7 Gazeteci ile Tunalı Hilmi Turu...
Talat Atilla

TMSF ile Ciner Grubu arasındaki uzlaşma en geç iki hafta içinde resmiyete dökülecek. Sağlanan anlaşma uyarınca Kanal 1 Televizyonu ve lisanslı dergiler ile bir miktar para Ciner Grubu'na verilecek. Bilinenin aksine TMSF ile Ciner Grubu arasında uzlaşma yok. TMSF, Ciner’in kendi öz parasıyla aldığı yatırımları geri veriyor. Yani, vermek zorunda.  Ciner, Sabah ve ATV'ye bu güne kadar yaptığı yatırımın karşılığı olarak yaklaşık 120 milyon dolar alacak. Tarafların anlaşmasıyla birlikte Kanal 1 televizyonu, Forbes ve Marie Clarie gibi lisanslı dergiler de Turgay Ciner'e geri verilecek.

KANAL 1’İN KAPSAMA ALANI ATV’DEN DAHA YÜKSEK

Ciner Grubu Kanal 1’i ATV’den daha güçlü bir alt yapıyla kurdu. Kanal 1’in verici sayısı ATV’den oldukça yüksek. Hatta ATV, şu anda Kanal 1’in teknik olanaklarıyla yayın yapıyor. Kanal 1, tekrar Ciner’e geçince ATV teknik olarak sıkıntılı bir süreç yaşayabilir. Örneğin; ATV’nin Kanal 1 ile ortak kullandığı kumanda odasının gerçek sahibi Kanal 1.

SABAH VE ATV’NİN GERÇEK DEĞERİ 650 MİLYON DOLAR

Uzmanlar; Sabah ve ATV’nin piyasa değerinin 650 milyon dolar civarında olduğunu belirtiyorlar. Bu ifadelerine dayanak olarak gösterdikleri 3 temel unsur var;

1)  Televizyon altyapısı eskiye göre ucuzladı.

2)  Star’ın satış fiyatı emsal olur.

3)  Sabah’ın matbaalarının en fazla iki sene ömrü var.

CİNER NE YAPACAK?

Turgay Ciner Kanal 1 ve dergilerle yeniden döndüğü medya grubunun başına Fatih Altaylı’yı getirecek. Kanal 1 transferle güçlendirilirken, yeni bir gazete için start verilecek. Bunun için de ilk iş olarak matbaa satın alınacak.

FLASHBACK…

7 GAZETECİ İLE TUNA HİLMİ TURU…

Fatih Altaylı’nın ricamı kırmayıp Turktime’da yazmaya başladığı ilk hafta yatak döşek evde yatıyorum. Bir temsilci arkadaşım telefonla aradı: “Ya daha iyileşmedin mi patron, çık bi dışarı, ne miskin adamsın, hadi gel, 7 kişiyiz laflayalım biraz… Diyorlar ki, gelmiyorsa biz eve geliyoruz…”

-Sizin gibi köşe değilim. Taksi parası vermekten anam ağladı. Gönder arabanı geleyim. Geriye de bırakacaksa tabi…

15 dakika sonra araba evin önündeydi. Belli ki, mevzu önemliydi! Giyindim, kuşandım çıktım. İki temsilci, 2 köşe yazarı, 1 haber müdürü, 1 muhabir ve işten yeni ayrılmış bir gazeteciden oluşan ‘mikser grubu’ yine hep beraberdiler. (Onlara taktığım lakap bu. Ve bu lakaptan pek hoşlanıyorlar…)

Basık, havasız mekandan çıkarıp, Kuğulu Parka taşıdım hepsini. Gırgır, dedikodu derken lafı Fatih Altaylı’ya getirdiler.

-  Hayırlı olsun, Fatih Altaylı Turktime’da yazıyor ha.

-    İyi oldu hakkaten. Biraz tereddüt etti ilk başta ama ısrarcı olunca kırmadı sağolsun.

-   Abi, bence Altaylı artık iflah olmaz.

-   Niye?

-     Yav niyesi var mı? Sabah’a dönemez, Hürriyet Grubunda yazamaz, Akşam Grubu olmaz. Vakit’te mi yazacak?

-    Bitmez, bitmez.

-Sohbetin tam bu aşamasında Sabah Grubu’nda görev yapan gazeteci devreye girdi:

-   Bence de bitti! Adını senin sitede diri tutar artık, tutabilirse!

-     Bak, bir gazeteci; yolsuzluk yaptığı belgelenirse, hazineyi soyarsa biter. Kaldı ki, onlar bile artık bitmiyor. Fatih Altaylı asla bitmez. Türkiye’de sokaktaki insana aklına gelen 5 gazeteciyi say desen, ilk üç sırada Altaylı’yı sayar. Altaylı’nın benim sitemde yazmasına ihtiyacı yok. Burada yazması onun gazetecilik tutkusunu gösterir. Ben “Fatih Altaylı benim sitemde yazıyor” diye hava atabilirim ama o, “Turktime’da yazıyorum” diye hava atamaz. Turktime’ın ona ihtiyacı var, Altaylı’nın Turktime’a ihtiyacı yok. Ya siz bu kadar basit bir şeyi nasıl anlamazsınız?

-    Orası öyle de…

-    Orası, burası yok. Daha dün amirindi, ‘gık’ diyemiyordun, şimdi lak lak konuşursun.

-    Oooooo… Hemen sahiplenmişsin gardaş. Sen de aylarca çakıp duruyordun sitende Fatih’e..

-    Ben gazetecilik performansı ile ilgili tek kelime yazmadım. Haddimi bilirim. Sabah’ın içine ettiniz, O’da oranın bir numaralı yöneticisi olduğu için ismi geçiyordu. Ben Altaylı’ya senin gibileri orda tuttuğu için kızıyordum. Çok haklıymışım. Aslında külliyen size çakmam gerekiyordu, hata bende.

-   Ya niye kızıyorsun hemen anlamadım?

Hatırladığım kadarıyla çay servisi yapan garson masamıza yaklaşınca sesimiz kesildi. Sessizliği son dönem ciddi çıkış yapan bir köşe yazarı bozdu:

-    Talat haklı. Niye bitsin ki adam? Hayat bu, bakarsın ortam soğur Hürriyet’e bile geçer.

-   Ya arkadaş, tüm ilişkileri biter, bu bitmez. Böyle matematiksel dengelere niye dayandırıyorsunuz ki?

Bu diyalogdan sonra masada her kafadan bir ses çıktı:

-   Fatih Altaylı’yı Başbakan’ın danışmanı yaktı…

-   Yok ya, o değil.   

-   Ne peki?

-    Abi, adama her dediklerini yaptıramadılar?

-    E hıyar biz ne diyoruz?

-    Ya siz iyice kafayı yediniz. TMSF el koymasaydı, Fatih Altaylı gider miydi?

-  Velakin tarih oldu herif…

Sohbet uzadı gitti. Sanırım 5 saat lafladık. (Anlayın artık gazetecilerin niye haber çıkaramadığını…)

Bu sohbetin küçük bir bölümünü niye yazdığıma gelince. O gün Fatih Altaylı’ya ağzına geleni söyleyenler, yakın zamanda beni aramaya başladılar:

-      Altaylı ile aran iyidir senin. Beni bir hatırlatsana. TMSF Kanal 1 ve dergileri geri veriyormuş!

Cevabımı belki merak edersiniz:

Güldüm. Yalnızca güldüm.

Bu hayat hakkaten çok komik.



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/7-gazeteci-ile-tunali-hilmi-turu-/1263