İKTİDAR VE MUHALEFET ORTAK BİR ZEMİNDE BULUŞTU NİHAYET; KAYGI
Bülent Kuşoğlu



Dünyada da anormal bir değişim, dönüşüm, farklılaşma ve belirsizlik dönemi var ama Türkiye’nin değişimi gerçek anlamda belirsiz hatta kaotik. Epeydir dış politikadan, ekonomiye, eğitimden toplumsal barışa kadar, sanki zaten sorun yokmuş gibi kendi kendimize ilave sorunlar yaratıyorduk bir de bu dönem devlet aygıtını ve kamusal alanı hem yapısal, hem de işlevsel olarak sorunlu hale getirdik. 

Türkiye çok hareketli ve değişim içerisinde ama kimse bu değişimin olumlu yönde olduğunu söyleyemiyor. Değişimin nereye doğru olduğunu, nereye doğru evrildiğimizi veya devrildiğimizi bilen yok... 

Seçimden hemen sonra tarikatlar ve cemaatler konusunda yapılan ve söylenenler, ya da söyletilenler gerçekten ilginç yorumlara sebep oluyor. Bu gelişmeler siyasal İslamcılığın bittiğini, kapitalist İslamının resmen başladığını gösterir diyenlerden “Hayır, bu gelişmeler Amerikanın yeşil kuşak ve  Ilımlı İslam projelerinden vaz geçtiğinin göstergesidir. Bu süreçte en başarılı İslamcı tasfiyesini Erdoğan yapabilirdi, ona yaptırıyorlar” yorumunu yapanlara kadar her şey söyleniyor. Bence yorum yapmak için henüz erken ama bu Ak iktidar süreci çok ilginçtir en fazla İslama zarar verdi ve verecek… 

Beni en fazla üzen ülke sorunlarının başında toplumun gerginliği, kutuplaşması ve değerlerinin yok olması geliyordu şimdi buna bir de devletin devamlılığını ve hafızasını kaybettirilmesi eklendi. Cumhuriyet, Osmanlı devlet teşkilatının bir devamı olduğu ve teknoloji ile uyumlu hale getirildiğinde çok daha iyi çalışabileceği halde ezbere, gerekçesiz olarak Amerikan sistemi benzeri bir sisteme geçilmesi büyük bir risk ortaya çıkarmıştır. Devlet çarkı, Ziya Paşa’nın dediği gibi her şekilde işler ama nasıl işler! Baksanıza Amerikan sistemi ilk olarak TBMM’de aksadı. İlk getirilen kanun teklifleri sistemin mantığına tamamen aykırı oldu. Çünkü sistem çok açık bir şekilde yanlış… 

Geçen hafta İktidar medyasından 2 yazar (İbrahim Karagül ve Abdurrahman Dilipak) seçim sonrasını irdeledikleri yazılarında değişimi çok ilginç ve çok endişeli sözlerle anlattılar. (Yenişafak 18 Temmuz 2018 Yerlileşme Dalgası İlk “Muhafazakar Muhalefet”i Vuracaktır. O Aklı Küçümsemeyin ve Yeniakit 21 Temmuz 2018 Aman Dikkat!) Gerçi umut vermeye çalışmışlar ama asıl umutsuz ve endişe dolu olan kendileri. Bu durum açıkça belli oluyor. Elleri yeni sistemi, iktidarı ve Erdoğan’ı eleştirmeye gitmemiş ama sorunu, sıkıntıyı az-biraz anlatmışlar.  

Bence sorun şu; Yeni dönem Türkiye’nin entelektüel birikimini, kentli orta sınıfını yok edecek. İktidarın yerine koymaya çalıştığı kesimler onlardan sadece giyim-kuşam olarak farklı olduğu ve zihniyet olarak farklı olan bir iktidara bağlı entelektüel kentli orta sınıf yaratılamadığı için yeni bir deneme daha yapılacak ve değişim dediğimiz şey bu olacak. Tam bir saçmalık. İbrahim Karagöl’ün cümlelerine bakar mısınız; Türkiye’nin yürüdüğü yol yerlileşme, millileşme, Müslümanlaşmadır. Tarihe dönüştür, geleceğe yürüyüştür. Sakın ola ki, “muhafazakâr muhalefet”in süslü cümlelerine, büyük iddialarına kulak asmayın. Çünkü bu dalganın ilk vuracağı çevre burasıdır. Çünkü “muhafazakar muhalefet” yerli değildir. Aslında muhalefet de değil, Türkiye’nin yükseliş dönemine karşı muhtemel “operasyonel alan” olarak görülmektedir. 

Burada muhafazakar muhalefet ile kimler kast ediliyor sizce?  

Abdurrahman Dilipak daha net ifadelerle endişelerini dile getirmiş;  Önümüzde siyasi açıdan çalkantılı bir dönem var. AK Parti’de kongre var. Daha Bakanlık kadrosu ve kurullar oluşturulamadı. Atamalar toplumu tatmin etmedi. Kesinlikle kadronun büyük ölçüde değişmesi gerek. Ve sorunlu insanları, sakın kurullara, bakanlıklara dağıtalım diye düşünmeyin. CHP’de durum malum. İyi Parti’de de sıkıntı devam ediyor. HDP’nin ne olacağı belli değil. Önümüzde bir yerel seçimler var. İstanbul, Ankara’yı kaybederseniz işiniz zor. Birilerinin cür’et ve cesareti artar. Daha çok üstünüze gelirler. Büyük şehirlerde temizlik şart ve çok iyi, çok dürüst birilerinin aday yapılması gerek. Eski politikacılar üzerinden giderseniz, onların eski defterlerini karıştırıp sizi zor durumda bırakabilirler. Aman ha, aman ha! 
Acar bakanların ziyaretçileri ve temas kurdukları kişi ve kuruluşlarla ilgili konuşulanlara bakıyorum da.. DDK mı, MİT mi, bu siyaset ve bürokrasi, iş çevrelerini bir yakın takibe alsa ne iyi eder. Birileri iş üzerinde. Eski üst bürokratlar tedirgin, eski iş çevreleri de. Bir de kamudan alacaklı firmalar var, herkes tedirgin.. Siyaset dışından aldığınız adamlar kendi ekiplerini, kadrolarını kurmak istiyor, eski kadrolar bundan rahatsız. “Eski köye yeni adet olmaz” havasındalar. Değişim olmadan olmaz. Ama değişim, kulağa hoş gelse de, başarısız olursa ne olacak. Kontrollü bir değişim-dönüşüm gerekli. Bunu kim yapacak. Bakanlık ve Kurul arasındaki ilişkinin şekli ne olacak? Zor işler. 

İktidar cenahında kendi yazarlarının ifadesi ile durum sıkıntılı. Yani Türkiye için sıkıntılı. 

Her iki yazarın belirttiğim yazılarını tümüyle okumanızda yarar var. Kavramlar, hedefler, kişiler bir birine karıştırılmış. İktidar ve muhalefet olarak tek ortak noktamız ise endişeli oluşumuz olmuş… 

Hem de “Yeni bir dönem”de…  



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/iktidar-ve-muhalefet-ortak-bir-zeminde-bulustu-nihayet-kaygi/5870