır diye bir ön kabul ile başlatmak bir diğer hatadır. İktidarda her kim olursa, ne kadar "değişimci" veya "statükocu" olursa olsun önce siyasetçiyi kendi yargısına güvenebilir hale getirmelidir. Dokunulmazlıkların dokunulmaz kalmasının temel sebebi bile bu güvensizlik değil mi? Tek denetim değil sistem-anlayış hatalıdır. AB

Yorumu oyla      64      50  
-AB- 13 Ocak 2011 Perşembe 16:27

Sevgili Hasan abim, Yargıtay-Danıştay üzerinden ele almışsınız fakat ben farklı bir açıdan ele alacağım. Hakimler ve Savcılar: Savcılar, Devlet adına iddia makamı oldukları için denetimi farklı olabilir. Hakimler ise Millet iradesi kıspesi altında Siyasi iradenin insafına bırakılamazlar. Gelişmiş AB ülkeleri dediniz ama süregelen değişim anlayışı Avrupa Yargıçlar Birliği tarafından çokca eleştirilmektedir. Denetimde siyasilere değil, hukuk normlarını esas alan Yargı Kuruluna ihtiyaç vardır. A.B.

Yorumu oyla      64      49  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 13:30

Hukuktan,Evrensel HUKUKTAN bahsedip,Demokrasiden dem vuran yapıların,27 Mayıs Darbesinin KURUCU MECLİS üyesine Genelbaşkan eli ile Rozet Takması anlaşılır gibi değil,Hadi 27 Mayıs Darbesinden vaz geçtik,aradan 50 yıl geçmiş değiştiğini(!) farz edelim.12 Eylül 1980 UCUBESİNİN Kurucu Meclisinde görev yapan şahısın,Partisinde Milletvekilliği koltuğunda oturması nasıl izah edilebilir.Böyle bir yapının DEMOKRASİYE yapacağı KATKI ne olabilir.Demokrasilerde DARBECİLER Mecliste değil KODESETE olur.H.T.

Yorumu oyla      62      54  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 13:24

Hiçbir DENETİMLERİ olmayan Yargıtay ve Danıştayın denetime tabi olacağına dair yasal düzenlemeler,Halkın İRADESİ olan TBMM komisyonlarında görüşülmeye başlayınca,Kurumda büyük rahatsızlıklara neden oluyor.Millet İRADESİNİN yansımış olduğu Milletin MECLİSİ,her dört yılda bir Türk Halkının DENETİMİNE tabi olurken,Yargıtayın ve Danıştayın Denetime tabi olmaktan neden rahatsız olduğu anlaşılır gibi değil.Gelişmiş tüm Avrupa Ülkelerinde benzer denetimler vardır.Bu Ülke çağı yakalıyacak ama zor.H.T.

Yorumu oyla      62      53  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 03:15

19.11 Yıldıray der ki "Ne söylediğini bilmiyen yorumcular var". Demekki "Azınlıkları polis, asker yapalım ki Türklerden atalarının intikamını misliyle alsın" demekle Kendileri ne söylediklerini gayet iyi biliyor. Korktuğuna göre demekki Türkler Azınlıklara evvelce epeyi bir şeyler yapmışlar ki gocunuyor! Yoksa 1915 Ermeni Soykırımın gerçekliğini mi kastediyor??? ne dediğini bildiğine göre yani....

Yorumu oyla      61      58  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 00:31

Simdi sirasi deyil ama,nasil secimler öne alinabiliniyorsa sevgili yazarimizin tarih vermesine ragmen özerklilk ile ilgili konuyu öne aliyorum.Anlamoiyorum arkadslar.. nedir sizde o9lan bu korkuyu,siz ya gücümüzün farkinda degilsiniz yada Özerklik fobileriniz var! El alem Türkün ve Türkiye´nin gücünü misyonunu biliyor sizler aman.. olmazlar ile kendinizi pisikolojik dertlere sokacaksiniz.Bu konu ile ilgili bu kadar yeter zannederim,Carsamba günü esas Horon günü,bütün hazirliklarinizi yapiniz.Cp

Yorumu oyla      62      52  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 00:17

Ben de tartışma başlayınca ilgilenip izleyenlerdenim Hasan abi. Televizyonlardaki tartışmalardan çıkardığım hadise şu: harem etkisi fazla abartılırken, Sultan Süleyman'ın diğer niteliklerinden bahsedilmiyor, hikaye uçkur hikayesi olarak sunuluyor diye kızılıyor. Aslında dizi The Tudors (VIII. Henry anlatılıyor) dizisinden etkilenerek, Osmanlı versiyonu gibi çekilmiş sanki. Ben, bugün gördüğüm üzerinden, beğenmeyen seyretmez, cezayı RTÜK değil, gerekirse izleyici kesmeli diyenlerdenim. A.B.

