BEDEL ÖDEMEK!
Bülent Kuşoğlu


Geçen hafta TBMM tatile girdi. Girmeden önce şu meşhur “Bedelli Askerlik” yasasını çıkardık. Tabi “Bedelli” AKP’nin adeti olduğu üzere yalnız değildi, 21 maddede 12 ayrı yasada gerekli-gereksiz değişiklik yaptık alelacele. Yeni dönem, yasa yapma usulü açısından hiçte iyi başlamadı. 

Bedelli”nin neden 15 bin lira ve 21 günlük temel askerlik içerdiğini komisyon üyesi olduğum halde kimse bana izah edemedi. Ben de anlamamış olabilirim diyeceğim ama anlayanı da duymadım. Dövizli askerlik ise 2 bin Euro olarak çıktı. Yani 11 bin liranın biraz üzeri. Dövizli askerlik yapanlar en az 3 yıldan beri yurt dışında çalışanlar, yani 2 bin euroyu pek dert etmeyecek kişiler ama bedelli adayı çoğu gençler için 15 bin lirayı bulabilmek çok zor.  

Neden bu adaletsiz, garabet fark?  

Sordum, açıklayan olmadı. Dövizli askerlikte de uzaktan eğitim şartı getirmişler, ne olduğunu henüz bilen yok. MSB sonradan bir şeyler yapmak üzere yetkilendirildi sadece 

Aslında mesele bunlar değil. Mesele; Ne bekleyen 5 milyonun üzerinde genç yükümlünün sorununu çözüyorsun ne de birliklerin ihtiyacı askeri temin ediyorsun. Çünkü, 5 milyonun üzerinde gençten bu bedelliden yararlanmasını bekledikleri sayı 400 bin ve öğrendiğime göre birkaç özel birliğimiz haricinde olması gereken asker sayısına birliklerimizin çoğunda ulaşamıyoruz. Ancak asıl mesele artık gençlerin askere gitmek istemeyişi ve askerlikle ilgili kadim değerlerimizin yok oluyor olması. Gençler askere gitmemek, muhtemelen çıkacak olan bedelliden yararlanmak için master, doktora, yurt dışı ne varsa başvuruyor ve askerliklerini erteliyorlar. 5 milyonluk birikim böyle oluştu. Artık asker millet olmaktan hızla uzaklaşıyoruz. “Askerimiz fakirdendir, zenginimiz bedel öder” mısraı beyinlere iyice yerleşiyor… 

Yönetim yanlışımızın bedelini ödüyoruz… 

Bedel ödediğimiz ve ödeyeceğimiz konu çok. Birisi de geçen hafta içinde İzmir’de yargılanan ve 2 yıldır içeride tutulan ABD’li
rahip 
Andrew Brunson’un birileri tahliye beklerken ev hapsine alınması oldu. Meğer daha önce anlaşılmış ama anlaşmaya uyulmamış. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkan ve Başkan Yardımcısının tarihte görülmemiş, haksız-hukuksuz, ahlaksız tehditlerine doğrudan cevap vermedi ama bizim yetkililer bir anlaşma yok dediler.  

Anlaşma yok ise PKK ve FETÖ terör örgütlerine destekten 35 yılla yargılanan Papazı neden cezaevinden çıkardık, kendi milletvekilimizi hukuksuz yere içeride tutuyor iken?  

Anlaşma yok ise, neden daha önce değil de şimdi bu kadar tepki gösterildi 

“Ver papazı al papazı” bir anlamda değiş-tokuş teklifi değil miydi? 

Alman vatandaşı Deniz Yücel için Erdoğan, “Ben olduğum müddetçe dışarı çıkamaz” dememiş miydi? Almanlarla nasıl ve ne karşılığı anlaşıldı ise yargılamadan salıverilmedi mi? 

Şimdi F-35’lerin alımına engel dışında uluslararası finansal kurumlar yasası ve henüz bilmediğimiz bir çok yaptırımla karşılaşacağız. 

Bunlardan daha önemlisi adalet sistemimiz ve devletimiz itibar kaybına uğrayacak.  

Yönetim yanlışımızın bedelini ödüyoruz… 

“Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi” ne geçtik. Bu konu için malum referandum dahi yaptık. Sistemi savunanlar her çıktıkları televizyonda, meydanda bu sistemin ne kadar çok yararlı olduğunu ballandıra ballandıra anlattılar. Kuvvetler ayrılığı gerçek anlamda gerçekleşecek, parlamento çok güçlenecekti. Yürütme erkinin yasa çalışmalarına hiç müdahalesi olmayacaktı. 

TBMM’den bu dönemin ilk 2 kanunu, Anayasa değişikliği ile uyumlu yeni iç tüzük tadili yapılmadan çıktı. Her ikisi de yürütme erki tarafından hazırlanan kanun teklifleri ile Meclis itibarı ayaklar altına alındığı gibi yeni sistemin yeni bir şey getiremeyeceği de ortaya çıktı. 

Her ülkede yeni kanun ihtiyacını saptayacak kurum muhakkak ki yürütmedir. Yürütmeyi kanun yapımı sırasında devreden çıkarmak, siyasi sorumluyu ve yürütme erkini yokmuş gibi farz etmek mümkün değil ve yanlıştır. İlk 2 kanun çalışması bu yanlışlıkları gösterdi. Üstelik torba kanun teklifi getirerek yürütmenin üstü örtülü bir şekilde devrede olduğunu katmerli bir şekilde ispatlamış olduk.  

Peki, şimdi ne olacak, nasıl makulü bulacağız? 

Bir yönetim yanlışı yapıldı bedelini ödeyeceğiz…
 

Geçen haftanın yönetim yanlışları bunlardan ibaret değildi. Mesut Özil olayı, Brics toplantısında yaptığımız yanlışlar, Merkez Bankasının kararı, Vali ve kaymakamları Cumhurbaşkanı temsilcisi yapan karar… Yönetim yanlışı çok! 

Vatandaşımız bedel öder, iktidarımız cahildendir’ desem yeri değil mi?    



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/bedel-odemek/5871