2020’nin son aylarında bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından dile getirilen ve birçok alanda yapılması hedeflenen reformlar, herkeste olduğu gibi bende de heyecan yaratmıştı. Nitekim son yıllarda Türkiye’nin birçok alanda kutuplaştığı ve ayrıştığı bir dönemi hep beraber yaşadık.
ABD seçimlerini Biden’in kazanması, AB tarafından ülkemize uygulanması planlanan ambargo ve yaptırım kararları, Türk siyasetinde (iç ve dış politikada) keskin bir manevra yapılmasına imkan verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, AB ile uyumlu çalışmanın ve Türkiye’nin istikametinin-yüzünün bundan böyle Avrupa’ya daha fazla döneceğinin önemine vurgu yapılması çok değerliydi. Bu söylem ve ifadelerin biran önce vücut bulması ve reformların hızlıca hayata geçirilmesi herkesin heyecanla beklediği durumlardır.
Eğer Batılılaşmak yolunda, demokratik ve çoğulcu bir sistem kurup emin adımlarla ilerlemek, söylenen reform ifadelerinin de anlam bulmasını istiyorsak, icraata geçmekte aceleci davranmalıyız zira ülkemiz adına güven sorunu yaratmış oluruz ki bu hiçbirimizin istemeyeceği şey olsa gerek. Bir ülkenin saygınlığı ve güveni idarecilerinin söz ve eylemleriyle paraleldir. Finans sektöründe olduğu gibi hiçbir yatırımcı sonu belli olmayan bir kuyuya kova sarkıtmak istemez, o ülkenin finans ağına girip yatırım yapmak istemez. Çünkü önünü göremez ve parasını yatırdığı ülkenin anlık değişen politikalarına karşı sermayesini riske atmak istemez.
Neyse lafı fazla uzatmaya gerek yok! Güven bir devletin en temel yapı taşlarından sadece birisidir.
Batının birçok alanda gelişmiş olmasının elbette birden fazla sebebi var ve bu sebepler aslında bir zamanlar Doğu’nun hakim olduğu zenginliğin ve gelişmişliğin tezahürüdür. Nitekim, 16. yüzyıla kadar olan Doğu’nun egemenliği yerini artık Batı’ya bırakmıştır. Doğu medeniyeti mevcutta atılım yapmaya devam etse de günümüzde Batı yine nice alanda önderliğini korumaktadır. Bunun en başlıca örneği ise eğitim alanındır.
Neden mi? Çünkü Batı eğitim sistemi (üniversiteler) özgür düşüncenin esas alındığı değer ve normları uygular. Bahse konu üniversiteler fikirlerin özgürce tartışıldığı, özerk yapılarının korunduğu, hiç kimseye düşüncesinden dolayı ceza verilmediği yönetim anlayışına ve kurallar bütününe sahiptir.
Kısacası, sizlerin de isimlerini tahmin edeceğiniz Batı’daki üniversiteler, siyasi kamplaşmanın olmadığı apolitik kurumlardır. Bakınız ABD’e, İngiltere’ye ve Avrupa’ya… Hepsi de dünyanın en saygın üniversitelerine ev sahipliği yapmaktadır. Bu ülkelerde ki üniversitelerin yöneticileri, dekanları, bölüm başkanları, enstitü üyeleri ve yöneticileri ve rektörleri siyasi iradenin aracı yapılmadan STK’lar, üniversite konseyi, mütevelli heyeti ve öğrencilerin hatta idari personelin katılımlarıyla oluşan bir kurul tarafından seçilmektedir. Siyasi irade okulun kapısından bile girememektedir.
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan rektör atama hadisesi, kamuoyunda ciddi bir tepkiye dönüşerek maalesef ki birçok alanda yapılması düşünülen reform hareketlerini gölgede bırakmış ve zaafa uğratmıştır. Üniversiteler bilim yuvalarıdır, hiçbir partinin manevra yapmaması gereken özerk kurumlardır. Bu yapılar içerisinde görev alan-alacak üst düzey eğitimcilerin (rektör, dekan, vs.) siyasi ideolojiden arınmış olmaları gerekmektedir; aksi halde üniversitelerimizde tarafsızlıktan ve şeffaflıktan uzak bir anlayışa kapı aralarız ve dönemin iktidarının duygu, düşünce ve icraatlarına ev sahipliği yapma ihtimalini ortaya çıkarırız. Üniversitelerimiz siyasi partilerin oyun sahaları olmamalıdır.
Aklı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek, okullarımızın ve dolayısıyla ülkemizin uluslararası alanda saygınlığını sağlamak istiyorsak, bilim yuvası olan üniversitelerimizin özerk yapılarının daha da güçlendirilmesini sağlamalıyız, rektörlerin atama ile değil okulların kendi kurulları-konseyleri tarafından seçilmesini kuvvetlendirmeliyiz. Aksi halde reform hareketleri sadece sözde kalır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 senesindeki reform vaatlerinden en önemlisi YÖK’ü kaldırıp üniversitelerin özgürleşmesini sağlamaktı. Bakınız ne durumdayız şimdi!!! Rektör atamaları tepeden yapılıyor artık!!!
2021’den geçerli olmak üzere öğrencilerin yerlerde sürüklenmediği, üniversite kapılarına kelepçe vurulmadığı, özgür düşüncenin hakim olduğu bir düzen inşa edelim. Yeni bir sayfa açalım.
Umuyorum ki Boğaziçi Üniversitesi Rektörü olarak atanan ve geçmişte AKP milletvekili aday adayı olan Sn. Melih Bulu için doğru yürütülmediğini düşündüğüm bu süreç bir an önce düzeltilir. Zira Batı, bu durumda bizi kıskanmaz; sadece hanemize eksi bir puan yazar.