Yorumu oyla      61      51  
Misafir 13 Ocak 2011 Perşembe 00:10

00:01 TEYZE;Yani bu kadarida fazla ,biz seni havada ararken burda buluyoruz,bütün site pesinde acep ne oldu Teyze´ye!! Neyse bugün en tempel yorumcu ödülünü size veriyoruz...??

Yorumu oyla      61      51  
teyze 13 Ocak 2011 Perşembe 00:07

Gençlerle irtibatı hiç koparmadığım için nerde komik bir söz bulsalar bana postalarlar.Bu sözlerden bir tanesini bu konumuzun mana ve ehemmiyetine uygun gördüğüm için aynen aktarıyorum:Türkiyede vatandaşa,Hintçe alt yazılı olan,Çinli zencilerin oynadığı,dublajsız bir Japon filmi muamelesi yapılıyor.Bu sözü laikliğin tarifi-uygulanışı için uygun gördüm.

Yorumu oyla      61      52  
teyze 13 Ocak 2011 Perşembe 00:01

'Prodesse et delectare ' diye bir ilke varmış.Keyiflendirerek bir şeyden faydalandırmak demekmiş.Sayın yorumcular sizler için bilinen bir söz olabilir ama ben yeni duydum.Yeri geldi burda kullanıyorum.Yeni konumuzu ve sayın yorumcuların yorumlarını keyifle ve faydalanarak okudum.Teşekkürler.Etkili ve yetkililer her çözüme bir problem bulmaya harcaladıkları zamanı,bu yorumları okuyarak geçirseler onlarda çözümün bir parçası olur diye düşünüyorum.

Yorumu oyla      59      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 23:56

Diyanet İşleri Kurumunun günümüzdeki yapısı,Milli eğitim Bakanlığının 87 Yıllık felsefesi ve bakışı devam ettiği sürece,her iki kurumun iştigal alanına giren sorunlar,çözülemez,tam aksine sıkıntıları artırarak devam eder gider.Dünyanın GELİŞMİŞ hiçbir ülkesinde,bu iki kurumun mantığı ile,bu iki kurumun felsefesi ile hizmet veren bir "DEVLET kurumu" yoktur.Din bireyin konusu,bireyin tercihidir,Bilgi ve Eğitim ise EVRENSEL dir,görevli kurumların işidir diye düşünüyorum.H.T.

Yorumu oyla      60      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 23:48

Sevgili AB,ben pek dizi felan seyreden biri değilim.Bugünlerde gündemdeki tartışma konularından bir olan,RTÜK'ünde uyarı cezası verdiği "Muhteşem Yüzyıl" dizisini oturup bu akşam izledim.Tarih konusunda Akademik bir kariyere sahip olmamala birlikte,Türk Tarihini herkesle tartışabilecek gücü kendimde gören biriyim.Diziyi izledim,bu diziye neden ceza verildiğini,sorgulayıp durdum.Bir gerekçe de göremedim.Belli baskı merkezlerinin dayatması ile verilen ceza,Özgür düşünceye vurulan bir darbedir.H.T.

Yorumu oyla      63      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 23:42

ben bir vatandaş olarak vatanımın bir karışının bile federal bölge olarak ayrılmasının karşısındayım. Nerede bir bütünü yok etmek nerede parçalara ayrılmış adını ne koyarsanız koyun bir ülkeyi yok etmek daha kolaydır. sayın okurların takdirine sunuyorm.Gelecek beni torunlarım adına çok üzüyor. Vatanımızı ve geleceğimizi ALLAHA emanet ediyorum.Saygılarımla.T.A

Yorumu oyla      62      50  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 23:38

Dayatma ve baskıdan değil tam tersine siyasi öncelikleri konjektüre göre yönlendirmekten bahsediyordum. Zaten bu yeni bilgi çağı toplumunun en büyük şansı ve şanssızlığı enformasyonun yayılma hızı. Siyasetin toplumun sesi ve hizmetlisi olmak dışında bir de yönlendirici rolü vardır. Zaafiyet burada. Sivil toplum eksikliği var, rüzgara göre kıvrılma var, bu yüzden hepimizin "BEN DAHA FAZLA NASIL KATKI YAPARIM" diye sorması gerekir; herşeyi siyasilere bırakamaz. Bırakır da ama uyanınca üzülür. A.B.

