Zamanın akışının varlığına inanan insanın gözünde büyüyen yaşanmışlık algıları, paramparça bir hayatın organize görselliğini andırıyor. Çünkü yaratılış gerçeğini kabullenmiş olsa "yapayalnız" kalacak.. Koskoca kainatın içinde "yapayalnız!" Kişi eğer ki hakikatte tek ise; "Bu kalabalıklar da kim, nedir bu yaşananlar?" İşte insanın kabullenemediği tek gerçek! Teklik bilincine ulaşamayan insan varsaydığı hayatın duygusal yapıtlarına çarptıkça daha da paradoksa dalıyor.. !!! Bir gördüğü diğer duyduğundan habersiz !!! Nasıl da ihtişam içinde yüzüyorlar, değil mi? Uyumsuz birlik şöleni gözlerini büyülüyor.. Bir yabancı gibi etrafında canlanan olaylara bakıyor.. Oysa ki; "Zaman tünellerinden ne geçen var, ne gelen, ne giden!" Öyle bir hiçlik ki; inancını yaşatan türden! Öyle teklik ki; eşi benzeri yok.. İşte yanılgısı buradan başlıyor. Akılın idrak edemediğine tutulmamış sözler söylerken bile orada yaşadığına inanıyor.. Nasıl anlatabilirsiniz ki bir insana vazgeçilmez olduğunu?! **** Bu aynada yansıyan kişi için de aynen geçerlidir! Seni görenler de aynadaki yansıyandan farksızdır! Senin gördüklerin de göründüğü gibi değildir. Hakikatı anladığında tekliğine ve birliğine şaşırma! Günün Esra Süntar sözü; "Hurafeye baş koymuş, gaflete daldıkça dalan birine, ihtimalin kararlılığını yüksek frekansta iken hissettirirseniz kabiliyeti bozulur."
Ender bulunan devasa gücün etkisinde olan benliği hareket halinde iken bile gerçeği farkedemiyor.
Aklının manidar kuramları içsel bütünlüğünü yansıttığında ilk farkettiğini dünyasında var sanıyor.
O kadar benimsemiş ki kendi yokluğunu, yaşanmışlığına inanıyor.
Gelmişten geçmiş, geçmişten gelecek vaad ediyor, daldığı derin düşünceleri..
Bilmiyor ki; "Yalan dünyanın yalanları bitmez!"
Aklına geleni canlandıran varlığını inkar eden bir inanca sahip..
Aklının alamadığına akıldan bakıyor!
Aynada gördüğün kişiyi gören sen değilsin.
Senden başka yok "O" da sen değilsin!
****