OZAN ARİFİMİZİ KAYBETTİK..
Yalçın Toker


 

Geçen haftaki yazımda, MHP’nin 50. yılını kutlaması vesilesi ile, partinin kuruluş ilkelerinden uzaklaşmasından, Türkeş’in Türk gençliğine kazandırdığı ilkelerin adeta es geçilmekte oluşundan söz edip, duyduğum ıztırabı dile getirmiştim..
İşte bu hüzün ortamında idim ki, duyduğum acıların en büyüğü ile karşı karşıya geliverdim.. Sözünü ettiğim o Türkeş’li günleri birlikte yaşadığımız arkadaşlarımdan biri olan Ozan Arifimizi kaybettim..
Bu vesile ile kırk yıllık anılarım canlandı.. 
1970’li yıllarda ben, MHP İl Yönetiminde İstanbul 2. Başkanı idim.. 1980 İhtilali öncesinin en kanlı günlerini yaşıyorduk.. Gün geçmiyordu ki, Türk Milliyetçilerinin komünist militanlarca şehit edildiği haberleri ile perişan olmayalım..
3 Ekim 1978 Çarşamba gecesi saat 20.30 da İl Başkanımız Recep Haşatlı, oğlu ile birlikte İstanbul Kadıköy’deki evinin önünde arabasından inerken komünist canilerce şehit edilmişti.. Ben de tüzük gereği seçime kadar Başkanlık görevini üstlenmiştim..
Genel Başkanımız Türkeş’in Aksaray’daki Parti binasına her gelişinde, yaptığı konuşmalar sırasında, mutlaka Ozan Arif de partiye gelir, aramıza katılırdı. Fakat o zamanlar, ikimiz arasında henüz sıkı bir samimiyet mevcut değildi.
Bir süre sonra, MHP’li ağabeylerimizden Milliyetçi gazeteci yazar, İlhan Darendelioğlu(*) 19 Kasım 1979 tarihinde çıkardığı Toprak Dergisi önünde, komünist saldırganlar tarafından düzenlenen suikastte öldürülmüştü.
4 Nisan 1980 tarihinde, birlikte yazı yazdığımız Ortadoğu Gazetesi’nin başyazarı İsmail Gerçeksöz ağabeyimiz de arkadan vurularak şehit edilmişti.
1980’li günlerde, Ozan Arif de, ben de Almanya’ya göç ettik..
Ben Frankfurt’ta kitabevi açtım.. Citi-Bazaar isimli Türk çarşısında hem kitapçılık, hem de Türk gazetelerinin bayiliğini yaptım.. Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Günaydın gibi Türk gazeteleri Frankfurt’taki matbaalarında basılır, bütün Almanya ve Avrupa’ya Frankfurttan gönderilirdi. Gazetelerin baskısı devam ederken, basılanlar benim dükkanıma getirilir ve Frankfurt’ta yaşayan Türkler, gazete alabilmek için benim dükkanımın önüne doluşurlardı. İşte Ozan Arif’le olan samimiyetimiz o günlerde başlamıştı.
Arif, hemen hemen her gün dükkana geliyor, kitaplara bakıyor, gazete ve kitap satışlarında bizlere yardım ediyordu.
O gazete satışı furyamız, her gün bir saat kadar devam eder, dinlenmek için Arifle birlikte koridorun karşısındaki Türk kahvesine gider otururduk..
Oturur oturmaz da Arif, garsona tavlayı getirtir ve karşıma geçerdi..
Ve başlardı mırıldanmaya, “Tavliyi öğrendin mi Yalçınım?”
Ben de hemen başlardım söylenmeye:
“Arif, sen benden 12-13 yaş küçüksün.. Bana ağabey diyeceksin! Sonra bunun adı tavli değil tavla.. Tavla de şuna da oynayalım..”
O da şöyle karşılık verirdi:
“Tavliyi öğren, beni yen, o zaman sana abi, buna da tavla derim..”
Ne var ki, Arif’e hayatı boyunca bir türlü “ağabey” de, “tavla” da dedirtemedim. Çünkü tavlada herkesi yendimse de Ozanımızı pek az yenebildim..
Frankfurt’ta yedi sekiz yıl kaldık.. Hayatımız hep böyle sürdü..
Türkiye’ye dönüşümüzde de Ozan’la arkadaşlığımız aynı ortamda devam etti.. Ara sıra Cağaloğlu’ndaki kitabevime, Basınköy’deki evime gelir, hanımın pişirdiği yemekleri mutfakta yerken “tavliyi öğrenemedin daha değil mi?” diye mırıldamaya başlar.. Sonra balkonda yeni tavla partimize başlardık..

Zarları oturtur, pullarımı kırar, parmaklarıyla tavlanın kenarından havaya zıplatıp “tut!” diye bağırırdı.. Hiç unutmam, Yaşar Kemalağabeyle balkonlarımız yan yana idi.. O da bizim şakur şukurlu gürültümüz üzerine yazmakta olduğu romanını ve yazısını durdurur, bizi izlemeye başlardı.. 
Ne günlerdi onlar..
Nur içinde yat Ozan’ım..
Gazeteler bugünlerde, Ozan’ımızı rahmetle ananların sözleri ile dolu.. İYİ Parti Başkanı Meral Akşener, “Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyorum, ruhun şad, mekanın cennet olsun” diyor..
CHP Ankara adayı Mansur Yavaş, “Anadolu’nun toprak kokan evladını kaybettik, Türk şiirinin de başı sağ olsun..” diye üzüntülerini naklediyor..
Bu türden sözlerin yanı sıra, çok yakışıksız satırlar da okumaktayız.. Bazı MHP’liler, “hakkım varsa Ozan Arif’e helal etmem..”  diyorlar..
Of be!.. Ne diyelim?
Bu gibilere hak ettikleri cevabı ülkücüler ve gerçek milliyetçiler versinler artık..
Ben satırlarımı Ozan’ımızın şu dörtlüğü ile sonlandırayım ve sorayım:
“Gülemedim şöyle bir gün,
Senelerim geçti sürgün,
Gönül sevdiğine dargın,
Aha geldim gidiyorum..”
 
“Ozan’ım, sürgün günlerini birlikte geçirdiğimiz Frankfurt’ta, tavlada seni güldürdüğüm günlerimize biraz ters düşmedi mi bu sözlerin?..”   
 
(**) İlhan Darendelioğlu’nun yayınladığım Kitapları: Türkiyede Milliyetçilik Hareketleri (776 sa.).. Türkiyede Komünist Hareketleri (608 sa.).. Maalesef ikisi de tükendi, mevcutları yok.. Kütüphanelerde bulabilirsiniz. Toker Yayınlari. www.toker yayinları.com



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/ozan-arifimizi-kaybettik-/6029