Yorumu oyla      62      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 23:37

Günümüz Dünyasında yaşanmakta olan hızlı Entegrasyon sürecini görmezden gelirsek,bu ENTEGRASYON sürecine dinamizim veren ensturmanların neler olduğunu görmezden gelirsek,kendi dünyamızda kurguladığımız dar çerçeveli projeleri hedefimiz,idealimiz haline getirirsek,BAĞNAZLIĞIN kıskacına düşüp,kendi küçük dünyamızda debelenip dururuz.Bu atmosferden behemahal sıyrılıp çıkmalıyız.Yapıları kendi gelişim süreçlerinde,kendi athaletlerine bırakabilirsek,toplum doğru ve sağlıklı gelişim sürecine oturur.HT

Yorumu oyla      60      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 23:12

Dayatmaların ve baskıların istenilen neticeleri verdiğini düşünmek bir yanılgıdan ibarettir.Buna en bariz örnek olarak,kendi ülkemizin dünkü ve bugünkü sosyolojik yapısını mukayese ederek bulabiliriz.Fakat farklı bir polemik konusu çıkarmama adına,1917 deki Bolşevik Devriminin,1990 larda nasıl bir netice ile TÜKENDİĞİNİ,70 Yılı aşkın bir BASKI sürecinin,SSCB toplumlarına nasıl bir haleti ruhiye verdiğini görmemiz için, ilgili toplumların günümüzdeki yapısına bakmamız yeterlidir.H.T.

Yorumu oyla      59      50  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 21:16

halk perisan,Ülke iflas etmis bir durumda.Önünüze konan sadece iki secenek var 1.Isgal güclerine her konuda iteat edeceksiniz 2.Yada bize benziyecek kanunlari cikaracaksiniz.Zaten AB nin kurulus temelleri Türkiye de atilmistir.O yillarda verilen sözlerde siz bu devrimleri yapin gerisini bize birakin,sizi tercihli olarak aramiza alacagiz.Iste oynanan oyunun ne kadar tehlikeli oldugunu benligimizi kaybettirdikleri zaman anladik,onlara benzedik läkin bezdik beklemekten.GB

Yorumu oyla      57      49  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 21:08

Bir Tarihci olmama ragmen kendi capinda aylardan beri buralarda Yorum yapan biriyim, bayagida gömlek eskittim.Konuyu fazla uzatmadan sadete geleyim,her sey Ülkemizi isgal eden Birlesik güclerin telkin ve dayatmalariyla basladi,simdi bu tezimi burada acikladigima yorumlariniz ile beni bin pisman yapacaginizida bildigim halde yazacagim. Ülke dört bir yandan isgal edilmis,Ülkenin Genel Kurmayi bile isgalciler tarafindan tayin edilmis bir General! Sözüm ona,teslim alinmis bir Vatan parcasi GB ---

Yorumu oyla      57      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 20:46

Sevgili AB,"Oy avcılığı,manipülasyon,halkı yanıltma,kandırma" konularında sizinle beraberim.Fakat bu kandırma ve yanıltmaların süreklilik arzetmesi konusunda bir inancım yok.Çünkü,Günümüz Toplumu,Bilgi ve Bilişim toplumu.Geride kalan yıllarda,Bilginin ve enfermasyonun bu kadar süratli şekilde geniş bir alana yayılma imkanı yoktu.tabi toplumunda bilgilenme imkanı yoktu.Mesela biz Çapanoğlu ile şu anda Kuzey Avruda iletişim halindeyiz.Saniye değil salise ile.H.T.

Yorumu oyla      61      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 19:45

magluplari haline gelmislerdir.Din ile Bilimi birbirinden ayri ve bagimsiz görmek ,Din ile Bilimi de bilmemenin ve anlamamanin ifadesi olabilir ancak. Bilim; Allah´a inanan insanin sevgilisi bile sayilabilir,cünkü bütün ilimler O´nun güzelliklerini ve eserlerini anlatan,gül üzerinde ki "Bülbüller" gibidir. Capanoolu (3)

Yorumu oyla      60      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 19:36

Oysa Kuran´dan istifade eden Bilim adamlarinin Tip,Astronomi,Matematik,Fizik,Kimya vs.. pek cok ilim dalinda temelleri Islama ve onun kitabindan yararlanma suretiyle karanlik Orta cagda aydinlanmislardir.Müslümanlar Kuran´i anladiklari ve samimi olarak gercek temsil niteligi ile yasadiklari dönemlerde bilimlere öncülük ve Üsdatlik yapmislardir.Allah´in Kuran Kitabini okuduklari kadar Evren kitabini okumayi terk ettikleri ve Allah´in bilim dallarini ögrenmedikleri dönemlerde de maglublarin CP (2)

Yorumu oyla      60      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 19:25

Einstein dedigi gibi"Dinsiz ilim kör,ilimsiz din topaldir" Insan din ile dogru görebilir ve ilim ile hedefine ulasabilir.Öte yandan Kuran kiyamet noktasina kadar Evrensel boyutta sözler ettiginden,günümüzün bilimi O´nu anlamakta zorluk cekebilir.Kalp ve Akil fermuarlarini Kuran´a kapatinca,asirlar sonrasinida görebilen ve ona göre günümüze yönelik söz söyliyen Kuran ile bilimi birbirine ters gibi görebilir ve gösterebilir.CP (1)

Yorumu oyla      61      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 19:13

Sevgili Hasan abim, ben yine de siyasetçilere bırakılamayacak kadar önemli konular olduğu düşüncesinde ısrarlıyım. Evet Siyaset Toplumun yegane AĞZI,SÖZÜ olmak konumundadır; fakat oy kaygısı ve dahası avcılığı net bir gerçeklik olarak siyasete yön veren en temel dinamiklerden birisidir. Bazen çözümsüzlük bile hesapların içinde yer bulmaktadır. Halkın kendi refleksini daha net ortaya koyabilmesi bu yönüyle elzemdir inancındayım. A.B.

Yorumu oyla      63      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 19:11

Ne soyledigini bilmeyen yorumcular var. Diyanet kalkinca her tarikat, her hoca hatta her mezhep kendi tanimladigi ve anladigi islami mi ogretsin. Milli egitimden vazgecelim kimi okul Uhud Savasini, Hicreti islesin kimi okulda Roma-German Imparatorlugunu ve savaslarini islesin. Azinliklari polis, asker yapalim ki Turklerden atalarinin intikamini misliyle alsin. Ulkemizin bulundugu cografya ve sartlari dikkate bile almadan, gezegende boyle saldim cayira bir memleket var mi ornek gosterin..Yildiray

Yorumu oyla      58      57  
Gerçekvatandaş 12 Ocak 2011 Çarşamba 18:39

(4) “vatandaş her yerde dinini özgürce yaşamalı ve inancından dolayı bir ayrıma tabi tutulmamalı” görüşünde olanlar da; kamuda gayrimüslim vatandaşlarımıza karşı o “laiklik ilkesine ve anlayışına” uygun davranıyorlar mı dersiniz?.. Ne gezer.. Umarım Devlet kurumlarımız ve yetkileri; bundan böyle “sırf dini farklı olduğu için” vatandaşını ayırarak TSK ya muvazzaf subay ve astsubay; MSB na sivil memur; Yargıya Savcı ve Hakim; İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ile Polis akademisine ve polis kadrolarına memur almama uygulamasına son verirler.. Son verirler mi dersiniz?..

Yorumu oyla      63      50  
Gerçekvatandaş 12 Ocak 2011 Çarşamba 18:38

(3) yönetiminde laiklik ilkesini kabul etmemekle beraber, herkesin dinini ve inancını özgürce yaşamasından, bu bakımdan kimsenin bir ayrıma tabi tutulmamasından yana olanlar.. Günümüzde insanlarımız bu seçeneklerden birini benimseyerek (belki kendince bazı ayrıntılar ilavesiyle) savunur hale gelmişlerdir.. Kanımca Türkiye halkında hakim laiklik anlayışı ya da arzu edilen uygulaması; (A1) de belirttiğim gibidir.. Akp iktidarı döneminde bu anlayışın gittikçe yaygınlaşmakta ve yerleşmekte olduğunu görüyoruz.. Şimdi gelelim hepimize “bu ne perhiz ne lahana turşusu” dedirten halimize; Devlet ve uygulamalarında “kesinlikle din işleri, devlet işlerine karıştırılmaz” diye düşünen düzen sürdürmecileri de,

Yorumu oyla      63      51  
Gerçekvatandaş 12 Ocak 2011 Çarşamba 18:38

(2) etmeye çalışanlar; A2) ikincisinde ise kamu kurum ve kuruluşlarında en ufak dinsel bir tavra kapı açılması halinde, laiklik ilkesinin gelecekte bir kenara atılıp, din işlerinin devlet işlerine egemen olacağı bir din devleti haline dönüşüleceği korkusu ile hareket edenler söz konusudur.. Bir de tavrı, anlayışı, inancı açık ve net ve olan, yani iki arada bir derede kalmayanlar vardır ki, bence bunlar da iki kategoriye ayrılabilir; B1) devlette de toplumda da kesinlikle laiklik diye bir ilkeyi benimsemeyen, ülkesinde kendi dini ve hatta mezhebi dışındaki vatandaşı dışlayan, ülkenin kendi dininin şeriat kuralları esas alınarak yönetilmesinden yana olanlar; B2) İkincisi de vatandaşlarının yüzde doksanından fazlası Müslüman olan bir devletin

Yorumu oyla      63      51  
Gerçekvatandaş 12 Ocak 2011 Çarşamba 18:38

(1) Ülkemizde laikliğin kişilerin kendi anlayışına ya da arzularına göre deforme edilerek ya genişletilmiş ya da daraltılmış değişik tanımlarını bir yana bırakırsak; genelde üzerinde herkesin birleştiği “din ile devlet işlerinin ayrı tutulması” dır.. Ancak iş bu ifadenin açıklamasına gelince de, laiklik ilkesini benimsemekle beraber yine esnek tutup oraya buraya çekiştirenlerle, keskin bakıp yasakçı davrananları görüyoruz.. Devletin dini esaslara göre yönetilmemesi gerektiğini kabul etmekle beraber; A1) İlkinde, “laiklik kişilerin inandığı dinini ve her türlü dinsel işlevlerini (kamu kurum ve kuruluşları da dâhil) nerede ve ne şekilde olursa olsun özgürce yaşamaktır” şeklinde tanımın içerisinde dâhil

Yorumu oyla      64      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 17:34

Siyaset Toplumun yegane AĞZIDIR,SÖZÜDÜR.Toplum ne istiyorsa SİYASETİN vasıtası ile isteklerini dile getirir.Bu nedenle, arkadaşlarımızın, "bu konu siyasilere bırakılmayacak kadar önemlidir" cümlesini kullanmalarını,yanlış bir yaklaşım olarak görüyorum.Demokrasilerde Toplumun tek aracı SİYASETTİR.Siyasi irade Toplumun iradesi,Halkın iradesidir.Yüce yaratan,totaliter ve Dayatmacı yaklaşımlardan Türk Halkını korusun.Turktimenin bugünkü haberlerinde Meral Akşenerle yapılan söyleşiye bakın...H.T.

Yorumu oyla      61      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 17:23

Bu nedenle herşeyden önce Ülkede ZİHİNSEL EVRİMLEŞMEYE şiddetle ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.LAİKLİK diye ortalıklarda zıp-zıp zıplayacağız,ama beraberinde, Diyanet işleri ve "MİLLİ Eğitim" gibi kurumların varlığını savunup,bu yapıların avukatlığına soyunacağız.Bu çelişkinin danışkasıdır.İnanç Özgürlüğünden dem vurup,Vicdan Hürriyetinden dem vurup, beyinleri KALIPLARA sokmanın planını yapmak,sağlıklı bir zihniyetin ve düşüncenin ürünü değildir.Bu Militarizimdir,bu Faşizmin kalıntılarıdır.H.T.

Yorumu oyla      61      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 17:18

"Milli Eğitim(!)",Biri çıksında bana Milli olmayan Eğitimin tanımını yapsın.21 ci asırda Eğitimin nasıl milli olacağını uzun uzun düşünmek lazım.Günümüz Türkiyesinde YÜZ BİNİN üzerinde Öğrenci AB ve ABD deçeşitli kurumlarda Lisans ve yüksek lisans eğitimi almaktadır.Kendimize şu soruyu soralım,bu öğrenciler "Milli olmayan eğitimleri" alıyorlarsa,bunların ülkeye girişini yasaklayalım.Zira "Milli" bir eğitim almamış oluyorlar.Keza AB deki Gurbetçilerimizin çocuklarını da Ülkeye sokmayalım(!).H.T.

Yorumu oyla      61      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 17:10

Devletin LAİK olduğuna veya "LAİK DEVLET" yapısından bahsederek,Devletin Dini konulara müdahil olmasına vurgu yapmak,hatta bu meyanda bir eğitim pilanı,bir eğitim programı geliştirilmesine vurgu yapmanın MANTIĞINI anlamadım.Diyanet İşleri Başkanlığı gibi yapıların bulunması ve EĞİTİMİN "Milli" sıfatının önünde ANLAMLANDIRILMAYA çalışılması,anlaşılır gibi değil.Laik olduğunu iddia eden Devlet Aygıtlarının bünyesinde,Diyanet benzeri kurumlar bulunamaz,Bulunuyorsa bunun sorgulanması gerekir.H.T.

Yorumu oyla      61      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 17:02

Ozay Atay efendi! Din allah ile kul arasinda yasanmasi gereken bir olgumu olacak yoksa halkin iradesini gaspedip yonetim gucunu ele gecirmek icin siyasetin bir araci mi olacak. Diyanet mensuplari muzahir olduklari siyasi akimlara zaten artarak destek cikarak kurulus felsefesinden uzaklasmakta iken, siz toptan kaldiralim diyerek mevcut de facto durumu sistem haline getirmeyi oneriyorsunuz. DIB kaldirilirsa manevi hayatimizda olusacak kaosu hic mi dusunmuyorsun. Siyaset dinden elini cekse olmaz mi

Yorumu oyla      55      55  
-AB- 12 Ocak 2011 Çarşamba 16:38

Günümüzde bir Hakim Sınıftan söz etmek gerekiyorsa, artık o hakim sınıf eski "bencil ve zalim" kısım değil sanırım. Şimdi Hakim Sınıf, laikliğe en büyük özlemi duyduğunu ifade ettiğiniz muhafazakar kısım. Tümüyle hakim değildir belki ama hakimdir. Şimdi beklentimiz modern ve özgür yaşam ile güzel dinimizi bütünleştiren bir ülkenin temellerinin atılması. Koşullanmalardan vazgeçerek yarınları kurgulamak biz sessiz çoğunluğun görevi olmak zorunda zira bu siyasilere bırakılamayacak kadar önemli. AB

Yorumu oyla      57      51  
-AB- 12 Ocak 2011 Çarşamba 16:26

Değerli ÖzayAtay dostum, yorumlarınızda katılmadığım temel nokta, halkı sadece çift eksende, terazinin iki ayrı ucunda ele alıyor olmanızdır. Her iki görüş de sesi daha çok çıktığı için gündemde olabilir fakat asıl çoğunluk bu iki ucun aralarında bir yerlerde bulunan bizler gibi sessiz çoğunluktur diye düşünüyorum. DİB'in konumu, farklı dinlerin de yaşanır kılınması, eğitim ihtiyacı ise size yorum farkıyla da olsa katıldığım noktalar oldu. Bir plan yapabilmek için o sessiz çoğunluğa ihtiyaç var

Yorumu oyla      59      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 16:12

Egitm Anne karninda baslar,Avrupada ve uygar Dünyada bu yönde profesyonel bir calisma vardir,Ülkemizin bu tür egitimin disinda kalmasi bize ileride rekabet edememe külfeti yükleyebilir,buda bizim disariya bagli zavalli bir devlet olmamiza yol acar.Egitme harcanan paralar iki katina hatta imkänlar ölcüsünde büyük meblaglar ayrilmasi kacinilmazdir.Medeni dünyada her cocuk 4,5 yasina gelmeden iki üc tane yabanci dili konusabilmektedir,tabiri caiz ise bunlara cocuk diyebilmek icin kör olmak gerek GB

Yorumu oyla      57      50  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 16:01

Nasil bir devlet ve nasil bir Egitim??? Halkimiz bes asagi bes yukari läik sistem ile barisik bir yasam tarzini tercih yapmistir,bazi eksik taraflarini zamanla iyilestirmek sartiyla.Devletin en önemli görevi,kulaklarinin ve gözlerinin islevini yaptigina dair bir süphesi olmamasidir,karninin büyük olmasinin sayilamiyacak kadar yararalari vardir.Son yillarda ki egitime verilen önem memnuniyete yakindir. d.var GB

Yorumu oyla      59      51  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:56

etmek,reddetmek hiçbir zırva ile açıklanamaz.Önce yıllar süren bir kaliteli,yeterli din eğitimi sonra D.İ.B.nın kaldırılması ve gerçek laiklik.Zira toplum bu konuda öyle aç ki.Bir kere de ya herru ya merru demeden birşeyi adam gibi planlayıp aklın yolundan gidelim.Bu konuyu toplumsal mücadele alanı olmaktan çıkaralım.Endişeli modernler şunu bilsin ki laikliğe düşman olarak suçladıkları insanlar gerçek laikliğe susamış olanlar aslında.Galiba en zoru laikliğin tanımında anlaşmak..

Yorumu oyla      60      50  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:50

bir araya gelip karşılıklı ihtiyaç ve korkularını giderecek bir sistem üzerinde anlaşması şarttır.Endişeli moderler de bugünkü korkuyorum öyleyse yasaklıyor ve reddediyorum tavrından vazgeçmedikçe bu çekişme bitmez.Zira sorunun temeli budur,ben endişeleniyorum,korkuyorum bu nedenle senin din özgürlüğünü kısıtlıyorum ve reddediyorum tavrı sürdürülemez olduğu gibi hakim sınıfın aşırı bencilliğinin ve zalimliğinin teşhiridir.Kendi özgürlüğünün kısıtlanacağı korkusu ile başkasının özgürlüğünü yok

Yorumu oyla      59      50  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:46

laiklikden anlaşılan dinin tehlikeli olduğu,gerici olduğu baskılanması ve unutturulması gerektiği fikridir.Bu nedenle laiklik genel olarak meyhane,kerhane ikilisi üstünde tartışılır.Son içki düzenlemesi örneğinde olduğu gibi.hemen birileri hoplar zıplar,içki ticaretinin kayıt altına alınması girişimlerini bile İran olacağız diye öcü gibi sunar.İşin tuhafı bu tepkileri verenlerin çoğu bu tepkilerinde samimidir.Gerçekten korkarlar.Gerek inanan mütedeyyin insanların gerek endişeli modernlerin

Yorumu oyla      58      50  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:39

konusundaki cehaleti giderilmeden devletin gerekli de olsa bu alandan çıkmasını tehlikeli bulurum.Meydan radikal unsurlara kalabilir.Zira cehaletten en çok radikalizm beslenir.Ne yazık ki din eğitimine konulan 28 Şubatta da akılalmaz boyuta getirilen kısıt ve yasaklar bu alanda toplumu cahil bırakmıştır.D.İ.B. kaldırılmadan önce yeni yapı tüm yönleriyle uzun uzun tartışılmalı genel kabul görmelidir.Keşke ülkemde laiklik olsaydı da nimetlerinden inanan inanmayan herkes faydalansaydı.Türkiyede

Yorumu oyla      58      50  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:34

Nasıl mı?Haftanın belli bir günü öğleden sonra okullarda serbest faaliyet günü olmalı.Zorunlu din dersi kaldırılıp bu serbest faaliyet gününde isteyen çocuğunu spora,isteyen sanat kollarına,isteyen de din eğitimine göndermeli.Din eğitimi Müslüman,Hristiyan,Musevi tüm inanç kesimi için ibadethanelerinde M.E.B. denetiminde dini otoriteler eliyle verilmeli.Alevi kesim için cemevleri belli bir statüye kavuşmalı,bu konuda siz aslında şusunuz,busunuz yaklaşımı komik kaçıyor artık.Toplumun din

Yorumu oyla      60      51  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:28

edilen Diyanet İşleri Başkanlığı kamu kurumu olarak orada durdukça,devletin dine yönelik denetim ve müdahale çabaları sürdükçe de olmayacaktır.Peki Diyanet İşleri Başkanlığı(kısaca D.İ.B. diyelim bundan sonra) hemen kaldırılmalı mıdır?Bence bu yüzme bilmeyen çocuğu,suda öğrenir diye okyanusa atmak kadar tehlikelidir.D.İ.B.nın kaldırılabilmesi için öncelikle din eğitiminin önündeki engeller kaldırılmalı,hiç olmazsa makul bir süre iyi bir din eğitimi topluma sunulup toplum değişime hazırlanmalıdır

Yorumu oyla      59      49  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:22

istese de genel yapı onları barındırmıyor.Bu haftanın mevzularına gelince,yazar ortaya 2 konu atmış ama ikisi de beni fazla cezbetmedi açıkçası.Bunlara dayalı korkular olduğu açık.Laiklik elden gider mi?Bölünür müyüz?Açıkçası bölünürmüyüz sorusunu daha yakıcı ve potansiyeli yüksek görüyorum.Bu nedenle bu konuyu daha sonra ele alacağım.Müsaadenizle Laiklikten başlayacağım.Kanaatimce laiklik elden melden gitmez,sebebi basit ve açıktır.Çünkü ülkede laiklik yoktur zaten.yazının bir bölümünde konu

Yorumu oyla      58      50  
ÖzayAtay 12 Ocak 2011 Çarşamba 15:17

Tüm dostlara selam.Yorumları okudum,hemen bu köşe hakkında kendi fikrimi de belirtip mevzuya giriş yapacağım.Ben de burasını mübarek teyzem sayesinde,onun daveti üzerine keşfettim.Sayın yazar'ın beyefendi ve saygılı karşıt siyasi görüşlerde olmamıza rağmen üslubu da davete icabeti hakılı kılıyor.Ben burası için e-dergah'tan çok "hoşgörü ve empati platformu" nitelemesini daha uygun buluyorum.Zira görüşler çeşitli ama herkeste düzeyi gözetme kaygısı var.Arasıra fitne unsurları sabote etmek

Yorumu oyla      59      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 14:09

Sistemimizdeki "ARIZALARIN" ana kaynağı sağlıksız siyasal örgütlerdir.Siyasal örgütlerimize dönüp baktığımızda,Tamamı çağın gerisinde yapılara sahip,sadece isim olarak sözde kalmak kaydı ile gelişmiş Batılı siyasal örgütlerinin taklitlerinden ibaret yapılardır.Bizde LİBERAL partiler yoktur ve hiç olmamıştır.Bizde SOSYALDEMOKRAT bir parti hiç olmamıştır,hakgetire Ülke sınırları içerisine UĞRAMAMIŞTIR.Böylesi bir siyasal zeminde,gelişmesi muhtemel yapılarda bellidir.Zaten gözümüzün önündeler.H.T.

Yorumu oyla      61      52  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 13:54

21.Asrın dünyasında,Özgürlüklerin yetersiz olduğu,Birey hak ve hürriyetlerinin kısıtlı olduğu,Devlet AYGITLARI,sağlıklı yapılar değildir.Rehabiliteye,tedaviye muhtaç yapılardır.Böylesi yapılardan sağlıklı ürünler elde etmek olanaksızdır.Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hizmet AYGITI,bir Alman,bir İngiliz,bir Japon,bir Hollanda,bir İsveç Devlet aygıtları gibi,hizmet Ürünü ortaya çıkaramıyorsa,sonuçlardan çok SEBEPLER üzerine durmak lazım.Arızaya neden olan sepepler ortada iken,arıza giderilmez.H.T.

Yorumu oyla      61      51  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 13:47

Günümüz Devlet AYGITLARI ile,19 cu asır ve daha öncesi Devlet Aygıtlarını,birbirinden ayırmamız gerektiğine inanıyorum.Günümüz Devlet AYGITI,tamamen bir hizmet aygıtından ibarettir ki,sürekliliği birlikte yaşama açısından evlilik müessesesine benzer.Bu müessese gönüllülük üzerine kuruludur ve Taraflar görevlerini yerine getirmek zorundadır.Yürümesi,sevgiyi oluşturan zeminin derecesine bağlıdır.Dayatmalarla süreklilik arzetmesi,günümüz dünyasında mümkün değildir.Yapıya bu açıdan bakmalıyız.H.T.

Yorumu oyla      62      51  
-AB- 12 Ocak 2011 Çarşamba 13:39

Şimdilik teğet geçerek yetineceğim diğer başlık özerklik sistemi üzerine. Federal, konfederal hangi öneri olursa olsun, ciddi bir ekonomi modeli ortaya koymuyorsa, değişiklik değil bulandırma amaçlıdır. Yapılageldiği üzere, "Kaynakları kullanım ve tüketim hakkı" diye cümleye başlamadan önce, kaynak oluşturma ve üretim projesinden bahsetmek şarttır. Ülkemizdeki gelir ve üretim endeksi uçurumları sadece doğu-batı eksenli değildir. Bütünün analizi yapılmadan gerçekçi bir proje üretilemez. A.B.

Yorumu oyla      62      50  
Misafir 12 Ocak 2011 Çarşamba 13:34

E-dergahi son yapilan transferlerle gücüne güc katmis olarak 2011 yilina girmenin sevincini yasiyor,burda her türlü taktir basta sevgili Bülent Beye,daha sonra Teyze´mizedir.Ben sahsen ayni fikirlerin egemen oldugu hakim yorumlardan SIKILIRIM,gecenlerde bir sayfada hem fikir oldugumum bir arkadasin hep bana rep bana fikir ve düsüncelerinden o denli rahatsiz oldum ki,burada yorum yazan arkadaslarin kiymetini anladim.Bugünün köse yazisi cok genis kapsamli, yorumlarinizi sabir ile bekliyorum. Cp

Yorumu oyla      62      51  
-AB- 12 Ocak 2011 Çarşamba 13:06

Yazarımızın yazısında kafama takılan bir kavram yakaladım: "laiklik kurumu". Evet, ülkemizde laiklik hukuksal bir kurum niteliği kazandı. Başlangıç olarak, Laikliği, "inanç hürriyeti" veya "din ile devlet işlerinin ayrılığı" olarak iki farklı şekilde ele alsak, merak ediyorum, acaba laikliğin kurum haline getirilmiş ve geçmişten günümüze (bugün de tüm hızıyla) kurum olarak değer bulması amaca hizmet mi eder yoksa amaca ulaşmaya köstek mi olur? A.B.

Yorumu oyla      62      52